Karagöz ve Hacivat, Türk halk tiyatrosu biçimlerinden biri olan gölge oyununun başlıca karakterleridir. “Zıll-ı Hayal” (hayalin gölgesi) olarak da adlandırılan bu sanat, deve veya manda derisinden yapılmış “tasvir” adı verilen figürlerin arkadan verilen ışıkla beyaz perde üzerinde hareket ettirilmesi esasına dayanır. Oyunu oynatan sanatçıya “hayalî” denir; hayalî, aynı anda hem anlatıcı, hem oyuncu, hem de müzisyen işlevi görür.
Köken ve Tarihi Gelişim
Gölge oyununun kökenine ilişkin farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bazı araştırmacılar oyunun Moğollar aracılığıyla Çin’den Orta Asya Türklerine geçtiğini, bir kısmı ise 16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethiyle Osmanlı’ya girdiğini öne sürer. Diğer yandan gölge oyunlarının Güneydoğu Asya’dan (Cava, Hindistan, Çin) yahut Yahudiler aracılığıyla Akdeniz havzasına taşındığı görüşleri de dile getirilir.
Türk kültür tarihinde Karagöz oyunu, özellikle Osmanlı döneminde halk eğlencesinin merkezine yerleşmiştir. 16. yüzyıldan itibaren saray ve halk ortamlarında icra edilen bu sanat, 17. yüzyılda IV. Murat döneminde kesin biçimini almış, Lale Devri’nde (18. yüzyıl) yaygınlaşmış, 19. yüzyılda büyük rağbet görmüş ve Cumhuriyet döneminde sinema ve tiyatro etkisiyle kısmen gerilemiştir. Günümüzde ise Kültür ve Turizm Bakanlığı ile UNIMA Türkiye Milli Merkezi tarafından koruma ve aktarım çalışmaları yürütülmektedir.
Efsanevi Köken ve Şeyh Küşteri
En yaygın rivayete göre Karagöz ile Hacivat, Orhan Gazi devrinde Bursa’da bir cami inşaatında çalışan iki işçidir. Sohbetleri yüzünden inşaat gecikince padişah tarafından idam edilirler; ardından pişman olan Orhan Gazi’nin acısını hafifletmek için Şeyh Küşteri, onların suretlerini deriye işleyerek perdeye yansıtır. Bu nedenle gölge oyunu sahnesine “Küşteri Meydanı”, Şeyh Küşteri’ye de “Karagözcülerin piri” denir.
Evliya Çelebi, farklı rivayetler de aktarır: Birinde Karagöz, Selçuklu döneminde yaşayan demirci Bâli Çelebi’dir; bir diğerinde ise Bizans imparatoruna hizmet eden Sofyozlu Mehmet Bâli Çelebi’dir. Hacivat (Hacı İvaz) ile dostlukları halk arasında o kadar ünlenir ki, ölümünden sonra sanatçılar onların hatırasını perdede yaşatır.
Karakterler ve Toplumsal Tipler
Karagöz, halkı temsil eden, doğrudan, dobra, kimi zaman patavatsız ama samimi bir karakterdir. Okuma yazması yoktur; ancak zekâsı ve doğaçlama gücüyle Hacivat’ın söz oyunlarına karşı gelir. Hacivat ise eğitimli, nazik, çıkarcı ve diplomatik bir tipleme olarak kentli sınıfı temsil eder. Bu ikili arasındaki çatışma, oyunun dramatik temelini oluşturur.
Yan tipler Osmanlı toplumunun çok kültürlü yapısını yansıtır: Zenne, Çelebi, Tiryaki, Beberuhi, Laz, Kastamonulu, Arap, Kürt, Arnavut, Frenk, Yahudi, Rum, Matiz, Çengi gibi figürler mizahi biçimde toplumun çeşitli katmanlarını sahneye taşır.
Karagöz ve Hacivat Oyunu (Kültür ve Turizm bakanlığı)
Oyun Yapısı ve Bölümler
Klasik Karagöz oyunu dört ana bölümden oluşur:
1. Mukaddime (Giriş): Nareke (kamış düdük) sesiyle perde açılır, “göstermelik” adı verilen figür çekilir, ardından Hacivat semaî okuyarak gelir ve perde gazelini sunar. Karagöz sahneye davet edilir.
2. Muhavere (Söyleşi): Karagöz ile Hacivat’ın kelime oyunları, bilmeceleri ve rüya-gerçek karışımı diyalogları yer alır.
3. Fasıl (Oyun): Konunun geliştiği ve diğer karakterlerin dahil olduğu ana bölümdür.
4. Bitiş (Final): Hacivat’ın “Yıktın perdeyi eyledin viran / Varayım sahibine haber vereyim heman” sözleriyle oyun kapanır.
Bu bölümlerdeki doğaçlama gücü ve söz sanatı, oyunu yazılı metinden ziyade sözlü icraya dayalı bir sahne geleneği hâline getirmiştir.
Teknik Özellikler ve Sahneleme
Karagöz perdesine “ayna” denir. Perde, yaklaşık 2 × 2,5 metre boyutlarında, arkasında ışık kaynağı bulunan beyaz bir bezdir. “Peş tahtası” adı verilen ön rafa zil, tef, nareke, çatal çubuk gibi araçlar yerleştirilir. Tasvirler genellikle 30-40 cm uzunluğundadır ve deve derisinden yapılır; bu malzeme şeffaflığı ve renk parlaklığı nedeniyle tercih edilir. Oyunda görev alan kişiler şunlardır:
- Hayalî: Oyunun baş icracısı, seslendirme ve hareketten sorumludur.
- Çırak: Perde hazırlığı ve tasvir düzeninden sorumludur.
- Sandıkkâr: Tasvirleri “hayal sandığı”ndan çıkarıp düzenler.
- Yardak: Müzik ve şarkı bölümlerinde görev alır.
- Dayrezen: Tef çalar, efektleri sağlar.
Tasvir Yapımı ve Sanat Tekniği
Tasvirler genellikle deve, sığır veya manda derilerinden yapılır. Deriler kireçli su veya gübre içinde bekletilerek işlenir, ardından kazınır, şeffaflaştırılır ve “nevreğân” adlı ince bıçaklarla oyulur. Boyamada anilin veya kökboyalar kullanılır, parçalar iplerle birbirine bağlanır ve çubuklarla perdeye oynatılır.
Ünlü Hayalîler ve Modern Dönem
Tarih boyunca Kör Hasan Zade Mehmet Çelebi, Enderunlu Nafiz Bey, Aktar Rıza, Kör İzzet Efendi, Hayal Küpü Emin Ağa, Hayalî Küçük Ali (Muhittin Sevilen), Hazım Körmükçü, Metin Özlen, Tacettin Diker, Nevzat Açıkgöz gibi ustalar öne çıkmıştır. 20. yüzyılda Karagöz sanatı için kurslar, yarışmalar ve festivaller düzenlenmiş; 1970’lerden itibaren Nurettin Sevin, Ragıp Tuğtekin, Metin And gibi araştırmacılar bu geleneği akademik düzlemde incelemişlerdir.
Kültürel Miras ve Koruma Çalışmaları
Karagöz 2009 yılında UNESCO tarafından İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne dahil edilmiştir. Türkiye’de Bursa, oyunun tarihî merkezi kabul edilir; burada Karagöz ve Hacivat’ın sembolik mezarları, Karagöz Evi ve 1997’de açılan Karagöz Müzesi bulunmaktadır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, UNIMA Türkiye Milli Merkezi ve yerel kurumlar iş birliğiyle Karagöz kursları, seminerleri, çocuklara yönelik eğitim projeleri ve uluslararası festivaller düzenlenmektedir.