Samipaşazade Sezai’nin 1889 yılında yayımlanan Sergüzeşt adlı eseri, Türk edebiyatının erken dönem örneklerinden biridir. Eserde esaret, insan onuru, sınıfsal adaletsizlik ve bireysel özgürlük gibi evrensel temalar işlenmiştir. Roman, bireysel ve toplumsal düzlemde bir vicdan muhasebesi sunarken dönemin sosyokültürel yapısını da eleştirel bir bakışla yansıtır.
Kitabın Konusu
Roman, Kafkasya’dan küçük yaşta kaçırılan Dilber adlı bir kız çocuğunun İstanbul’daki acı dolu esaret hayatını konu alır. Pek çok konağa satılan Dilber, her gittiği yerde farklı türden zulüm ve ayrımcılıkla karşılaşır. En son Asaf Paşa’nın konağında nispeten daha iyi koşullarda yaşamaya başlasa da burada da bir eşya gibi görülmenin ağırlığını yaşar. Paşa’nın oğlu Celal Bey’le arasında filizlenen aşk, sınıfsal farklar nedeniyle engellenir ve Dilber, Celal’den habersiz bir şekilde Mısır’a satılır. Burada da özgürlüğe kavuşamayan Dilber, en sonunda kurtuluşu intiharda bulur.
Kahramanların Tipolojisi
Dilber: Romanın başkahramanıdır. Saf, temiz kalpli, onurlu ve güçlü bir genç kızdır. Tüm acılara rağmen ahlaki değerlerinden ödün vermez, aşkına sadık kalır.
Celal Bey: Asaf Paşa’nın oğlu, sanatçı ruhlu, duyarlı ve Batı eğitimi almış bir gençtir. Dilber’e karşı duyduğu aşk, sınıfsal sınırları aşan bir duygu olarak betimlenir.
Asaf Paşa ve Zehra Hanım: Toplumun üst tabakasını temsil eden, soyluluk ve itibarı, aşkın ve insanlığın önünde tutan karakterlerdir.
Cevher Ağa: Mısır’daki sarayda çalışan bir harem ağasıdır. Merhametli yapısıyla diğerlerinden ayrılır. Dilber’e içten bir sevgi besler ve onun özgürlüğü için hayatını feda eder.
Mustafa Efendi ve eşi, Taravet, Hacı Ömer Efendi: Esareti normalleştiren ve kölelere kötü davranan karakterlerdir. Bu tipler, toplumun yozlaşmış ve çıkarcı yönlerini temsil eder.
Kitabın Teması
Sergüzeşt; esaret, insanlık onuru, sınıf farkları, toplumsal adaletsizlik ve bireyin özgürlük arzusu gibi temalar etrafında şekillenir. Yazar, esir ticaretini eleştirerek her bireyin, ister köle ister hür olsun, duyguları, hayalleri ve insanlık onuruyla var olduğunu vurgular. Romanda batılılaşmanın yoz yönleri, geleneksel değerlerle çatışma ve modernleşme sancıları da derinlemesine işlenmiştir.
Dil ve Üslup
Samipaşazade Sezai, romanında sade bir Türkçe kullanmıştır. Uzun ve ayrıntılı betimlemelerle mekânları ve ruh hâllerini canlı bir şekilde sunar. Yazar, olaylara müdahale ederek kendi düşüncelerini okurla paylaşır; bu yönüyle romantizm akımının izlerini taşır. Aynı zamanda gözleme ve gerçekliğe verdiği önem, realizm etkisinin de belirgin olduğunu gösterir.


