Ockham'ın Usturası, en genel tanımıyla, rakip hipotezler arasında seçim yaparken daha az varsayımda bulunanın tercih edilmesi gerektiğini belirten bir felsefî ilkedir. Çoğunlukla "Varlıklar, zorunlu olmadıkça çoğaltılmamalıdır" (Entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem) ifadesiyle özetlenir. Bu ilke, bir açıklamanın basitliğinin, onun doğruluğunun bir göstergesi olduğunu iddia etmez; yalnızca açıklama güçleri eşit olan teoriler arasında, daha az kanıtlanmamış varsayım içeren teorinin seçilmesinin akılcı olduğunu ileri sürer.
Tanım ve Temel İlke
Ockham'ın Usturası, çeşitli isimlerle de bilinen bir prensiptir:
- Basitlik İlkesi (Principle of Simplicity)
- Tutumululuk İlkesi (Principle of Parsimony)
- Düşünce Ekonomisi (Economy of Thought)
İlkenin temel mantığı, bir fenomeni açıklamak için gereksiz yere karmaşık yapılar veya kanıtlanmamış varlıklar ortaya atmaktan kaçınmaktır. "Ustura" metaforu, bir teorideki fazlalık varsayımları "kesip atma" veya "tıraşlama" fikrinden kaynaklanır. Örneğin, ekin çemberleri fenomenini açıklamak için iki hipotez sunulabilir: 1) Dünya dışı varlıkların uzay gemileri tarafından yapılmışlardır, veya 2) Şakacı insanlar tarafından yapılmışlardır. Ockham'ın Usturası, ikinci hipotezi tercih etmeyi salık verir, çünkü bu hipotez, varlığına dair net bir kanıt bulunmayan UFO'ların varlığını varsamayı gerektirmez; sadece tarih boyunca sıkça rastlanan insan davranışını kabul eder.
İlke, bir önermeler dizgesinde aracı varlıkların çoğaltılmamasını, fazlalıkların atılmasını ve ilk akla gelen seçeneğin öncelenmesini teklif eden bir tasarruf ilkesidir.
Tarihsel Gelişim
Ockham Öncesi Dönem
Basitlik ilkesinin kökleri, İngiliz filozof Ockhamlı William'dan çok daha eskiye, Aristo'ya kadar uzanır. Ockham'dan önce İbn Heysem (965-1040), Maimonides (1138-1204) ve Duns Scotus (1266-1308) gibi düşünürler tarafından da savunulmuştur.
Ockhamlı William ve Adlandırma
İlkenin en popüler temsilcisi, geç ortaçağ filozofu ve ilahiyatçısı Ockhamlı William'dır (1285-1347). Bu nedenle ilke, onun adıyla anılmaktadır. Ockhamlı William, 1285'te Londra yakınlarındaki Surrey kontluğuna bağlı Ockham kasabasında doğmuştur. Oxford Üniversitesi'nde eğitim görmüş ve 14. yüzyılın en etkili düşünürlerinden biri olarak kabul edilmiştir.
İlginç bir şekilde, Ockhamlı William'ın, usturayla özdeşleşen "Varlıklar zorunlu olmadıkça çoğaltılmamalıdır" cümlesini hiçbir eserinde kullanmadığı belirtilmektedir. Ancak bu anlayışın, onun felsefesinin ruhuyla uyumlu olduğu kabul edilir. Filozof Bertrand Russell'a göre Ockhamlı, bu ifadeyi kullanmamış olsa da "azla yapılabileni çokla yapmak boşunadır" anlamında şeyler söylemiştir. "Ockham'ın Usturası" deyişi ise ilk olarak 1852'de İngiliz matematikçi Sir William Rowan Hamilton tarafından kullanılmıştır.
Modern Bilimdeki Yeri
Basitlik ilkesini günümüzdeki anlamıyla ilk kullananlardan biri, modern bilimsel devrimin kurucularından Kopernik (1473-1543) olmuştur. Ancak ilkeyi bilimsel sistemin odak noktasına yerleştiren kişi, Avusturyalı fizikçi ve felsefeci Ernst Mach (1838-1916) olmuştur. Mach, bu ilkeyi "düşünce ekonomisi" olarak adlandırmış ve bilimin uyması gereken bir yasa olarak görmüştür.
Kuramsal Çerçeve ve Formülasyonlar
Ockham'ın Usturası'nın uygulanışı ve anlaşılma biçimleri farklılık gösterir. İlkenin çeşitli yorumları ve sınırları bulunmaktadır.
Mantıksal Formülasyon
İlke, mantıksal olarak şu şekilde formüle edilebilir:
- Öncül 1: İki teori, T1 ve T2, gözlemlenen olguları aynı derecede başarıyla açıklıyor, ancak T1, T2'den daha fazla varlığın varoluşunu kabul etmeyi gerektiriyor.
- Öncül 2 (Ockham'ın Usturası): Eğer iki teori olguları aynı derecede başarıyla açıklıyorsa, açıklama gücünde kayıp olmaksızın daha az varsayım kabul eden teoriye inanmak gerekir.
- Sonuç: T2'ye inanmak gerekir.
İlkenin Türleri
Ockham'ın Usturası, uygulanış biçimine göre farklı şekillerde anlaşılabilir:
- Nicel ve Nitel Ustura: Nicel ustura, doğrudan cisim sayısını azaltmayı hedefler (örneğin, bir olayı 11 kişi yerine 9 kişi ile açıklamak). Nitel ustura ise, varlık türlerinin sayısını düşürmeyi amaçlar (örneğin, her şeyi somut cisimlerle açıklayabiliyorsak, soyut cisimlerin varlığını kabul etmek gereksizdir).
- Güçlü ve Zayıf Ustura: Güçlü ustura, açıklama gücü olmayan cisimlerin varlığını reddeder. Zayıf ustura ise bu cisimlerin varlığı konusunda agnostik bir tavır takınır, yani var olduklarını veya olmadıklarını iddia etmekten kaçınır. Ockhamlı William'ın kendisi, ilkeyi güçlü (inkâr edici) anlamda değil, zayıf (şüpheci) anlamda kullanmıştır. Ona göre, üç bilgi kaynağı (kendi kendine kanıtlanan, deneysel kanıt ve ilahi vahiy) yoluyla varlığı bilinemeyen bir şeyin var olduğuna inanmamak gerekir.
Sınırları ve Yanlış Anlaşılmalar
Ockham'ın Usturası sıkça yanlış anlaşılmaktadır:
- Basit olan doğrudur demek değildir: Ustura, "basit olan doğrudur" veya "karmaşık olan yanlıştır" demez. Sadece, açıklama gücü eşit olduğunda daha az varsayımda bulunanın tercih edilmesi gerektiğini söyler.
- Açıklama Gücü Önceliklidir: Bir teorinin daha fazla açıklama gücü varsa, daha çok varlığa veya varsayıma atıf yapsa bile o teori tercih edilir. Örneğin, Einstein'ın Görelilik Kuramı, Newton'ın Yerçekimi Teorisi'nden daha karmaşık olmasına rağmen daha fazla açıklama gücüne sahip olduğu için ustura, Newton'ı tercih etmeyi gerektirmez.
- Neyin Basit Olduğunu Tanımlamaz: İlke, hangi açıklamanın daha az veya daha çok varsayımda bulunduğunu kendisi söylemez. Bu değerlendirme, ilkenin uygulanmasından bağımsız bir konudur.
- Eşitlik Durumunda Eylemsizliği Teşvik Etmez: İki seçenek arasında seçim yapmak için bir neden olmaması, eylemsiz kalmayı gerektirmez. Buridan'ın eşeği örneğinde olduğu gibi, iki saman balyası arasında kalıp açlıktan ölmek akılcı değildir; birini seçmek gerekir.
Uygulama Alanları
Ockham'ın Usturası'nın mantığı, felsefeden bilime, teolojiden sanata kadar geniş bir yelpazede etkili olmuştur.
Bilim Felsefesi ve Metodoloji
Pek çok bilim insanı ve analitik felsefeci tarafından kabul edilen ilke, bazıları için bilimsel metodun bir parçasıdır. Bilimsel teoriler arasında seçim yaparken, verileri eşit derecede iyi açıklayan ancak daha az teorik bagaj gerektiren modelin tercih edilmesinde bir rehber görevi görür.
Din Felsefesi ve Teoloji
- Kalam Kozmolojik Argümanı: William Lane Craig gibi filozoflar, evrenin bir ilk nedeni olması gerektiğini savunurken, bu ilk nedenin tek mi yoksa çok mu olduğu tartışmasında Ockham'ın Usturası'na başvururlar. Craig, "nedensiz nedenlerin çokluğu ihtimalini göz ardı edip, ilk nedenin tekliği varsayımını yeğlemeyi dikte eder" diyerek usturayı tek bir ilk nedeni (Tanrı) savunmak için kullanır. Eleştirmenler ise, bu kullanımın hatalı olduğunu, çünkü tekli veya çoklu nedeni tercih etmek için yeterli bir temel olmadığını ve usturanın bu durumda keyfi bir seçim yaptırdığını savunur.
- Doğalcılık (Natüralizm): Doğalcı düşünce, basitlik ilkesini kullanarak tabiatüstü açıklamaları gereksiz bulabilir. Örneğin, bir çocuğun doğumunu açıklamak için cinsel birleşme gibi doğal nedenler yeterliyken, aşkın bir Tanrı'nın iradesini varsaymayı gereksiz bir karmaşıklık olarak görür. Bu görüş, haricî bir ilk neden veya ilahi müdahale gibi açıklamaları "tıraşlayarak" doğal yasalarla yetinir.
- Protestanlık: Martin Luther'in reformları, Ockham'ın Usturası'nın mantığına benzer bir "basitleştirme" olarak yorumlanabilir. Luther, birey ile Tanrı arasındaki Papalık, kilise konsilleri ve azizler gibi aracı kurumları ortadan kaldırarak, ilişkiyi "sadece iman" (sola fide) ve "sadece lütuf" (sola gratia) ilkelerine indirgemiştir. Bu, teolojik yapıyı basitleştirerek aradaki "gereksiz" varlıkları ortadan kaldırma çabası olarak görülebilir.
- Selefîlik: Benzer bir mantık, Selefî düşünce tarzının bazı yorumlarında da görülür. Bu yaklaşım, yüzyıllar içinde gelişen teorik usul, bağlam ve mezhep birikimini "tıraşlayarak" bireyin doğrudan dinî naslarla (metinlerle) ilişki kurmasını savunur. Örneğin, türbe ziyaretleri veya tevessül gibi uygulamaları, Tanrı ile kul arasında gereksiz aracılar olarak görerek reddetmesi, bu basitleştirme mantığına bir örnek olarak gösterilir.
Sanat ve Tasarım
- Minimalizm: Minimalizm akımının temelinin, Ockham'ın Usturası felsefesini oluşturduğu düşünülebilir. Gereksiz unsurları atarak öze odaklanma fikri, minimalist sanatın temelidir.
- Grafik Tasarım: Amerikalı grafik tasarımcı Lanny Sommese'in "Apple" dersi, pratik bir örnektir. Sommese, tahtaya hem bir elma resmi çizip hem de altına "Apple" yazdıktan sonra, öğrencilerine ikisinden birinin gereksiz olduğunu gösterir. Bu, mesajı en basit ve doğrudan şekilde iletme ilkesidir.
- Mark Rothko: Sanatçı Mark Rothko'nun kariyerinin son dönemleri, Ockham'ın Usturası'nın sanatsal bir uygulaması olarak analiz edilmiştir. Rothko, figüratif ve sürrealist unsurları eserlerinden çıkararak, sadece büyük renk alanları ("color fields") kullanarak duyguları (acı, haz, keder) doğrudan somut bir şekilde yansıtmayı amaçlamıştır. Bu, izleyici ile eser arasındaki "gereksiz" anlatısal katmanları ortadan kaldırma çabasıdır.
Mühendislik ve Bilgisayar Bilimi
Mühendislik ve diğer teknik alanlarda kullanılan KISS ilkesi ("Keep it Simple, Stupid" - "Basit tut, aptal"), Ockham'ın Usturası'nın modern bir benzeridir. Bu ilke, gereksiz karmaşıklıktan kaçınmanın sistemlerin daha güvenilir ve verimli çalışmasını sağladığını savunur.

