Aile Forumu 1. Gün
"Küresel Tehditlerin Bireylere, Ailelere ve Topluma Bedeli” Paneli
Uluslararası Aile Forumu kapsamında düzenlenen “Son Derece Kârlı: Küresel Tehditlerin Bireylere, Ailelere ve Topluma Bedeli” başlıklı panel, küresel ölçekteki sosyal politikalar ile aile yapısı arasındaki ilişkiyi çok yönlü biçimde ele almıştır. Panelin moderatörlüğünü Marmara Üniversitesi Nüfus ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Zübeyir Nişancı üstlenmiştir.

“Son Derece Kârlı: Küresel Tehditlerin Bireylere, Ailelere ve Topluma Bedeli” paneli, 22 Mayıs 2025 - (Anadolu Ajansı)
Panelde söz alan ABD merkezli Uluslararası Aile İzleme Örgütü (Family Watch International – FWI) Başkanı Sharon Slater, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına atıf yaparak, bu kararın uluslararası sözleşmelere ilişkin kavramsal içeriğin sorgulanması açısından dikkate değer olduğunu belirtmiştir. Slater, sözleşmenin kadınlara yönelik şiddeti önleme amacı taşımasına rağmen, bağlayıcı metinlerde yer alan bazı kavramların hükümetler tarafından yeterince tartışılmadan kabul edildiğini ifade etmiştir..
Slater, Birleşmiş Milletler sistemine bağlı UNICEF ve UNFPA gibi kuruluşların, cinsellik eğitimi programlarında pedagojik olmayan içerikler sunduğunu iddia etmiştir. Bu programların, gençleri ailelerinden ve geleneksel değer sistemlerinden uzaklaştırma etkisi taşıdığını belirtmiş; bu doğrultuda yürütülen sivil toplum projelerinin ve dijital girişimlerin BM tarafından fonlandığını aktarmıştır.
Aynı panelde konuşan Azerbaycan Aile, Kadın ve Çocuk Sorunları Devlet Komitesi İdari Ofis Başkanı Jeyran Rahmatullayeva, şehirleşmenin aile yapısını dönüştürdüğünü vurgulamıştır. Kentleşmenin etkisiyle geniş aile yapısının çözülerek çekirdek aileye evrildiğini, kırsal alanlardan kente göç eden ailelerin çoğunlukla yalnızca çekirdek yapı halinde taşındığını belirtmiştir. Ayrıca, iklim değişikliğinin ve çevresel krizlerin de aile yaşamı üzerindeki ekonomik yükleri artırdığını ifade etmiştir.
Panelde yer alan Aile ve İnsan Hakları Merkezi'nin (Center for Family and Human Rights) Hukuki Çalışmalardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Stefano Gennarini, Batılı sivil toplum örgütleri ve uluslararası kuruluşların, “cinsiyet eşitliği” ve “üreme sağlığı” kavramlarını kullanarak geleneksel aile yapısına zarar verdiklerini ileri sürmüştür. Gennarini, özellikle Avrupa Birliği'nin aile politikalarına yönelik olumsuz etkiler doğurduğunu, birçok ülkenin bu politikaları ekonomik nedenlerle sorgusuz kabul ettiğini belirtmiştir.
Rusya Federasyonu’ndan Moskova Üniversitesi Biyoteknoloji Uzmanı Dr. Aleksey Kiristaev ise sunumunda, trans bireylere yönelik tıbbi müdahalelerin ekonomik boyutunu değerlendirmiştir. Kiristaev, bu alanın ilaç ve cerrahi endüstrisi açısından yaklaşık 1,5 milyar dolarlık bir pazar oluşturduğunu ifade etmiştir. Çocukların biyolojik cinsiyetlerinden uzaklaştırılarak hormon tedavilerine yönlendirildiğini ve bu sürecin bazı ülkelerde denetimsiz yürütüldüğünü öne sürmüştür. Gürcistan ve Ukrayna’daki bazı laboratuvarlarda çocuklar üzerinde yapılan deneysel uygulamalara dikkat çekmiştir
“Kültür, Sanat ve Medyada Aile” Paneli
Aile forumunun birinci gününde, kapanış oturumu olarak “Kurgu ile Gerçek Arasında: Kültür, Sanat ve Medyada Aile” başlıklı panel düzenlenmiştir. Panelin moderatörlüğünü Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Özhan üstlenmiştir. Panelde, günümüz dijital çağında medya, kültür ve sanatın aile kurumuna etkileri, sosyal algılar ile içerik temsilleri arasındaki etkileşimler tartışılmıştır. Özhan, medya ve kültür içeriklerinin aile yapısı üzerinde oluşturduğu etkileri değerlendirmiş, aileye dair görsel temsillerin toplumsal davranışlara nasıl yansıdığı konusuna odaklanmıştır.

"Kurgu ile Gerçek Arasında: Kültür, Sanat ve Medyada Aile" başlıklı panel, 22 Mayıs 2025 - (Anadolu Ajansı)
Sırbistan Hükûmeti’nden Kadın-Erkek Eşitliği, Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi ve Kadınların Güçlendirilmesi Bakanı Tatjana Macura, medya ürünlerinde özellikle kadın rollerine dair kalıplaşmış temsillere değinmiştir. Macura, popüler kültür ürünlerinde kadının aynı anda birçok rolü üstlenen bir figür olarak yansıtıldığını, bu anlatıların aile yapısına olan etkilerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade etmiştir. Aile yapısının medya yoluyla dönüştürüldüğünü belirtmiş ve kültürel içeriklerin bu dönüşümde merkezi rol oynadığını vurgulamıştır.
Family Watch International temsilcisi ve kültür uzmanı Omer Dahab F. Muhammed, kültürel değerlerin korunması ile uluslararası barış arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir. Muhammed, ailenin kültürel mirasın taşıyıcısı olduğunu, bu yönüyle toplumların kimliğini sürdüren bir yapı olduğunu belirtmiştir. Kültür ve kültürel değerler arasındaki ayrımın önemini vurgulamış; kültürel değerlerin evrensel ve değişmez olduğunu, kültürün ise değişken yapılar içerdiğini ifade etmiştir..
Endonezya Nüfus ve Aile Kalkınması Bakan Yardımcısı Dr. Ukik Kusuma Kurniawan, ülkesinin “Altın Endonezya 2045” hedefleri doğrultusunda aile yapısının korunmasına yönelik stratejilerini paylaşmıştır. Erken yaşta evliliklerin önlenmesi, çocuk sağlığı ve yaşlıların yaşam koşullarının iyileştirilmesi gibi konulara öncelik verildiğini belirtmiştir. Kurniawan, kültür ve medyanın hem geleneksel hem de çağdaş aile davranışlarını şekillendirmedeki rolüne vurgu yapmıştır.
Panelde ayrıca, Enstitü Sosyal Genel Koordinatörü Dr. İpek Coşkun Armağan tarafından “Dijital Dünyada Çocuk Hakları Sözleşmesi” hakkında bilgi verilmiştir. Armağan, uluslararası hukukta dijital dünyaya dair çocuk haklarına yer verilmediğini, bu eksikliği gidermek amacıyla kurum olarak çok dilli bir sözleşme hazırladıklarını ve katılımcıların sözleşmeye dijital ortamda imza atabildiğini belirtmiştir.
Çocuk İçin İçerik Derneği Genel Müdürü Kübra Bayraktar, çocuklara yönelik dijital içeriklerin analizine dair yürütülen çalışmaları sunmuştur. Dernek bünyesinde klinik psikologlar tarafından analiz edilen içeriklerin kamuoyuyla paylaşıldığını ve dijital okuryazarlığın artırılmasına yönelik girişimlerin sürdürüldüğünü aktarmıştır.
İstanbul Aile Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Üner Karabıyık, vakıf tarafından yürütülen gündüz kuşağı programları araştırmasına değinmiştir. 1600 kadınla yapılan çalışmada, bu tür televizyon programlarının evlilik doyumunu ve çift ilişkilerini olumsuz etkilediği, otoriter tutumları artırdığı ve sosyal medya kullanımını tetiklediği sonuçlarına ulaşılmıştır. Psikolojik iyilik hali ve maneviyat düzeyinde düşüşler tespit edildiği de aktarılmıştır.
Doğurganlık Krizi ve Cinsiyet Geçişi Tartışmaları
Uluslararası Aile Forumu kapsamında 22 Mayıs 2025 tarihinde yapılan sunumlardan biri, doğurganlık oranlarındaki düşüş ve cinsiyet geçişi uygulamalarının aile yapısı üzerindeki etkilerini ele almıştır. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği’nden Prof. Dr. Zeki Bayraktar, sunumunda Türkiye’nin güncel demografik verilerini değerlendirmiştir.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği’nden Prof. Dr. Zeki Bayraktar, 22 Mayıs 2025 - (Anadolu Ajansı)
Bayraktar, Türkiye’nin 2025 yılı itibarıyla doğurganlık hızının 1,48 düzeyine gerilediğini ve bu oranın 2,1 olan nüfus yenilenme seviyesinin oldukça altında kaldığını belirtmiştir. Türkiye’nin bu göstergelerle Fransa, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerin gerisinde bulunduğunu ifade eden Bayraktar, bu durumun temel nedenlerini evlilikten kaçınma, evliliğin geciktirilmesi, çocuk sahibi olmama eğilimi, tek çocukla yetinme ve kısırlık gibi faktörler olarak sıralamıştır.
Sunumda, doğurganlık yaşının ileri yaşlara ertelenmesinin, kadınlarda doğal doğurganlık seviyesini düşürdüğü belirtilmiştir. Kadınlarda ideal doğurganlık döneminin 20–30 yaş aralığı olduğuna işaret eden Bayraktar, geç evliliğin ve geç gebelik planlamasının kısırlık oranlarını artırdığına dikkat çekmiştir. Türkiye’de evlilik sayılarındaki azalmanın yalnızca ekonomik koşullarla açıklanamayacağını, tarihsel süreçte savaş, kıtlık ve salgın dönemlerinde bile evlenme oranlarının bu kadar düşmediğini vurgulamıştır.
Aynı oturumda cinsiyet değişim süreçleri de gündeme alınmıştır. Bayraktar, cinsiyet geçişi ile ilgili artan cerrahi taleplerin ve trans kimlik başvurularının son 15 yılda ciddi bir yükseliş gösterdiğini, bu eğilimin özellikle 2010 sonrası dönemde küresel internet yaygınlığıyla paralel seyrettiğini belirtmiştir. Cinsiyet değiştirme ameliyatlarının biyolojik olarak cinsiyeti değiştirmediğini savunan Bayraktar, bu tür cerrahilerin “cinsiyet iptali” niteliği taşıdığını öne sürmüştür.
Ameliyatların ve hormon tedavilerinin bireylerin yaşam süresi üzerinde ciddi etkiler yarattığını ifade ederek, cinsiyet geçiş operasyonlarından geçen kişilerin yaşamlarının ortalama 25–28 yıl kısaldığını belirten araştırma verilerini sunmuştur. Bu tür cerrahilerin biyolojik, psikolojik ve sosyal riskleri beraberinde getirdiğine işaret edilmiştir.
Bayraktar, bu kapsamda dijital ortamın etkisine de değinmiştir. Özellikle sosyal medya platformları üzerinden gençlere yönelik “ikili cinsiyet sistemine inanmama” yönündeki mesajların yaygınlaştığını, ergen bireylerin cinsiyet kimliklerine dair kafa karışıklığı yaşadığını belirtmiştir. Bu durumun “cinsiyet hoşnutsuzluğu salgını” şeklinde tanımlandığını ve trans kimlik bildirimlerinin hızlı bir artış gösterdiğini aktarmıştır.
Sunumun sonunda, dijitalleşmenin aile yapısı üzerindeki etkilerine dair regülasyon ihtiyacı vurgulanmıştır. Bayraktar, sosyal medya ve internetin tamamen yasaklanmasının mümkün olmadığını ancak günlük kullanım süresinin düzenlenmesinin gerekli olduğunu ifade etmiştir. Sosyal medya aktivitelerinin iki saati geçmesi hâlinde psikolojik ve sosyal açıdan risk oluşturduğunu belirterek, bu alanda bilinçlendirme ve rehberlik faaliyetlerinin önemine dikkat çekmiştir.
Aileler için Avrupa Ağı Başkanı Maria Regina Maroncelli’nin Değerlendirmeleri
22 Mayıs 2025 tarihinde Uluslararası Aile Forumu kapsamında konuşma yapan Aileler için Avrupa Ağı (European Large Families Confederation – ELFAC) Başkanı Maria Regina Maroncelli, Avrupa’da yaşanan demografik gerilemeyi değerlendirmiş ve geniş aile yapısının bu krize karşı etkili bir çözüm unsuru olabileceğini belirtmiştir. Maroncelli, geniş ailelerin genellikle sosyal destek sistemlerinden yeterince yararlanamadığını, hatta kimi zaman damgalandığını ifade etmiştir.

Aileler için Avrupa Ağı Başkanı Maria Regina Maroncelli, 22 Mayıs 2025 - (Anadolu Ajansı)
Maroncelli, konuşmasında ELFAC’ın Avrupa çapında 22 ülkeden aile derneklerini bünyesinde barındırdığını ve bu yapının Avrupa’daki aile politikalarına yönelik gözlemleri doğrudan yansıttığını belirtmiştir. Avrupa’da üç ve üzeri çocuğa sahip ailelerin nüfusun sadece %3’ünü oluşturduğuna işaret etmiş ve doğurganlık oranlarındaki ciddi düşüşün bazı şehirlerde nüfus kaybına, kırsal bölgelerde ise gerilemeye neden olduğunu aktarmıştır.
Türkiye’nin Avrupa kadar ileri düzeyde bir demografik krizle karşı karşıya olmadığını belirten Maroncelli ancak benzer eğilimlerin Türkiye’de de gelecekte ortaya çıkabileceğini ifade etmiştir. Maroncelli, bu sürecin yönetilmesi için ailelerin desteklenmesi, çocuk sahibi olmanın teşvik edilmesi ve aile odaklı bir toplumsal yapının kurulması gerektiğini vurgulamıştır.
Konuşmasında yerel yönetimlerin rolüne de dikkat çeken Maroncelli, 10 ülkeden 160 belediyenin katılımıyla oluşturulan “Aile Dostu Belediyeler Ağı” aracılığıyla yerel düzeyde aile politikalarının güçlendirilmesinin hedeflendiğini belirtmiştir. Belediye başkanlarının ve meclislerin aile merkezli vizyon geliştirmesinin önemine işaret etmiş; uygulamalı örnekler arasında annelere özel park alanları ve yaz aylarında düzenlenen ücretsiz açık hava sinemaları gibi düşük maliyetli ama etkili adımların yer aldığını aktarmıştır.
Maroncelli, şehirlerin yalnızca sosyal refah açısından değil, ekonomik büyüme açısından da aile merkezli politikalar üretmesi gerektiğini ifade etmiştir. “Çocukların ve ailelerin olduğu yerde ekonomi canlanır” ifadesiyle, şehir planlaması, ulaşım, sağlık ve eğitim politikalarının aile merkezli bir yaklaşımla yeniden düzenlenmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Ayrıca özel sektörün de aile politikalarına dahil edilmesi yönünde çalışmalar yürüttüklerini açıklayan Maroncelli, “Aile Dostu Belediyeler Ağı”nın ardından “Aile Dostu Şirketler Ağı” kurma girişimlerinin başladığını duyurmuştur. Bu kapsamda iş dünyasının, gençlerin yaşamak ve çalışmak isteyeceği ortamları oluşturmak için yerel yönetimlerle işbirliği yapmasının teşvik edilmesi gerektiğini belirtmiştir.