Bazen bir şiir ne olduğunu tam tarif edemezsin ama bir yerinden dokunur sana, bir sükûnet gibi yayılır iç dünyana. Benim için o şiirlerden biri Nurullah Genç’in “Ölüm Noktürnü” oldu. Bugün yine dinledim, bu kez Furkan Özdemir’in sesiyle.
Şiir
seninle karşılaşıp solduğum andı ölüm
yüzüne baktığında tutuşup yandı ölüm
çoğaldıkça çoğalan bir sevda ülkesinde
ellerine dokundun; sana inandı ölüm
o efsunlu, yağmurlu, hercai gözlerinden
uçan kelebekleri mutluluk sandı ölüm
akkor dudaklarından ağı düştü içime
yollarında yürürken sanki insandı ölüm
viran eylediğin gün yorgun hayallerini
ayrılıkla, hüzünle, aşkla sınandı ölüm
bir ömür vuslatını bekledi boynu bükük
bilmem ki aşk uğrunda neden kınandı ölüm
süründü yıllar yılı karanlık köşelerde
benim gibi kıvrandı, kahra dayandı ölüm
her akşam tufanında harap oldu güneşim
gece baygın bir rüya, gündüz hülyandı ölüm
sensizliğin en ağır fermanıydı içimde
dudaklarımdan sızan bir damla kandı ölüm
ölüm seni sevmektir bir celladın elinde
bilmem hangi yürekte böyle sultandı ölüm
Bugün bu yazıda Nurullah Genç’in Ölüm Noktürnü şiirini sizlerle birlikte konuşmak istiyorum. Furkan Özdemir’in şiir seslendirmelerini her zaman beğenirim, bu şiiri de onun sesinden dinlemenizi isterim.
Nurullah Genç - Ölüm Noktürnü Şiiri (Furkan Özdemir)
“Seninle karşılaşıp solduğum andı ölüm” diyor şair. O dizede bir duruş var, bir kabullenme. Ölüm burada bir son değil sanki, bir dokunuşun yankısı. Bir yüzü görmek, bir bakışa tutulmak bile insanın kendi sonunu hissetmesi gibi. Belki de gerçekten sevmek biraz ölmek gibidir; çünkü sevgi insanın içinden bir şeyleri alıp götürür. Ne kadar seviyorsan, o kadar eksiliyorsundur.
Nurullah Genç’in şiirlerinde hep bir teslimiyet var ama bu teslimiyet yenilgi gibi değil; bilgelik gibi, artık direnmeye gerek yok diyen bir iç huzuru taşır. “Ölüm seni sevmektir bir celladın elinde” derken aslında aşkın da ölümün de aynı yöne aktığını anlatır. Her ikisi de insanı çıplak bırakır hayata karşı. Sevgiyle yanmakla ölümle kavrulmak arasında fark kalmaz.
Bana kalırsa Ölüm Noktürnü, ölümden çok aşkın yorgunluğu üzerine bir şiir. Çok sevmiş, çok beklemiş, çok yanmış bir kalbin sessiz itirafı gibi. Dizelerde ölüm bile insanlaşır; ağlar, bekler, inanır, kıvranır. sanki ölüm de bir sevgiliye dönüşür. Şiiri her dinlediğimde içimden şu geçer: “Birini böyle sevip de eksilmeden kalmak mümkün mü?” Belki de sevgi zaten eksilmektir ve belki de ölüm, gerçekte birinin içinde bitmektir.
Ölüm Noktürnü insanı kendi içine çeviren bir şiirdir; sustukça büyür, derinleştikçe anlam kazanır. Bazen ölümü değil, sessizliği düşünür insan. Sessizliğin içinde kalan o son kelimeyi, o söylenmemiş “gitme”yi, o yarım kalmış “kal”ı. Bu şiiri her okuyuşta insan biraz ölür ama biraz da dirilir. Çünkü Nurullah Genç’in dizelerinde ölüm bile yaşamı kucaklar.


