Türkiye enerji kaynakları açısından sınırlı olanaklara sahip bir ülkedir. Bu bağlamda linyit, yaygın rezerviyle önemli bir fosil yakıt kaynağı olarak öne çıkar. Sanayileşme, kentleşme ve teknolojik gelişmelerle birlikte enerji ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Türkiye’nin bu artan enerji ihtiyacını karşılamada dışa bağımlılığı yüksek olup yerli kaynaklar içinde linyit anlamlı bir rezervle öne çıkmaktadır. Ancak linyitin yüksek nem ve kül içeriği nedeniyle enerji değeri düşüktür ve çevresel etkileri ağırdır.
Türkiye’de Linyit Potansiyeli ve Coğrafi Dağılımı
Türkiye, yaklaşık 11.5 milyar tonluk linyit rezerviyle dünya rezervlerinin %5.9’una sahiptir ve bu alanda 14. sırada yer almaktadır. Rezervler ülke genelinde yayılmış olup önemli havzalar Soma (Manisa), Tunçbilek, Seyitömer (Kütahya), Çeltek (Amasya) ve Karapınar (Konya) gibi bölgelerde bulunmaktadır. Ancak bu rezervlerin yalnızca %13.9’u doğrudan kurutma gerektirmeden kullanılabilecek nem oranına sahiptir.
Linyitin Enerji Üretimindeki Rolü ve Verimlilik Sorunları
Linyit, termik santrallerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de 27 kömürlü termik santralin 16’sı linyit yakmakta ve toplam 19.9 GW’lık kömüre dayalı kurulu gücün 10.4 GW’ı (%52) linyite dayanmaktadır. Ancak düşük enerji yoğunluğu nedeniyle aynı miktarda enerji üretmek için taş kömürüne göre 3.4 kat daha fazla linyit yakılması gerekmektedir. Bu durum, verimlilik sorunlarının yanı sıra ciddi çevresel ve sağlık sorunlarına da zemin hazırlamaktadır.
Çevresel ve Sağlık Etkileri
HEAL tarafından yayımlanan rapora göre, linyit santralleri partikül madde (PM), sülfür dioksit (SO₂), azot oksitler (NOₓ), ağır metaller ve cıva gibi zehirli maddeler yaymaktadır. Bu kirleticiler, hava yoluyla binlerce kilometre ötede bile sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Avrupa’da her yıl kömürlü santrallerin neden olduğu yaklaşık 22.900 erken ölümün, büyük çoğunluğunun linyit kaynaklı olduğu tespit edilmiştir.
Linyit kaynaklı hava kirliliğinin başlıca sağlık etkileri şunlardır:
- Akciğer fonksiyonlarının bozulması, KOAH ve astım krizlerinde artış,
- Kalp ritim bozuklukları ve yüksek tansiyon,
- Düşük doğum ağırlığı, erken doğum ve gelişim bozuklukları,
- Nörolojik etkiler (demans, dikkat bozuklukları).
Enerji Politikaları ve Geleceğe Dair Yönelimler
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun açıkladığı verilere göre, Türkiye’nin enerji politikalarında yerli kaynaklara dayalı üretimin artırılması hedeflenmektedir. Ancak bu politikaların sürdürülebilir olması, çevresel ve sağlık etkilerinin de dikkate alınmasını zorunlu kılmaktadır. HEAL ve uzmanlar, kömürlü termik santrallerin 2030 yılına kadar kapatılmasını, yeni santral projelerinin iptal edilmesini ve teşviklerin yenilenebilir enerjiye yönlendirilmesini önermektedir.
Türkiye’nin enerji arz güvenliği için linyit önemli bir kaynak olsa da düşük enerji verimliliği ve yüksek çevresel maliyeti nedeniyle uzun vadede sürdürülebilir bir seçenek değildir. Sağlık üzerindeki ciddi etkileri, iklim değişikliğiyle mücadele hedefleri ve uluslararası çevre yükümlülükleri göz önünde bulundurularak enerji üretiminde linyit yerine daha temiz ve yenilenebilir kaynaklara geçiş yapılması kaçınılmazdır.
Bana göre, Türkiye’nin linyite dayalı enerji stratejisi artık sürdürülebilir bir yol olmaktan çıkmıştır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının potansiyeli bu kadar yüksekken, hâlâ linyite yatırım yapılmasını hem çevresel hem etik açıdan doğru bulmuyorum. Enerji politikasında cesur ve kararlı bir dönüşümün artık ertelenmemesi gerektiğine inanıyorum.

