KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Nakş-ı Cihan Meydanı

Mimari+1 Daha
fav gif
Kaydet
kure star outline
187c9e18-0d15-4bac-ae05-709cd2464f75.jpg

(Fotoğraf: Duygu Şahinler)

Nakş-ı Cihan Meydanı
Yer
İsfahanİran
Adlandırmalar
Nakş-ı CihanMeydân-ı Şahİmam Meydanı
Ölçüsü
524 × 159 m
Çevreleyen Anıtlar
Kayseriye PazarıŞah (İmam) MescidiŞeyh Lütfullah MescidiAli Kapu Sarayı

Nakş-ı Cihan Meydanı, Safevî Şahı I. Abbas’ın himayesinde, İsfahan’da yeni başkentin ana ticari, dinî ve törensel merkezi olarak tasarlanan, etrafı iki katlı dükkân sıralarından oluşan kapalı bir çarşıyla kuşatılmış büyük dikdörtgen bir kamusal alandır.


Kuzeyde Kayseriye Pazarı, batıda Ali Kapu Sarayı, doğuda Şeyh Lütfullah Mescidi ve güneyde Şah (İmam) Mescidi bulunur. Bu meydan ile anıtsal çevresi iki aşamada yaklaşık kırk yılda tamamlanmıştır. 


Meydan 524×159 metre boyutlarındadır. Kenarları, Safevi dönemde inşa edilmiştir. Mescit, saray ve ticaret yapılarıyla çevrelenmiş olup günümüzde yaya kullanımına açık üç ana girişle (ikisi batıda, biri doğuda) erişilir. 


Nakşı Cihan Meydanı (Fotoğraf: Duygu Şahinler)

Ölçüler, Plan ve Mekânsal Kurgu

Meydan 524×159 m boyutlarında, kenarları Safevi dönemi mescit, saray ve ticaret yapılarıyla çevrili dikdörtgen bir ana mekândır; günümüzde yaya kullanımına açık üç ana giriş (ikisi batıda, biri doğuda) vardır. 


Plan kurgusunda dört anıtsal yapının (kuzeyde Kayseriye, güneyde Şah/İmam Mescidi; doğuda Şeyh Lütfullah, batıda Ali Kapu) cephelere yerleşimi belirleyicidir. Kayseriye ile Şah Mescidi eksen olarak karşılıklı dururken, Şeyh Lütfullah ile Ali Kapu cephelerin tam ortasında değil, güneye yakın “üçte bir” aksında konumlandırılmıştır. Bu diziliş ve meydanı çepeçevre saran sivri kemerli cephe ritmi, mekânın simetrik etki üreten görsel uyumunu güçlendirir. Mekânsal şema, “açık avlulu dört eyvanlı” plandadır.


Dört kenar, iki sıralı dükkânlardan oluşan, üstü kapalı bir dikdörtgen çarşıyla çevrilidir. Buna çehâr bāzār denilmektedir. Yaklaşık 200 dükkân vardır. İlk sıradaki dükkânların her birinin biri meydana, diğeri iki sıra arasındaki kapalı koridora açılan iki kapısı bulunur; üst katları meydana bakan beyaz boyalı balkonlarla tanımlanır. İkinci sıra dükkânlar yalnızca koridora açılır. İki sıra arasındaki geniş koridor küçük kubbelerle örtülüdür ve yüksek tavanlıdır. 


Kuzey kenarda dükkân sıraları ve üzerlerindeki çatı, diğer kenarlara göre iki kat geniş tasarlanmıştır; bu geniş örtü, hükümdarın meydanı seyrettiği bir “temâşâgâh” olarak işlev görmüştür. 

Meydanın Çevresindeki Anıtsal Yapılar

Nakş-ı Cihan Meydanı dört ana anıtla tanımlanır:

  • Kuzeyde Kayseriye Pazarı,
  • Doğuda Şeyh Lütfullah Mescidi
  • Güneyde Şah Mescidi (İmam Mescidi)
  • Batıda Ali Kapu Sarayı.


Kayseriye Pazarı ile Şah Mescidi eksende karşılıklıdır; Ali Kapu ile Şeyh Lütfullah ise cephelerin tam ortasında değil, güneye doğru “üçte bir” hattında yerleştirilerek bütün kompozisyonda simetrik etki veren bilinçli bir dengesizlik oluşturur. Cephelerdeki sivri kemer ritmi ve dört taçkapının konumlanışı, meydanın görsel uyumunu pekiştirir. 

Kayseriye (Qaysariyye) Pazarı ve Girişi

Kuzey cephenin merkezindeki Kayseriye Pazarı, iki katlı revaklarla çevrili bir giriş avlusu ve yarım daire biçimli görkemli portalıyla öne çıkar. Giriş eyvanının iki yanında revaklar, ortada ise kare planlı küçük bir havuz yer alır. Giriş duvarlarında av, savaş ve müzikli meclis sahnelerini betimleyen resimler ile eş kanatlarda kare Kufi yazı panoları bulunur. Bu program, meydanın “nakş/naḳş” (resim) fikriyle de ilişkilendirilir. 

Şeyh Lütfullah Mescidi

Doğu cephede, cephe ortasının güneyine yakın konumlanan mescit, adlandırma ve işlev tarihi bakımından kaynaklarda farklı biçimlerde anılmış; 17. yüzyıl sonlarından itibaren “Şeyh Lütfullah” adı yaygınlık kazanmıştır. Anlatılara göre Şah I. Abbas, 1594’te Şeyh Lütfullah’ı İsfahan’a getirerek onun idaresinde bir mescidin inşasını emretmiştir.


Şeyh Lütfullah Mescidi’nin Nakş-ı Cihan Meydanı cephesinden görüntüsü (Fotoğraf: Duygu Şahinler)

Şah Mescidi (İmam Mescidi)

Güney kenarın tam ortasında yer alan Şah Mescidi, kuzeydeki Kayseriye ile eksende karşılıklı gelecek biçimde konumlanmıştır; bu ikilinin eksensel yerleşimi, meydanın ana perspektifini ve törensel doğrultusunu belirler. 


Şah Mescidi (Fotoğraf: Duygu Şahinler)


Şah Mescidi (Fotoğraf: Duygu Şahinler)

Ali Kapu Sarayı

Batı cephede, cephe ortasının güneyine yakın konumlanan Ali Kapu, Safevî saray–meydan modelinin zirve örneklerinden biri olarak değerlendirilir. Yapı I. Abbas devrinde başlayıp II. Abbas döneminde bugünkü beş katlı düzenine ulaşmış; alt iki kat idari işlevlere, üst katlar ise kabul, ziyafet ve eğlenceye ayrılmıştır. Meydana bakan ahşap sütunlu yarı açık talār bölümü, tören ve şenliklerin seyri için kullanılmış; sarayın meydana açılan kapısı ise “kutsal eşik” sayılmıştır.


Ali Kapu (Fotoğraf: Duygu Şahinler)

Çarşı Halkası ve Dükkân Düzeni

Meydanın dört kenarı, iki katlı dükkân sıralarından oluşan ve üstü kapalı dikdörtgen bir çarşıyla (çehâr bāzār) çevrilidir; yaklaşık 200 dükkân vardır. İlk sıra dükkânların her birinin biri meydana, diğeri iki sıra arasındaki kapalı koridora açılan iki kapısı vardır; bu ilk sıranın üst katları meydana bakan beyaz boyalı balkonlarla tanımlanır. İkinci sıra dükkânlar ise yalnızca iç koridora açılır. İki sıra arasındaki geniş koridor eş kubbeciklerle örtülür; anlatılara göre genişlik, iki devenin yan yana rahatça yürüyebileceği ölçüdedir. 


Kuzey kenarda çarşı halkası farklılaşır: İki dükkân sırası ve üzerlerindeki çatı, öteki kenarlara göre iki kat geniş tasarlanmıştır. Bu geniş örtü, Safevî şahlarının meydanı seyrettiği bir temâşâgâh (seyir terası) işlevi görmüştür; bugün de müze ve kafe olarak düzenlenen bu bölümden meydanı izlemek mümkündür. 


Kuzey cephenin merkezindeki Kayseriye girişi, iki katlı revakların çevrelediği, ortasında kare bir havuz bulunan avlu ve yarım daire biçimli görkemli portalıyla öne çıkar; giriş duvarlarında müzikli meclis, av ve savaş sahnelerini betimleyen resimler ile eş kanatlarda kare Kufi yazı panoları yer alır. 


Bu çarşı halkası, sivri kemerli cephe ritmi ve taçkapıların yerleşimiyle birlikte, meydanın ticaret-sirkülasyon işlevlerini süreklileştirirken tören/seyir programını da destekleyen, kent ölçeğinde bütünleşik bir “çevre duvarı” gibi çalışır.

Vakıf, Ekonomi ve Himaye

Vakıf Düzeni ve Tahsisler

Nakş-ı Cihan Meydanı’nı dolanan çarşıdaki dükkânlar ile Kayseriye’deki iş yerleri sadece ticari canlılık için değil, klasik İslam şehirlerindeki anıtsal ticari yapılar gibi bânilerince kurulan vakıflara düzenli gelir sağlamak üzere kiraya verilmişti. Şah I. Abbas’ın H.1013/M.1604–1605’te, meydan ve çevre yapılar bütünü daha tamamlanmadan tesis ettiği bir vakfiye ile Kayseriye ve meydan etrafındaki dükkânların kiralarından elde edilen gelirin yarısının Medine’deki, diğer yarısının ise Necef’teki Hüseynî seyyid ve seyyidelere “geçimlerini temin etmek üzere maaş” olarak ödenmesi hükme bağlanmıştır. 

Gelir Kaynakları ve Ticari Ekosistem

Vakıf gelirinin ana kaynağını meydanı kuşatan iki sıralı dükkânlar ile Kayseriye’nin girişine ve çevresine yerleşen esnaf–zanaatkâr dükkânları (ör. kuyumcu ve tekstilciler) oluşturuyordu; aynı giriş kesiminde kahvehaneler de mevcuttu. Kayseriye kompleksine dâhil nakkarehane ve darphane-yi hümâyun, meydanın ekonomik ve törensel işlevlerini pekiştiren tamamlayıcı birimlerdi; darphanede bir gün altın, bir gün gümüş, bir gün bakır para basıldığı bilinmektedir.


Şah Mescidi’nin portaline bitişik dükkânlar da doğrudan vakfiye sistemine bağlıydı. Mescidin vakfiyesinde kapıda “iki sahaf ve iki attar dükkânı”ndan söz edilir; bu tür kapı önü dükkânları ibadet yapısına düzenli gelir akışını güvence altına almaktaydı.

Tasarım ve Bânî

Meydan ve çevresindeki anıtsal yapıların tasarımının kim(ler) tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Dönem anlatılarından yalnızca biri (Şah Abbas’ın sarayındaki müneccimbaşı Yezdî) meydanın “uzun ve kısa kenarlarını bir su kanalı dolanan, çınar ağaçları ile çevrili” bir düzen olarak bizzat şah tarafından tasarlandığını söyler. Ancak bu iddianın güvenilirliği tartışmalıdır. Şah Abbas’ın mimarlık/mühendislik eğitimi ve uygulamalı bilgisine dair bir kanıt bulunmadığı, en fazla genel hatların padişahça tarif edilip mimarlık ve mühendislik bilgisine hâkim kişi(ler)ce detaylandırılmış olabileceği tahmin edilmektedir.


Yerel popüler anlatılarda adı sık geçen Şeyh Bahâüddin Âmulî (ö. 1621), İsfahan şeyhülislâmlığı ve saray himayesi konumuyla, yüksek matematik ve mühendislik bilgisi sayesinde meydanın tasarlanması ya da uygulanmasında etkin rol almış olabilecek bir isim olarak öne çıkar. Şah Mescidi vakfiyesinin özetini kendisinin kaleme almış olması da bu ihtimali güçlendirir.


Uygulayıcı/mimar cephesinde, Şah Mescidi giriş eyvanındaki kitabelerde “mimar” olarak anılan ve dönemin mimarbaşı olduğu anlaşılan Ali Ekber İsfahani, meydan projesinin icrasında adı en somut biçimde geçen kişidir. Her ne kadar doğrudan delil bulunmasa da mimarbaşı sıfatıyla meydanı çevreleyen diğer yapılarda da rol üstlenmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

İnşa Süreçleri ve Kronoloji

Meydan ve onu çevreleyen anıtsal yapılar iki büyük evrede inşa edilmiş; tüm kompozisyonun tamamlanması yaklaşık 40 yıl sürmüştür. İlk evrenin 1590’larda başlayıp 1602–1603’e uzandığını; ikinci evrenin 1602–1603’ten 1630’lara dek sürdüğü bilinmektedir.

İlk Evre (1590’lar – 1602/03)

Başlangıç ve ilk tasarılar: Kayseriye Çarşısı’nın planı 1590/91’de hazırlanır; aynı yıllarda Ali Kapu Sarayı ve Şeyh Lütfullah Mescidi için de tasarım kararları verilir. 


İnşa başlangıcı: Eski Kayseriye’nin yıkımının ardından, yeni Kayseriye ve meydanı çepeçevre saran çarşının inşasına 1592–1593’te başlanır; 1593–1594’te inşaat “yarılanır”. 


1595 tanıklığı: Meydanın ilk evresinde dört yanını saran yapılı bir kuşak ve sıvanıp resimlenmiş cepheler vardır.


Kilit tamamlanma: Kayseriye’nin (giriş kısmı hariç) ana kütlesi 1602–1603’te biter. 

İkinci Evre (1602/03 – 1630’lar)

Evrenin açılışı ve erken işler: 1603–1604’te Şeyh Lütfullah Mescidi’nin portalı tamamlanır. 


1610’lar “eş zamanlı portaller”: Kayseriye’nin anıtsal girişi ile Şah Mescidi’nin anıtsal girişi 1616–1617’de tamamlanır; Şeyh Lütfullah’ın kubbesi de aynı tarihlidir. 


Şeyh Lütfullah’ın bitiş işaretleri: Mihrab 1618–1619 tarihini taşır. Yapının ana bölümleri bu tarihlerde ortaya çıkmış durumdadır.


Şah Mescidi’nin uzun soluklu tamamlanışı: 1611’de başlayan camide eyvanlar, medrese odaları ve cemaat alanları 1625–1626 ile 1635–1636 arasında farklı tarihlerde biter. 


Ali Kapu’nun katmanlı gelişimi: I. Abbas devrinde iki katla başlayan kütleye üç kat daha eklenir; II. Abbas, üçüncü kata meydana bakan yarı açık talār bölümünü ekler. 


Kentsel peyzaj eklemeleri: Meydanı dolanan su kanalı ve ağaçlandırma bu ikinci evrede gerçekleştirilir. 

Önceki Merkezlerle İlişki

Nakş-ı Cihan, Safevi öncesi ve erken Safevi dönemde kentin ticari-dinî-törensel odağı olan Harun-ı Velayet Meydanı’nın güneyinde yer alır. XVII. yüzyıla gelindiğinde şehrin merkezi işlevini fiilen bu yeni meydana devretmiştir. 


Kroniklerin aktardığına göre süreç, I. Abbas’ın 1590’ların başında Harun-ı Velayet çevresindeki dükkân ve çarşıları yenileme emriyle başlar; aynı zamanda yeni Kayseriye ve yeni bir meydan tasarısı hazırlatır. Bu eş zamanlılık, hükümdarın yeni payitahtta iki ayrı meydana sahip olma niyetini gösterir. Bu durum I. Abbas'ın dedesi Şah Tahmasb’ın Kazvin’de uyguladığı modelin devamı niteliğinde yorumlanır.


İsfahan’ın Safevi başkenti olarak yeniden kurgulanmasında Nakş-ı Cihan, saray ve seçkinler himayesindeki geniş inşa faaliyetleri içinde, kentin ana törensel ve sosyal merkezi olarak konumlandırılmıştır. Bu kapsamlı başkentleşme dalgası yeni anıtlar ve mahallelerle şehri dönüştürmüştür.


Meydanın ortasındaki eksenel yürüyüş yolları ve dörtgen çimenlik adaları, Safevi dünyasında yaygın bahçe şeması “çehar bağ”ı hatırlatan bir düzen kurar. Kenarlardaki yeşil kuşak ve çevre yoluyla birlikte bu peyzaj, kentsel ölçekte bir “bahçe-meydan” etkisi üretir. Bu düzenleme modern dönemde değişmiş, ortadaki büyük havuz ve geniş yeşil alanlar Safevi devrinde bulunmamıştır.


Harun-ı Velayet’ten Nakş-ı Cihan’a yönelen ağırlık merkezi, I. Abbas’ın “iki meydanlı” kurgusu içinde şekillenmiş; yeni meydan, başkent ölçeğinde ticaret, tören ve dinî temsili bir arada toplayan ana şehir sahnesi hâline gelmiştir.

Kaynakça

Gürkan Anar, Damla. “Nakş-ı Cihan Meydanı: Mekân, Mimari ve Kronoloji.” Belleten 88, no. 313 (Aralık 2024): 771–810. Son Erişim: 1.10.2025. https://belleten.gov.tr/tam-metin/3773/tur

Ayrıca Bakınız

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarDuygu Şahinler1 Ekim 2025 11:59
KÜRE'ye Sor