Bugün elimizin altındaki telefonlardan hayatımızı kolaylaştıran yapay zekâ uygulamalarına kadar birçok teknoloji, aslında yirminci yüzyılın ortalarında dile getirilen basit bir soruyla şekillendi: Makine düşünebilir mi? Bu soruyu Türkiye’de matematiğin efsanevi ismi Cahit Arf kendi bakış açısıyla tartışmaya açtı.
Dünyada İlk "Düşünen Makine" Tartışmaları
Yapay zekânın fikir temelleri, Descartes ve Leibniz gibi düşünürlerin 17–18. yüzyılda insan zihnini makinelere benzetmesiyle başlar. Ancak bu sorular, Alan Turing’in 1950’de "Makineler düşünebilir mi?" sorusuyla bilimsel bir zemine taşındı. Turing, yazışma temelli bir deney (Turing Testi) önererek makinelerin insan gibi tepki verip veremeyeceğini test etmenin yolunu açtı. 1956’da ise Dartmouth konferansında "artificial intelligence" terimi ilk kez literatüre girdi ve bu konferans sonrası hızla yol aldı.【1】
Türkiye'de Cahit Arf ve Halka Açık Yapay Zekâ Tartışmaları
Türkiye’de ise bu sorunun bilimsel ve halka açık tartışmaları Cahit Arf ile başladı. 1959 yılında Erzurum’da verdiği "Makine düşünebilir mi ve nasıl düşünebilir?" adlı konferansta Arf, makinelerin dil kullanma, mantıksal düşünme, benzerlik kurma gibi zihinsel beceriler sergileyip sergileyemeyeceğini ele aldı. Arf, makinelerle insanlar arasındaki temel fark olarak "estetik bilinç" eksikliğini öne çıkardı.
Arf, somut örnekler de sundu: Bir çalar saat ya da telefon gibi günlük cihazları, girdiye karşı tepki verme örüntüleri üzerinden değerlendirerek "düşünen makine" kavramının temelini felsefi bir çerçevede sorguladı.

(Görsel yapay zekâ ile oluşturulmuştur.)
Arf’ın Bugünkü Uygulamalara Atfı Var mı?
Arf, 20 yüzyılın bir bilim insanı olarak elbette bugünkü teknolojileri mevcut ölçekte öngöremezdi. Ancak felsefi yaklaşımı, makinenin dil ile etkileşime girme gücü, tepki verme yetisi ve düşünsel eylemin dışavurumunu, bugünün doğal dil işleme (NLP) ve davranış temelli yapay zekâ sistemleriyle şaşırtıcı bir şekilde örtüşüyor. Arf’ın "etki - tepki" analizi, yapay zekâ uygulamalarındaki temel etkileşim mantığını önceden sezmiş gibidir.【2】 【3】
Arf "Etki - Tepki" Derken Neyi Kastetti?
Arf, düşüncenin somut göstergesini "farklı etkilere verilen farklı tepkiler" olarak tarif ediyor; bunu da saat ve telefon gibi gündelik düzeneklerle anlatıyor. Zilli saate "kendi dilinde" saat 4’te çal komutunu veririz ve saat çalar. Otomatik telefonda ahizeyi kaldırmak "konuşmak istiyorum" sinyalidir; ardından sistem "düt/dıııt" gibi işaretlerle tepki verir. Arf, bunları "düşünen basit makineler"in davranışı olarak okur.【4】
Akademik Karşılaştırmalar
"Ayla Turing ve Cahit Arf’ta Düşünen Makine Mümkün müdür?" başlıklı analiz, her iki düşünürün katkılarını sistematik biçimde karşılaştırıyor. Turing’in bilimsel zemine oturtulan yaklaşımlarını, Arf'ın felsefi ve halka yönelik söylemiyle birlikte değerlendirerek, Türkiye’de bu tartışmanın nasıl özgün bir boyuta taşındığını gözler önüne seriyor.【5】
Günümüzde Türkiye’de Yapay Zekâ
Coşkun ve Gülleroğlu’nun 2021 tarihli çalışmasına göre, yapay zekâ 17. yüzyıldan itibaren düşünsel bir ilgi görmüş olsa da, modern anlamda ilk ciddi atılım İkinci Dünya Savaşı sonrası döneminde gerçekleşmiştir. Yapay zekâ sistemleri bugün eğitimden sağlığa, finansmandan günlük hayatı kolaylaştıran cihazlara kadar her alanda hızla yaygınlaşıyor. Çin ve ABD gibi ülkeler, eğitim sistemlerini bu dönüşüme göre şekillendirirken, Türkiye de bu küresel trende ayak uydurmakta zorlanmıyor.【6】
Türkiye’de Atılımlar ve Toplumsal Yansımalar
Türkiye, yapay zekâ konusunda akademik yayınlar, kamu politikaları ve özel sektör girişimleri ile önemli adımlar atıyor. Ancak bu atılımların toplum nezdindeki yansımaları zaman zaman sınırlı kalabiliyor; bilgilendirme, etik tartışmalar ve halkın adaptasyonu gibi alanlarda eksiklikler gözleniyor. Eğitimde ve kamu hizmetlerinde yapay zekâ kullanımının artması, bu yansımaları güçlendirebilir.
Geleceğe Bakış: Neler Olabilir?
- Eğitim: Kodlama ve yapay zekâ okuryazarlığı müfredatlara entegre edilebilir.
- Sağlık: Afetler ve benzeri acil durumlarda kullanılmak üzere yapay zekâ uygulamaları sağlık politikaları bağlamında uygulamaya alınabilir.
- Halkla İletişim: Yapay zekâ etik ve pratik konularda daha fazla bilgilendirici içerik üretimi sağlanabilir.
- Ar-Ge: Türkiye'deki üniversiteler ve teknoloji merkezleri arasında yapay zekâ odaklı iş birlikleri artırılabilir.
- Toplum ve Etik: Yapay zekânın önyargı, mahremiyet ve işgücü etkileri gibi toplumsal boyutlarıyla ilgili bilgilendirme ve düzenleyici adımlar atılabilir.

