KÜRE LogoKÜRE Logo
BlogGeçmiş
Blog
Avatar
Ana YazarNursena Şahin30 Eylül 2025 19:46

Ölüm Hakikati Üzerine

fav gif
Kaydet
kure star outline

Hayatta çoğu kez ölüm kavramıyla bir yerlerde tanışık olduk. Hatta inancımızın gerektirdiği düsturla bunun korkunç bir şey olmadığına inandırıldık. Ama sanki ölüm bize ya da çevremize hiç uğramayacakmış gibi ya da çok uzun bir süre sonra uğrayacakmış gibi, ölüm telaşına düşmeden yaşadık. Evet, ölüm var ve bu hakikatle ansızın yüzleşebiliriz. Ama bu fikir bize epey uzaktı.


Nitekim, hakikat kavramını belli bir yaşa geldikten sonra ölümle bağdaştırdığımda, bana ve yakınlarıma hiç uğramayacak gibi gelmeye başladı. Ta ki ölüm hakikati yakınıma, çok sevdiklerime uğrayana kadar. O zaman hakikat yüzüme bir tokat gibi çarptı. Artık biliyordum ki bu gerçek zaman tanımıyor, insan ayırmıyor ve en önemlisi çok yakınıma dahi uğrayabiliyor. Buna hazır mıydım? Hayır. Bunu öteleyebiliyor muydum? Hayır. Ama bu gerçekle yüzleşmek için bir vaktim vardı; en azından şu an için.


Ölüm hakikatine psikolojide nasıl karşılık veriliyor ya da kuramcılar bunu nasıl nitelendiriyor bilmiyorum; ama aklıselim biri için ve en önemlisi duygularının farkında olan biri için bu noktada bunu düşünmek elbette bir hiç gibi geliyor.


Ölüm haberi şoku, ölüm haberi travması ve en önemlisi ölüm sonrası yaşam, bir merhumun yakını için belki de hayat boyu en zor işlerden biridir. Biliyor ki o gün okunan sela, en yakınına okunuyor; o gün yenen yemek, en yakınının canına yeniyor. (Ölü evinde yemek yeme geleneğine ne kadar çok kızsam ve yakıştıramasam da bu böyle.) O gün okunan Kuran’lar, çekilen tesbihler, hepsi en yakınının adına yapılıyor. O gün evde bulunan kalabalık da, en yakınının anısına orada bulunuyor. Fakat tenha bir an olunca ve kalabalık biraz azalınca hakikatle daha da yakınlaşıp, o kalabalıkta yalnızca tek bir sesi duymak istiyorsunuz: en yakının sesini.


Evet, her şeyin planlı olduğu bir gün gibi başlayan koşturmaca, sonunda acıya, hiçe ve ayrılığa sebep oluyor. Her gün duyulan ses, en çok ihtiyaç duyulan ve en çok işitmek istediğiniz sese dönüşüyor. Bir sese duyulan hasretin ve sesi unutmamak için gösterilen çabanın en derin izi, ölüm hakikati üzerine kuruluyor.


Benim de bu hakikatle yüzleşmem, arkadaşımın merhum olduğunu öğrenmemle başladı. Yaşam, ömrün bu kadar ani sonlarla bittiğini, planları yok ettiğini ve bizden aldıklarını bir daha eskisi gibi, hatta hiç geri vermeyeceğini bana bu hakikatle gösterdi.


Lise zamanlarımda okuduğum İskender Pala’ya ait Şah ve Sultan kitabında altını çizdiğim “Babaydar bir akşam bana Allah’ın ‘Nerede olursanız olun, ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile!’ buyurduğunu söylemişti. O bizim değişmez kaderimiz ve varlıkta muhteşem hakikatimizdi. Kaçışı olmayan, kurtuluşu bulunmayan bir keder veya sevinç… Bir yerde susmak gibi, ama bir yerde konuşmak kadar ebedi hakikat… Başa gelecek olan; bir kez ve tek başına… Zaman öldükçe ölümün zamanı da yaklaşmaktaydı artık. Şu anda bize belki çok uzak, belki çok yakındı. Yalancı hayata gerçek bir teselli, mavera âleme sonsuz bir dokunuş gibi hissettim onu.”【1】  sözüyle bu gerçeği de yaşamış oldum böylece.


Kısaca, İskender Pala’nın da dediği gibi, nerede olursak olalım ölüm bize ulaşacak. Bu hakikatten kaçış yok. Belki bize çok uzak, belki de çok yakın.


Henüz hayattayken ve en önemlisi bir şeyler yapmak adına bir vaktimiz varken, yapalım. Göç ederken dünyadan, güzel anılacağımız işler yapalım. Söz arasında ve sohbet arasında geçirilen “5 saniye sonrasında ne yaşayacağımız belli değil” ifadesini, “5 saniye içinde neler yaşayabilirim ve göçmeden neler sığdırabilirim” olarak çevirelim.


Okunduğu gibi ölüm kavramı bende “göç etmek” eylemine dönüştü. İbn-i Haldun’un da sözünü ettiği gibi, “Bedenin toprağa girmesi ölüme delil değildir. Ölüm unutulmaktır.” 【2】 


Unutmadığımız ve sürekli hatırladığımız tüm göçen en yakınlarımıza rahmetle…

Kaynakça

Pala, İskender. Şah ve Sultan. İstanbul: Kapı Yayınları, 2023.


Meşe, Yunus. "İbn Haldun'un Hayat Hikayesi." İzdiham Dergisi. sayı 29, (Haziran-Temmuz 2017).

Dipnotlar

[1]

İskender Pala, Şah ve Sultan (İstanbul: Kapı Yayınları, 2023), s. 221.

[2]

Yunus Meşe, "İbn Haldun'un Hayat Hikayesi" İzdiham Dergisi, sayı 29, (Haziran-Temmuz 2017), s. 41.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Blog İşlemleri

KÜRE'ye Sor