Stonehenge, Birleşik Krallık'ın güneyinde, Wiltshire bölgesinde yer alan ve Neolitik Çağ’dan Tunç Çağı’na kadar uzanan uzun bir inşa süreciyle oluşturulmuş anıtsal bir taş yapıdır. M.Ö. 3000 ila M.Ö. 1600 yılları arasında çeşitli evrelerde şekillenen bu yapı, tarih öncesi dönemde göksel olaylara dayalı ritüel uygulamaları, mezar törenlerini ve toplumsal bütünleşmeyi yansıttığı düşünülen çok işlevli bir komplekstir. 1986 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Stonehenge, insanlık tarihinin dikkat çekici arkeolojik alanlarından biri olarak kabul edilmektedir.

Stonehenge Kuş Bakışı Görünümü (Pixabay)
Tarihsel Arka Plan ve İnşa Süreçleri
Stonehenge’in yapımına ilişkin veriler, arkeolojik kazılar ve jeolojik incelemeler sayesinde oldukça ayrıntılı biçimde ortaya konmuştur. Yapı, farklı tarihsel katmanlar ve inşa evreleri içermektedir. İlk yapılaşma izleri M.Ö. 3000 yılına tarihlenen dairesel bir hendek ve buna eşlik eden dışa dönük bir toprak set (henge) biçimindedir. Bu erken evrede, Aubrey Çukurları olarak bilinen 56 adet dairesel çukurun oluşturulduğu ve muhtemelen ahşap direklerle çevrelendiği tahmin edilmektedir.
Yapının ikinci ve en bilinen inşa evresi yaklaşık M.Ö. 2500 civarında gerçekleşmiş; bu dönemde büyük sarsen taşları (yaklaşık 7 metre uzunluğunda ve 25 tona kadar ağırlığa sahip) taşınarak merkezi bir halka ve at nalı biçiminde düzenlenmiştir. Üst kısımlarına yatay lento taşlarının yerleştirilmesiyle, taşlar birleştirilmiş ve istikrarlı bir yapı elde edilmiştir. Bu yapısal sistem, zamanına göre ileri düzeyde mühendislik bilgisi gerektirmektedir.
Daha küçük boyutlardaki mavi taşlar ise yaklaşık 250 kilometre uzaklıktaki Galler’deki Preseli Tepeleri’nden getirilmiştir. Bu durum, Neolitik toplumların gelişmiş bir ulaşım ve koordinasyon ağına sahip olduklarını ve taşların sembolik veya ritüel önemi nedeniyle uzak bölgelerden taşındıklarını göstermektedir. Bu taşların bir kısmı, zaman içinde birkaç kez yeniden düzenlenmiş ve merkezi at nalı formunda yerleştirilmiştir. Arkeolojik veriler, bazı taşların daha önce başka yapılarda kullanıldığını, yeniden işlendiğini ve yeni düzenlemelere dahil edildiğini ortaya koymaktadır.

Stonehenge (Bernd Feurich, pexels)
Stonehenge’in tarihsel keşfi ise yapının inşası kadar katmanlı bir süreçtir. İlk yazılı kayıtlar 12. yüzyılda tarihçi Henry of Huntingdon tarafından yapılmıştır. 14. yüzyılda ilk görsel betimlemeleri çizilmiş, ancak sistematik arkeolojik incelemeler ancak 20. yüzyılın başında başlamıştır. 1901 yılında William Gowland'ın yaptığı kazı, modern bilimsel araştırmaların öncüsü kabul edilir. 1919–1926 arasında William Hawley; 1950–1964 arasında ise Richard Atkinson, Stuart Piggott ve John Stone tarafından yürütülen kazılar sayesinde yapının evreleri belirlenmiştir. 1995 yılında Ros Cleal, Karen Walker ve Rebecca Montague’un yayımladığı kapsamlı rapor ile Stonehenge’in yapım kronolojisi detaylı biçimde belgelendirilmiştir.

Ahşap Bir Çerçeveye Tutturulmuş Taşın Doğrultulması, 1901 (Rawpixel)
İşlevi ve Yorumlar
Her bir taşın konumlandırılmasında güneşin yaz gün dönümündeki doğuşu ve kış gün dönümündeki batışı referans alınmıştır; bu nedenle Stonehenge’in ekseni doğu-batı yönünde hizalanmıştır. Daha küçük boyutlardaki mavi taşlar ise yaklaşık 250 kilometre uzaklıktaki Galler’deki Preseli Tepeleri’nden getirilmiştir. Bu durum, Neolitik toplumların gelişmiş bir ulaşım ve koordinasyon ağına sahip olduklarını ve taşların sembolik veya ritüel önemi nedeniyle uzak bölgelerden taşındıklarını göstermektedir.
Yapılan kazılarda elde edilen çok sayıda kremasyon kalıntısı, Stonehenge’in erken dönemlerinde bir mezarlık alanı olarak da işlev gördüğünü göstermektedir. Yaklaşık 150 ila 200 bireyin kalıntılarına ulaşılmıştır. Bununla birlikte, yapılan kazılarda ortaya çıkarılan yanmış insan kalıntıları ve cenazeye ait izler, Stonehenge’in aynı zamanda bir mezarlık veya atalara saygı alanı olarak kullanıldığını göstermektedir. Bu ritüel bağlam, Britanya'da ve Avrupa'nın diğer bölgelerinde benzer zamanlarda inşa edilen taş çevrelerle ortak dini fikirlerin paylaşıldığına işaret etmektedir.
Bu çoklu işlevsellik, yapının hem dinsel törenler hem de toplumsal kimliğin inşası açısından merkezi bir rol üstlendiğini düşündürmektedir. Ayrıca taşların ritüel özellik taşıdığı ve bu nedenle belli bölgelerden özellikle seçildiği hipotezi, Stonehenge’in sadece fiziksel değil, sembolik bir yapı olarak da ele alınması gerektiğine işaret eder.

Stonehenge (Kris Schulze, pexels)
Kültürel Miras Statüsü ve Koruma
1986 yılında Stonehenge, Avebury ve ilgili alanları ile birlikte UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Bu karar, alanın “olağanüstü evrensel değer” taşıdığı gerekçesiyle alınmıştır. UNESCO, Stonehenge’in insanlığın tarih öncesi dönemine ait sosyal, kültürel ve astronomik bilgiler sunma kapasitesine vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda, yapı yalnızca geçmişin bir kalıntısı olarak değil, aynı zamanda günümüzde kültürel süreklilik ve bilimsel araştırma açısından bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Günümüzde Stonehenge, yoğun turistik ilgiye rağmen bilimsel koruma stratejileri kapsamında izlenmekte ve çevresindeki peyzaj ile birlikte korunmaktadır. Bu süreçte, ziyaretçi trafiğinin düzenlenmesi, yapının fiziksel bütünlüğünün korunması ve bilgi temelli kamusal farkındalığın artırılması hedeflenmektedir. Özellikle çevresinden geçen yolların, anıtın görsel ve fiziksel bütünlüğünü tehdit etmesi nedeniyle uzun vadeli ulaşım çözümleri tartışılmaktadır. 2013 yılında A344 yolunun kapatılması ve yeni bir ziyaretçi merkezinin açılması bu sürecin önemli adımlarından biri olmuştur.


