Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Orhan Gazi Vakfiyesi

fav gif
Kaydet
kure star outline

Orhan Gazi Vakfiyeleri, Osmanlı Devleti'nin ikinci padişahı Orhan Gazi dönemine ait önemli tarihi belgelerdir. Bu vakfiyeler, padişahın mal varlığını, gelirlerini ve bazı yapılarını hayır işlerine tahsis ettiğini gösteren resmi senetlerdir. Osmanlı müesseselerinin kuruluş dönemine ışık tutan bu belgeler, dönemin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı hakkında değerli bilgiler sunar. Özellikle 1324 tarihli ilk vakfiye ve oğlu Süleyman Paşa için düzenlenmiş 1360 tarihli vakfiye, Orhan Gazi'nin hükümranlık anlayışını, devlet teşkilatlanmasını ve aile bağlarını anlamak açısından büyük önem taşımaktadır.


Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş devri hükümdarlarından Orhan Gazi'nin icraatlarını ve devlet teşekkülünü anlamak için birincil kaynaklar arasında vakfiyeler müstesna bir yere sahiptir. Vakfiyeler, bir şahsın mal varlığını veya gelirlerini belirli bir amaca hizmet etmek üzere temlik ve tahsis ettiği, şer'i hükümlere uygun olarak tanzim edilmiş resmi belgelerdir. Bu belgeler, sadece hukuki birer kayıt olmanın ötesinde, dönemin sosyo-ekonomik yapısı, kurumsal gelişimi ve kültürel değerleri hakkında eşi zor bulunur bilgiler sunar. Orhan Gazi'ye atfedilen vakfiyeler, erken Osmanlı tarih yazıcılığının yetersiz kaldığı birçok noktada tamamlayıcı ve aydınlatıcı bir rol oynamaktadır.


1324 tarihli vakfiye, bazı Batılı bilim adamları (H. Scheel ve P. Wittek gibi) tarafından otantikliği konusunda şüphelerle karşılanmış, ancak İsmail Hakkı Uzunçarşılı gibi Türk tarihçiler tarafından bunun aksini savunan güçlü argümanlar ileri sürülmüştür. Bu tartışmalar, belgenin içeriğinin ve sunduğu bilgilerin kritik önemini vurgulamaktadır.


Süleyman Paşa vakfiyesi ise, Orhan Gazi'nin evlat acısıyla düzenlediği ve Ertuğrul Gazi'nin adının zikredilmesi gibi önemli detayları barındıran müstesna bir vesikadır. Bu vakfiyeler, Orhan Gazi'nin fetihlerle genişleyen beyliğini kalıcı kurumlara dönüştürme çabasının ve vakıf geleneği aracılığıyla toplumsal düzeni sağlamlaştırma iradesinin somut delillerini teşkil eder. Dolayısıyla, Orhan Gazi vakfiyeleri, Osmanlı Devleti'nin erken dönemdeki kurumsallaşma sürecinin ve idari yapısının anlaşılması için temel birer kaynaktır.

Orhan Gazi'nin İlk Vakfiyesi (Mart 1324)

1324 tarihli vakfiyeye göre Orhan Gazi, azadlı kölesi Tavaşi Şerefeddin'e Mekece'de vakfettiği hangâhın tevliyetini vermiştir.【1】  Kendi mülkünden ayırdığı bu yer, dervişler, miskinler, garipler ve fakirler için bir it'âm (yedirme) yeri olarak hizmet etmiştir. Neşri tarihi de Orhan Gazi'nin eserlerinden bahsederken "Akhisar'da Mekece'yi zaviye edip vakfetmiştir" diyerek bu vakfa işaret etmektedir. Mekece'nin fethi çeşitli tarihlerde, 1304 M. ile 1313 M. arasında gösterilmektedir. Günümüzde Kocaeli Vilayeti'nin Geyve ilçesine bağlı bir köydür. Bu vakfiye, Orhan Gazi'nin erken dönemdeki vakıf faaliyetlerini gösteren önemli bir belgedir.


Vakfiye, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş yıllarına dair en eski ve üzerinde en çok akademik tartışma yürütülen belgelerden biridir. Bu belge, Prof. Dr. Lajos Fekete'nin Başvekâlet Arşiv Dairesi'ndeki evrak tasnifi sırasında ortaya çıkmış ve Topkapı Sarayı'ndaki vesikalarla birlikte incelenerek Türk Tarih Kurumu (TTK) üyesi Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı tarafından detaylı bir şekilde değerlendirilmiştir. Belge, Maarif Vekaleti'nin emriyle yapılan fişlemeler sonucunda yayımlanan kataloglarda yer almıştır. Uzunçarşılı, bu belgeyi "Osmanlı Tarihine ait yeni bir vesikanın ehemmiyeti ve izah" başlıklı yazısıyla Belleten mecmuasının dokuzuncu sayısında bilim dünyasına tanıtmıştır.


Bu vakfiyenin en önemli özelliği, Orhan Gazi'nin kendi mührü veya tuğrasını taşıyan bilinen en eski Osmanlı belgesi olmasıdır. Vakfiyenin baş kısmında "Orhan bin Osman" tuğrası bulunmaktadır ki bu, belgenin Orhan Gazi tarafından tasdik edildiğini gösterir. Vakfiyenin içeriği, Orhan Gazi'nin babası Osman Gazi'den miras kalan mülklerini ve yeni kazandığı toprakları vakıf olarak tayin etmesini düzenlemektedir. Belgede adı geçen şahıslar arasında Orhan Gazi'nin kardeşleri, çocukları ve dönemin ileri gelen şahsiyetleri bulunmaktadır. Özellikle vakfiyenin şahitler listesi, erken dönem Osmanlı bürokrasi ve sosyal yapısı hakkında değerli ipuçları sunar.


Ancak, bu vakfiye bazı Batılı akademisyenlerin, özellikle H. Scheel ve Paul Wittek'in şüphelerini celbetmiştir. Scheel, bu vakfiyenin dilindeki bazı unsurların ve kullanılan unvanların (örneğin "Sultan" unvanı) 1324 yılı için erken olduğunu iddia ederek belgenin sahte olabileceği tezini ortaya atmıştır. Wittek ise, Osmanlı tarihinin ilk dönemlerine dair kaynakların azlığı ve bazılarının sonraki dönemlerde yazılmış olması nedeniyle, bu tür belgelerin ihtiyatla ele alınması gerektiğini savunmuştur. Onlara göre, belge, Orhan Gazi'nin sonraki dönemlerdeki prestijini pekiştirmek amacıyla kaleme alınmış sahte bir evrak olabilir.


Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı ise, bu iddialara karşı çıkarak vakfiyenin otantikliğini güçlü delillerle savunmuştur. Uzunçarşılı, belgenin yazım dili, kullanılan terimler ve içerdiği detayların 14. yüzyılın başlarına uygun olduğunu belirtmiştir. Özellikle "Orhan bin Osman" tuğrasının varlığı ve metinde geçen şahısların dönemin tarihi kayıtlarıyla uyuşması, belgenin orijinal olduğuna dair önemli kanıtlardır. Uzunçarşılı'ya göre, vakfiyede "sultan" unvanının geçmesi, Orhan Gazi'nin o tarihlerde zaten bağımsız bir hükümdar olarak tanındığının ve kendi adına hutbe okutup para bastırdığının bir göstergesidir. Nitekim Orhan Gazi'nin 727 H. (1327 M.) tarihinde para bastırmış olması, Uzunçarşılı'nın bu tezini destekler niteliktedir. Uzunçarşılı, Anadolu beylikleri üzerinde İlhanlı hakimiyetinin devam etmesine rağmen Orhan'ın akçe kestirmesinin, artık eski tazyikin devam etmediğini ve beyliklerin kendi adlarına para bastırmakta beis görmediğini gösterdiğini vurgulamıştır.


Bu vakfiye, aynı zamanda Orhan Gazi'nin hükümdarlık alametlerini kullanmaya başladığı tarihi de açıklığa kavuşturmaktadır. Belge, Orhan Gazi'nin babası Osman Gazi'nin vefatından sonra hızla beyliğin başına geçtiğini ve bağımsız bir siyasi varlık olarak kendini kabul ettirdiğini göstermektedir. Ayrıca, vakfiye, Orhan Gazi'nin sadece bir gazi veya bey olmaktan öte, topraklarını ve kaynaklarını İslam hukukuna göre organize eden, devlet geleneğini oluşturan bir hükümdar olduğunu kanıtlar. Vakfiye, Osmanlı Devleti'nin vakıf sistemini ne kadar erken bir tarihte benimsediğini ve bu sistemin devletin temel taşlarından biri haline geldiğini ortaya koymaktadır. Bu yönüyle, 1324 tarihli vakfiye, Osmanlı tarihinin kuruluş mitlerini pekiştiren değil, aksine tarihi süreçleri somut verilerle destekleyen kritik birincil kaynaktır. Bu belge üzerindeki akademik tartışmalar dahi, onun tarihsel önemini ve araştırmacılar için bir referans noktası olma özelliğini teyit etmektedir.

Süleyman Paşa Vakfiyesi (Haziran 1360)

Orhan Gazi dönemine ait bir diğer hayati belge, hükümdarın büyük oğlu ve veliahtı Süleyman Paşa'nın vefatı üzerine tertip ettirdiği 761 Şaban (Haziran 1360) tarihli vakfiyedir. Bu vakfiye, Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı tarafından detaylıca incelenmiştir. Osmanlı tarihlerinde yaygın olarak belirtildiği üzere, Rumeli'de önemli fetihler gerçekleştiren ve babası Orhan Gazi'nin sağ kolu olan Süleyman Paşa, bir av esnasında atından düşerek talihsiz bir şekilde vefat etmiştir. Bu büyük kayıp, Orhan Gazi'yi derinden etkilemiş ve oğlu için İznik'te Hacı Karaoğlan olarak bilinen Osman bin Yusuf'un zaviyesine bu vakfiyeyi düzenlemesine sebep olmuştur. Vakfiyenin mütevelliliği ve nezareti, Hacı Karaoğlan ve ondan sonra oğul ve torunlarına bırakılmıştır.


Bu vakfiye, birkaç önemli noktadan dolayı Osmanlı tarihi açısından müstesna bir değere sahiptir: İlk olarak, belgenin bizzat bir Osmanlı Padişahı tarafından tertip ettirilmiş en eski ve orijinal vakfiyelerden biri olmasıdır. Bu durum, vakıf kurumunun Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren ne kadar merkezi bir rol oynadığını ve devletin sosyal, dini ve ekonomik hayatının temelini oluşturduğunu göstermektedir. Belgenin orijinalliği, üzerindeki mühürler, tuğralar ve döneme özgü yazım teknikleri ile pekişmektedir.


İkinci ve belki de en kritik önemi, vakfiyede Orhan Gazi'nin ceddi ve Osman Gazi'nin babası Ertuğrul'un isminin zikredilmesidir. Bu detay, erken dönem Osmanlı kroniklerinde zaman zaman farklılık gösteren veya muğlak kalan soy bilgisinin resmi bir belgeyle teyit edilmesi açısından son derece önemlidir. Ertuğrul Gazi'nin adının bu tür resmi bir belgede yer alması, Osmanlı Hanedanı'nın kökenlerine dair bilgileri sağlamlaştırmakta ve tarihçilere önemli bir referans noktası sunmaktadır. Bu durum, aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin meşruiyetini ve hanedanın uzun soluklu geçmişini vurgulama çabasının bir göstergesi olarak da yorumlanabilir.


Üçüncü olarak, Süleyman Paşa'nın vefat tarihi hakkında muhtelif kaynaklardaki tarih farklarının düzeltilmesi açısından bu vakfiye belirleyici bir rol oynamıştır. Süleyman Paşa'nın 1357 veya 1358'de vefat ettiği yönündeki bazı rivayetlere rağmen, vakfiyenin 761 Şaban (Haziran 1360) tarihli olması, onun bu tarihten kısa bir süre önce vefat ettiğini kesin olarak ortaya koymaktadır. Bu bilgi, Aşıkpaşazade ve Neşri gibi önemli Osmanlı kroniklerinin kayıtlarıyla da uyum göstermektedir. Süleyman Paşa'nın vefatının kesin tarihinin tespiti, Rumeli fetihlerinin kronolojisi ve Orhan Gazi'nin son dönem faaliyetlerinin anlaşılması için kritik bir detaydır.


İznik'teki Hacı Karaoğlan Zaviyesi'ne yapılan bu vakıf, dönemin önemli dini ve sosyal merkezlerinden olan zaviyelerin işlevini ve Osmanlı toplumunda vakıfların ne denli yaygın olduğunu da gözler önüne serer. Vakfiye ile belirli malların ve gelirlerin zaviye için tahsis edilmesi, bu kurumun sürdürülebilirliğini sağlamayı ve Süleyman Paşa'nın ruhuna sürekli sevap kazandırmayı amaçlamıştır. Bu tür vakıflar, aynı zamanda Osmanlı yönetiminin yeni fethedilen topraklarda İslam'ın yayılmasına ve sosyo-ekonomik düzenin kurulmasına verdiği önemi de simgelemektedir.


Süleyman Paşa Vakfiyesi, sadece hukuki bir belge olmanın ötesinde, erken Osmanlı döneminin siyasi, sosyal ve kültürel yapısını anlamak için birincil kaynak niteliğindedir. Bu belge, hanedanın kökenleri, önemli bir şehzadenin ölümü ve devletin vakıf geleneği aracılığıyla kurumsallaşması gibi konularda bilgiler sunarak, Osmanlı tarih yazıcılığına katkılarda bulunmaktadır.


Orhan Gazi vakfiyeleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş yıllarına ışık tutan nadir ve önemli belgelerdir. 1324 ve 1360 tarihli bu vakfiyeler, Orhan Gazi'nin yönetim anlayışını, kurumsal yapılaşmayı ve vakıf geleneğinin erken dönemdeki yerini gözler önüne serer. Akademik tartışmalara konu olsalar da, sundukları detaylar sayesinde hanedan soyu, önemli olayların kronolojisi ve devletin sosyal-ekonomik işleyişi hakkında birincil kaynaklar olarak tarihi araştırmalara katkı sağlamaktadırlar.

Kaynakça

İnalcık, Halil. “Osmanlı Sultanı Orhan (1324–1362) Avrupa’da Yerleşme.” Belleten 73, no. 266 (Nisan 2009): 77–108. Erişim tarihi: 11 Temmuz 2025. https://dergipark.org.tr/tr/pub/ttkbelleten/issue/52589/692269.


Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. “Gazi Orhan Beg'in Hükümdar Olduğu Tarih ve İlk Sikkesi.” Belleten 9, no. 34 (Nisan 1945): 207–212. Erişim tarihi: 11 Temmuz 2025. https://belleten.gov.tr/tam-metin-pdf/770/tur.


Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. “Gazi Orhan Bey Vakfiyesi.” Belleten 5, no. 19 (Temmuz 1941): 277–288. Erişim tarihi: 11 Temmuz 2025. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3634972.


Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. “Orhan Gazi'nin Vefat Eden Oğlu Süleyman Paşa İçin Tertip Ettirdiği Vakfiyenin Aslı.” Belleten 27, no. 107 (1963): 437–451. Erişim tarihi: 11 Temmuz 2025. https://dergipark.org.tr/tr/pub/ttkbelleten/issue/73553/1212229.

Dipnot

[1]

Tevliyet: Tarih terminolojisinde vakıf yöneticiliği anlamına gelir. Bir vakfın tevliyetine atanan kişiye ise mütevelli denir.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
YazarDenizcan Taşci27 Haziran 2025 20:23

İçindekiler

  • Orhan Gazi'nin İlk Vakfiyesi (Mart 1324)

  • Süleyman Paşa Vakfiyesi (Haziran 1360)

Tartışmalar

Henüz Tartışma Girilmemiştir

"Orhan Gazi Vakfiyesi" maddesi için tartışma başlatın

Tartışmaları Görüntüle
KÜRE'ye Sor