Tramvay Problemi, etik ve ahlak felsefesi alanında, çoğunluğun yaşama hakkı ile azınlığın yaşama hakkı arasındaki çatışmayı konu edinen bir düşünce deneyidir. Yaklaşık yarım yüzyıldır psikoloji, sinirbilim, etik ve hukuk gibi birçok farklı disiplinde üzerine çalışmalar yapılan bir konu olmuştur. Problem, temel olarak kontrolden çıkmış bir tramvayın yolunun üzerindeki beş kişiyi kurtarmak için, tramvayı başka bir yola saptırarak o yoldaki bir kişiyi feda etmenin ahlaki olarak caiz olup olmadığını sorgular.
Problemin temelinde iki alt sorun yatmaktadır: Biri deskriptif (tanımlayıcı), diğeri normatif (değerlendirici) niteliktedir. Deskriptif problem, insanların neden amaç ve sonuç bakımından benzer olan durumlarda (örneğin, makas değiştirerek birini feda etmek ile bir cerrahın organ nakli için birini feda etmesi) farklı ahlaki yargılarda bulunduğunu anlamaya çalışır. Normatif problem ise, çoğunluğun yaşaması için masum bir azınlığın hayatının feda edilmesine izin verilip verilemeyeceğini ve eğer verilebilirse bunun hangi koşullarda mümkün olacağını araştırır.

Beş Hayat Bir Hayata Karşı (Yapay Zeka İle Üretilmiştir)
Tarihsel Gelişim
Tramvay probleminin ilk formülasyonu, İngiliz filozof Philippa Foot tarafından 1967 yılında yayımlanan "Kürtaj Problemi ve Çift Etki Doktrini" (The Problem of Abortion and the Doctrine of the Double Effect) başlıklı çalışmasında ortaya atılmıştır. Foot, bu çalışmasında kontrolden çıkan bir tramvay sürücüsünün, beş kişiyi kurtarmak amacıyla tramvayı bir kişinin bulunduğu başka bir hatta yönlendirmesi ikilemini, Çift Etki Doktrini'ni (ÇED) tartışmak için bir örnek olarak kullanmıştır.
Ancak problemi isimlendiren, geliştiren ve popülerleştiren Amerikalı filozof Judith Jarvis Thomson olmuştur. Thomson, 1976 tarihli "Öldürmek, Ölmesine İzin Vermek ve Tramvay Problemi" (Killing, Letting Die, and The Trolley Problem) ve 1985 tarihli "Tramvay Problemi" (The Trolley Problem) başlıklı makalelerinde, "şişman adam kurgusu" (the fat man case) ve "döngü varyantı" (the loop variant) gibi yeni senaryolar ekleyerek problemi daha karmaşık bir hale getirmiş ve felsefe literatürünün merkezine taşımıştır. O zamandan beri tramvay problemi, özellikle deontolojik etik teorilerini sınamak için kullanılan standart bir düşünce deneyi haline gelmiştir.
Temel Kurgular ve Varyasyonlar
Tramvay probleminin anlaşılması için temel alınan birkaç ana kurgu bulunmaktadır:
Makas Değiştirme Kurgusu (The Switch Case)
Bir tramvay kontrolden çıkmıştır ve ilerlediği hatta bulunan beş işçiyi ezmek üzeredir. Bir gözlemci, yakındaki bir makası değiştirerek tramvayı başka bir hatta yönlendirebilir. Ancak bu ikinci hatta da bir işçi bulunmaktadır. Makası değiştirmek beş işçiyi kurtaracak, ancak bir işçinin ölümüne neden olacaktır. Ampirik çalışmalara göre insanların büyük çoğunluğu (%90 civarı) bu durumda makasın değiştirilmesinin ahlaki olarak caiz olduğu yönünde görüş bildirmektedir.
Köprüdeki Şişman Adam Kurgusu (The Fat Man / Footbridge Case)
İlk kurguyla benzer şekilde, kontrolden çıkan bir tramvay beş kişiye doğru ilerlemektedir. Bu sefer gözlemci, rayların üzerindeki bir üst geçitte durmaktadır. Gözlemcinin yanında, tramvayı durdurabilecek kadar ağır, şişman bir adam bulunmaktadır. Gözlemci, bu adamı köprüden aşağı iterek tramvayın önüne atabilir, bu şekilde beş kişiyi kurtarabilir ancak şişman adamın ölümüne neden olur. Bu senaryoda ise insanların büyük çoğunluğu (%90 civarı) şişman adamı itmenin ahlaki olarak yanlış olduğunu düşünmektedir.
Organ Nakli Cerrahı Kurgusu (The Transplant Surgeon Case)
Genellikle "şişman adam" kurgusuna bir alternatif olarak sunulur. Başarılı bir organ nakli cerrahının, her biri farklı bir organa ihtiyaç duyan ve organ bulunmazsa ölecek olan beş hastası vardır. O sırada, yıllık kontrol için kliniğe gelen ve beş hastayla da doku tipi uyumlu sağlıklı bir genç adam tespit edilir. Cerrah, bu sağlıklı kişiyi öldürüp organlarını alarak beş hastasını kurtarabilir. Bu durumda da neredeyse herkes cerrahın bunu yapmasının ahlaken kabul edilemez olduğu konusunda hemfikirdir.
Döngü Varyantı (The Loop Variant)
- Bu varyasyonda, makasla yönlendirilen ikinci hat, tekrar ana hatta bağlanmaktadır. Eğer ikinci hatta kimse olmasaydı, tramvay dönüp yine beş kişiye çarpacaktı. Ancak ikinci hatta, tramvayı durdurabilecek şişman bir adam bulunmaktadır. Bu durumda makası çevirmek, o kişinin varlığını beş kişiyi kurtarmak için bir araç olarak kullanmayı daha belirgin hale getirir ve bu da Çift Etki Doktrini gibi bazı teorileri sınamak için kullanılır.
Kuramsal Yaklaşımlar
Tramvay problemine getirilen çözümler genellikle sonuççu ve deontolojik etik teorileri çerçevesinde şekillenir.
Sonuççu Yaklaşım
Konseküansiyalist veya faydacı (utilitaryan) yaklaşıma göre bir eylemin ahlaki doğruluğu, sonuçlarına göre belirlenir. En basit faydacı hesaplamada, en fazla sayıda hayatı kurtaran eylem doğru eylemdir. Bu bakış açısına göre, beş hayat bir hayattan daha değerli olduğu için hem "makas değiştirme" hem de "şişman adam" kurgularında bir kişiyi feda etmek ahlaki olarak doğru, hatta zorunlu olabilir. Dolayısıyla, salt sonuççu bir çerçevede tramvay "problemi" diye bir çelişki bulunmamaktadır.
Deontolojik Yaklaşımlar
Deontolojik teoriler, eylemlerin doğruluğunu veya yanlışlığını, sonuçlarından bağımsız olarak belirli ahlaki kurallara, ilkelere veya görevlere uygunluklarına göre değerlendirir. Tramvay problemi, bu yaklaşımlar için merkezi bir test alanı oluşturur.
Çift Etki Doktrini (Doctrine of Double Effect - DDE)
Thomas Aquinas'a kadar geri götürülen bu doktrin , bir eylemin amaçlanan sonucu ile yalnızca öngörülen yan etkisi arasında ahlaki bir ayrım yapar. Bu doktrine göre, kötü bir sonucun yalnızca öngörülen bir yan etki olarak ortaya çıkmasına izin verilebilirken, aynı kötü sonucun iyi bir amaca ulaşmak için bir "araç" olarak kasten hedeflenmesi caiz değildir.
- Uygulama: "Makas değiştirme" kurgusunda, bir işçinin ölümü, tramvayı saptırma eyleminin doğrudan hedeflenmeyen, yalnızca öngörülen bir yan etkisidir. "Şişman adam" veya "organ nakli cerrahı" kurgularında ise, kurbanın ölümü beş kişiyi kurtarmak için bir araç olarak kasten kullanılır; onun bedeni olmasaydı kurtarma eylemi başarısız olurdu. Bu ayrım, iki senaryo arasındaki sezgisel farkı açıklamaya çalışır.
Negatif ve Pozitif Yükümlülükler Ayrımı (Philippa Foot)
Foot, kendi çözüm önerisinde, başkalarına müdahale etmeme (zarar vermeme) şeklindeki negatif yükümlülükler ile onlara yardım etme şeklindeki pozitif yükümlülükler arasında bir ayrım yapar. Foot'a göre negatif yükümlülükler, pozitif yükümlülüklerden daha güçlü ve önceliklidir.
- Uygulama: "Organ nakli cerrahı" kurgusu, bir kişiyi öldürmeme (negatif yükümlülük) ile beş kişiye yardım etme (pozitif yükümlülük) arasında bir çatışmadır ve güçlü olan negatif yükümlülük (öldürmeme) galip gelir. "Makas değiştirme" kurgusu ise iki negatif yükümlülük (bir kişiyi öldürmek ile beş kişiyi öldürmek) arasında bir çatışma olarak görülebilir ve bu durumda daha az zarara neden olan eylem tercih edilir.
Hakların İhlali ve Tehdidin Saptırılması (Judith Jarvis Thomson)
Thomson, 1985'teki çalışmasında, problemi haklar temelinde açıklamaya çalışmıştır. Onun hipotezine göre, zaten mevcut olan bir tehdidi daha çok kişiden daha az kişiye yönlendirmek, şu koşulla caiz olabilir: Bu yönlendirme eyleminin kendisi, kurbanın temel (stringent) bir hakkını ihlal etmemelidir.
- Uygulama: "Makas değiştirme" kurgusunda, tehdit (tramvay) makası çevirerek saptırılır. "Makası çevirme" eyleminin kendisi bizatihi bir hak ihlali değildir. "Şişman adam" kurgusunda ise tehdit, adamı iterek saptırılır. Birini rızası olmadan itmek, bizatihi bir hak ihlalidir. Bu ayrım, iki durum arasındaki ahlaki farkı açıklamayı hedefler.
Psikolojik ve Nörolojik Bulgular
Joshua Greene ve meslektaşları tarafından yapılan fMRI (fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme) çalışmaları, tramvay problemine verilen ahlaki tepkilerin nöral temellerini araştırmıştır. Bu çalışmalar, farklı senaryoların beynin farklı bölgelerini aktive ettiğini göstermiştir:
- "Şişman adam" gibi kişisel (personal) nitelikteki ikilemler (doğrudan fiziksel güç kullanımını içerenler), beynin duygularla ilişkili bölgelerinde (orta frontal girus gibi) daha fazla aktiviteye yol açmaktadır.
- "Makas değiştirme" gibi kişisel olmayan (impersonal) nitelikteki ikilemler ise beynin bilişsel kontrol ve mantıksal akıl yürütmeyle ilişkili bölgelerinde (paryetal lob gibi) daha fazla aktiviteye neden olmaktadır.
Bu bulgular, iki kurgu arasındaki sezgisel farkın, farklı bilişsel ve duygusal süreçlerden kaynaklandığını öne sürmektedir.
Ceza Hukuku Açısından Değerlendirme
Tramvay problemi, yaşama hakkını merkezine aldığı için ceza hukukunun da ilgi alanına girmektedir. Süjenin "nasıl davranırsam hukuka aykırı olmaz?" sorusu, ceza hukuku doktrinleri olan zorunluluk hali (ıztırar hali) ve yükümlülükler çatışması kurumları çerçevesinde ele alınır.
- Zorunluluk Hali (TCK m. 25/2): Kişinin, kendisine veya başkasına ait bir hakka yönelik ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak amacıyla, tehlikenin ağırlığı ile orantılı bir fiil işlemesi durumudur. Türk hukukunda zorunluluk halinin hukuki niteliği (hukuka uygunluk nedeni mi yoksa kusurluluğu kaldıran bir neden mi olduğu) tartışmalıdır. Ancak, yaşama haklarının çatışmasında, bir yaşamın diğerinden niceliksel olarak üstün görülmesi, özellikle insan onuru kavramı temelinde sorunlu bulunmaktadır.
- Yükümlülükler Çatışması: Bu yaklaşım, problemi, failin üzerindeki farklı hukuki yükümlülüklerin aynı anda yerine getirilememesi durumu olarak ele alır. Tramvay probleminde bu çatışma, bir kişiyi öldürmeme şeklindeki negatif yükümlülük (TCK m. 81) ile tehlikedeki beş kişiye yardım etme şeklindeki pozitif yükümlülük (TCK m. 98) arasında ortaya çıkar.
Türk ve Alman ceza hukuku doktrinlerinde genel eğilim, eşit hukuki menfaatler (örneğin, yaşam hakları) çatıştığında, negatif yükümlülüğün (zarar vermeme) pozitif yükümlülükten (yardım etme) daha öncelikli olduğu yönündedir. Zira, birine aktif olarak zarar vermek, mevcut bir zararı engellememekten daha ağır bir haksızlık olarak kabul edilir. Bu durum, kanundaki ceza miktarlarında da kendini gösterir; kasten öldürmenin cezası, yardım yükümlülüğünü ihlalin cezasından çok daha ağırdır.
Bu hukuki çerçeveye göre, çoğunluğun hayatını kurtarmak için masum bir azınlığın aktif bir eylemle feda edilmesi hukuka aykırıdır. Dolayısıyla, sıkı bir ceza hukuku perspektifinden bakıldığında, tramvay problemine konu olan kurguların çoğunda (makas değiştirme, şişman adam vb.) bir kişinin hayatına mal olan müdahale haksız kabul edileceğinden, ahlak felsefesindeki anlamıyla bir "problem" ya da "ikilem"den söz edilemeyebilir.

