Kula Volkanları, Türkiye'nin Batı Anadolu bölgesinde, Manisa ili sınırları içinde yer almaktadır. Yaklaşık 600–700 metre yükseklikteki bir plato üzerinde konumlanan bu saha, özellikle Kuvaterner【1】 yaşlı genç volkanitleri, volkan konileri, bazaltik lav akıntıları, maarlar【2】 , hornitoslar【3】 ve lav tünelleri ile dikkat çekmektedir. Bölge, hem yerbilimleri hem de jeomiras açısından Türkiye’nin önemli alanlarından biri olup UNESCO tarafından tescillenmiş ilk ve tek Türk jeoparkı olan Kula-Salihli Jeoparkı'nı da içermektedir.
Kula Volkan Tepeleri (Anadolu Ajansı)
Coğrafi ve Jeolojik Konum
Coğrafi olarak, Gediz ve Simav graben sistemleri arasında yer alan Selendi havzası içerisinde konumlanmıştır. Alan, yaklaşık olarak 600–700 metre yükseltiye sahip bir yayla üzerinde uzanmakta olup kuzeyde Gediz Nehri, güneyde ise Alaşehir-Salihli (Gediz) Grabeni ile çevrelenmiştir. Volkanik oluşumlar bu grabenlerin uzanımına paralel biçimde, özellikle kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda sıralanmıştır.
Jeolojik olarak bölge, Ege bölgesindeki genişlemeli tektonik rejimin etkisi altındadır. Kula Volkanik Alanı, Menderes Masifi’nin metamorfik temel kayaçları ile İzmir-Ankara Zonu arasında yer almaktadır. Volkanizma, kabuksal incelme sonucu meydana gelen manto kökenli alkali bazaltik magma faaliyetlerine dayanmaktadır. Bu magmalar, yüzeye çatlak sistemleri boyunca ulaşarak yüzeyde lav akıntılarına, volkan konilerine ve maarlara neden olmuştur.
Volkanik faaliyetlerin gerçekleştiği yüzeyler, temel olarak Paleozoik yaşlı metamorfitler【4】 , ofiyolitik melanjlar【5】 ve Neojen【6】 yaşlı çökeller üzerine oturmaktadır. İlk volkanik ürünlerin yerleştiği formasyonlar arasında Ahmetler ve Ulubey formasyonları öne çıkmaktadır. Bu formasyonlar, konglomera,【7】 kumtaşı ve gölsel kireçtaşı birimlerinden oluşmakta olup yer yer pişmiş zonlar içermektedir.
Kula volkanizmasının gelişiminde etkili olan tektonik yapı, bölgedeki KD-GB yönlü fay sistemleriyle ilişkilidir. Bu faylar boyunca meydana gelen çatlak volkanizması sonucunda lavlar yüzeye ulaşmış, çeşitli volkanik yapılar oluşmuştur. Cüruf konileri, spatter konileri ve maarlar gibi yüzey şekilleri bu süreçlerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Lavlar çoğunlukla “a’a tipi” akıntı karakteri gösterir ve yer yer hornitos ile lav tünelleri gibi ikincil volkanik yapılar gözlemlenir.
Bölge, yaklaşık 30–35 kilometre uzunluğunda ve 10–15 kilometre genişliğinde bir alana yayılmakta, Kula ilçe merkezinden Demirköprü Barajı’na kadar uzanmaktadır. Bu volkanik sahada meydana gelen faaliyetler, üç ayrı evrede incelenmekte olup her evre farklı stratigrafik seviyelerde lav ve piroklastik【8】 birikimlerle temsil edilmektedir. Kula Volkanik Alanı’nın jeolojik ve coğrafi özellikleri, bölgedeki volkanizmanın tektonik rejimle olan ilişkisini doğrudan yansıtan yapılar içermektedir.
Divlit krateri (Anadolu Ajansı)
Volkanik Özellikler
Kula Volkan sahası, Kuvaterner dönem boyunca etkin olmuş genç volkanik sahalardan biri olarak dikkat çekmektedir. Bu saha, farklı dönemlerde gerçekleşen volkanik faaliyetlerin sonucunda meydana gelmiş olan çok sayıda volkan konisi, bazaltik lav akıntısı, maar ve piroklastik birikimlerle karakterize edilir. Bölge, volkanizmanın farklı evrelerini jeolojik olarak temsil etmesi açısından Türkiye’de benzersiz bir konuma sahiptir.
Volkanizma süreci üç temel evrede incelenmektedir. İlk evre olan Burgaz Evresi yaklaşık 1,94 ile 0,99 milyon yıl öncesine tarihlenmekte olup zayıf patlamaların oluşturduğu cüruf ve kül tabakalarının ardından gelişmiş sütun yapılarıyla tanımlanan plato bazaltlarıyla temsil edilir. Bu lavlar koyu renkli ve masif yapılı olup yüzeyde iyi gelişmiş soğuma sütunları sunar. Volkanik etkinliğin ikinci evresi olan Elekçitepe Evresi ise yaklaşık 300.000 ila 50.000 yıl önce gerçekleşmiştir. Bu dönemde monojenetik volkanizmanın【9】 etkisiyle cüruf konileri oluşmuş ve büyük hacimli bazalt lav akıntıları meydana gelmiştir. Ayrıca, freatomagmatik【10】 patlamaların etkisiyle maar tipi volkanlar ve bunların çevresinde “base surge” adı verilen tabakalı tortul yapılar oluşmuştur. Üçüncü ve en genç evre olan Divlittepe Evresi, 25.000 ila 4.000 yıl öncesine tarihlenmekte olup yüzeyde belirgin şekilde ayırt edilen “a’a tipi” bazalt lav akıntılarıyla temsil edilir. Bu lavlar, kırık, bloklu ve gözenekli yüzey yapısı ile dikkat çekerken, güncel görünümlü volkan konileri de bu evreye aittir.
Kula Volkanik Alanı'nda yaklaşık 80 cüruf konisi, 8 sıçratma konisi, 5 maar ve 6 tümülüs tespit edilmiştir. Bu yapılar, cüruf ve spatter【11】 tipi koniler olup, aşınma derecelerine göre farklı morfolojik özellikler gösterirler. Cüruf konilerinin çoğu düzgün eğimli, bazılarının ise yamaçlarında çifte krater yapıları gözlemlenmektedir. Lav akıntıları arasında hornitoslar ve lav tünelleri gibi yüzey şekilleri de yaygın olarak bulunmaktadır. Hornitoslar, lav yüzeyinde gaz çıkışıyla oluşan küçük konik yükseltilerdir ve lavların akış dinamiklerine dair önemli ipuçları sunar.
Petrografik olarak bölgedeki bazaltlar, alkali karakter taşır ve başlıca klinopiroksen, olivin, hornblend, plajiyoklaz ve feldispatoid fenokristallerinden oluşur. Sahada yapılan hacimsel hesaplamalara göre cüruf konileri ortalama 556 metre taban çapına ve 45 metre yüksekliğe sahiptir. Bu konilerin medyan hacmi yaklaşık 5,4 milyon metreküptür. Volkanik ürünlerin tamamının hacmi yaklaşık 5,9 km³ olarak tahmin edilmektedir. Bu hacim, püskürme merkezlerinin büyüklüğü, patlama tipi ve akıntı yönleri hakkında önemli bilgiler sunmaktadır.
Kula volkanizması, Batı Anadolu’daki genişlemeye bağlı tektonik hareketlerle doğrudan ilişkilidir. Bölge, Menderes Masifi ile İzmir-Ankara Sütür Zonu arasında konumlanmakta olup, manto kökenli magmanın sorguç yapılarla yüzeye ulaşması sonucu bu volkanik sahalar oluşmuştur. Kula bazaltlarının sodyumca zengin yapısı, Batı Anadolu’daki genel potasyum-dominant volkanik serilerden farklılık gösterir ve bu durum, Aegean mikroplakasının Afrika levhası üzerindeki hızlı hareketiyle ilişkilendirilmektedir.
Kula Volkanik Alanı’nın sahip olduğu bu jeolojik ve volkanolojik çeşitlilik, bölgenin sadece genç volkanik etkinlikleri temsil etmesi açısından değil, aynı zamanda petrografik, morfolojik ve tektonik özelliklerin birlikte gözlemlenebildiği eşsiz bir doğa laboratuvarı olması bakımından da büyük önem taşımaktadır.
Kula'daki Volkanik Tepeler (MTA)
Tarihi ve Kültürel Bağlam
Bölge, antik çağda Strabon tarafından “Katakekaumene” (Yanık Ülke) olarak adlandırılmıştır. Bu tanımlama, bölgedeki volkanik faaliyetlerin tarihsel dönemlerde de gözlemlendiğine işaret etmektedir. Ayrıca, lav akıntıları üzerinde tarih öncesi insanlara ait ayak ve el izleri bulunmuştur. Yapılan yaş tayinleri, bu izlerin Tunç Çağı’na (MÖ 3000–1200) ait olduğunu göstermektedir.
Bulunan Ayak İzi (Anadolu Ajansı)
Bulunan Ayak İzi (Anadolu Ajansı)
UNESCO Global Jeopark Statüsü
Kula, 2013 yılında UNESCO Global Jeopark unvanını alarak Türkiye’nin bu statüye sahip ilk bölgesi olmuştur. Yaklaşık 930 km²’lik bir alanı kapsayan Kula-Salihli Jeoparkı, sahip olduğu jeolojik mirasın yanı sıra, bölgedeki yerel toplulukların tarihsel, kültürel ve ekonomik değerlerini de uluslararası düzeyde temsil etmektedir.
UNESCO Global Jeopark statüsü; jeolojik öneme sahip alanların korunmasını, bu alanların sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda değerlendirilmesini ve bilimsel, eğitimsel, kültürel amaçlarla tanıtılmasını hedefleyen bir program kapsamında verilmektedir. 2004 yılında başlatılan ve 2015 yılında UNESCO’nun resmi bilim programlarına dâhil edilen bu unvan, yalnızca doğal zenginliklerin değil, aynı zamanda yerel kalkınma vizyonlarının da desteklenmesini amaçlar.
Kula-Salihli Jeoparkı, barındırdığı genç volkanik yapılarla Dünya tarihi açısından önemli bir süreci temsil ederken; bu yapıların korunmasına yönelik yönetim planları ve halkla iş birliği içinde geliştirilen sosyal, kültürel ve ekonomik projelerle örnek bir model sunmaktadır. Jeopark sahası, yalnızca doğa koruma alanı değil; bilimsel araştırmaların yürütüldüğü, çevre eğitiminin desteklendiği ve doğa temelli turizmin sürdürülebilir biçimde teşvik edildiği bir alan niteliğindedir.
Kula jeopark Alanı (MTA)
Bilimsel ve Kültürel Önem
Kula, Erken Pleistosen’den bu yana gelişen volkanik faaliyetleri kesintisiz kayıt altına alabilmiş az sayıdaki sahadan biridir. Paleozoik yaşlı metamorfitlerden prehistorik lav akıntılarına uzanan çok katmanlı jeolojik yapısı, hem akademik araştırmalar hem de yerbilim eğitimi için önemli bir kaynaktır. Antik çağdan bu yana doğa-insan etkileşiminin gözlemlendiği Kula, prehistorik ayak izleri ve tarihî tanımlamalarıyla kültürel sürekliliğe ışık tutmaktadır.