Türk-İslam tarihinin önemli şahsiyetlerindendir. Yaşamı boyunca İslam’a hizmet etmiş ve Peygamber Efendimiz’in sancaktarlığını yapmıştır. Çeşitli kahramanlarla birlikte birçok savaşa katıldığı bilinen Abdülvehhâb Gazi’nin, kimi kaynaklarda Abdullah Battal ile birlikte Rum topraklarında cihada katıldığı belirtilmektedir. Doğum ve vefat tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, İbnü’l-Kesîr ve Taberî, Abdülvehhâb Gazi’nin H. 113 (M. 731) yılında şehit olduğunu ifade etmektedir. Battal Gazi ve Ahmet Turan Gazi’nin silah arkadaşı olduğu da bazı kaynaklarda geçmektedir. Türbesi farklı yerlerde bulunmakla beraber, Sivas’ta Yukarı Tekke Kayalıkları’nın üzerindedir. Ayrıca İznik, Elazığ, Afyon ve Bayburt’ta da türbe ve makamları bulunmaktadır.
Abdülvehhâb Gazi’nin Hayatı ve Kişiliği
Savaşlarda İslam uğruna mücadele eden bir şahsiyet olmasının yanında dindar bir insan olarak mescitlerde ibadet ettiği bilinmektedir. İmam Mâlik, onun hakkında şu ifadeleri kullanmıştır:
“Çokça hac ve umre yapar, gazaya giderdi. Nihayet şehit olduğu zaman yükünün içindeki eşyalara arkadaşlarından ve yoldaşlarından başka hak sahibi olan kişi çıkmadı. Cömert ve eli açık bir kimseydi. Emir Ebû Muhammed Abdullah Battal’la birlikte Rum illerinde şehit edildi ve oraya defnedildi. Allah ona rahmet etsin.”【1】
Cihat Faaliyetleri ve Sancaktarlığı
Gençliğinde Hz. Peygamber’e seferlerde ve günlük yaşamda hizmet eden Abdülvehhâb Gazi, çeşitli seferlerde sancaktar olarak görev almış ve bu hizmetlerinden dolayı Hz. Peygamber’in duasına mazhar olmuştur. Bir gün Hz. Peygamber, ashabına “Acâib-i sun‘-ı Hudâ’dan gördüklerinizi anlatın” dediğinde Abdülvehhâb, Rum diyarının ve halkının güzelliklerinden bahsederek, “Nolaydı sultânım, ol vilâyeti dâr’l-İslâm olaydı” demiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber, o diyarın Müslümanlara nasip olması için dua etmiş ve Cebrail tarafından bu duanın kabul edildiği kendisine bildirilmiştir. Hazır bulunanlar bu müjde karşısında sevinçlerini dile getirmiştir. Abdülvehhâb Gazi, orada bulunanlardan birinin o zamana ulaşıp ulaşamayacağını sorduğunda, Cebrail, soruyu soranın o döneme ulaşacağını bildirmiştir.
Hz. Peygamber’den iki yüzyıl sonra Abdülvehhâb Gazi, Malatya’ya gelerek Cafer isimli komutana Hz. Peygamber’in dini konulara dair vasiyetini bildirmiş ve onunla birlikte savaşlara katılmıştır. (Y. Alim, 2013)
Hadis Alanındaki Konumu
Hayatının son dönemlerinde savaşlarla meşgul olan Abdülvehhâb Gazi, önceki dönemlerinde hadis rivâyetiyle de ilgilenmiştir. Onun aktardığı hadislerden biri şöyledir:
“Bu hadisi bize Muhammed b. İbrahim ed-Dımeşkî bildirdi ve dedi ki, bize bu hadisi Mübeşşir b. İsmail el-Halebî, Muan b. Rifaa’dan, o da Abdülvehhâb b. Buht’tan, o da Enes b. Malik’den (r.a.) bildirmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
‘Sözümü işitip kavrayan, sonra da başkasına ulaştıran kulun yüzünü Allah ak eylesin. Kendileri fakih olmadıkları halde fıkıh bilgisini taşıyan niceleri vardır. Fıkıh bilgisini kendilerinden daha bilgili olanlara taşıyan niceleri de vardır.’”【2】
Menkıbelerdeki Yeri
Menkıbe, din büyüklerinin, kahramanların ve tarihi şahsiyetlerin ahlaki meziyetlerini ve olağanüstü işlerini destansı bir üslupla anlatan hikayelerdir.
Menkıbelere göre, Abdülvehhâb Gazi Hz. Peygamber’in sancaktarıdır ve onun duası ile uzun bir ömür yaşamıştır. Hz. Peygamber’e ait emanetleri yıllar sonra Malatya’ya giderek Battal Gazi’ye teslim ettiği anlatılmaktadır. Ardından, Battal Gazi ve Ahmet Turan Gazi ile birlikte Anadolu’nun İslamlaşması için mücadele etmiştir.
Bazı menkıbelere göre, Abdülvehhâb Gazi Soğuk Çermik yakınlarındaki bir savaş sırasında Ahmet Turan Gazi ile birlikte şehit düşmüş; sel sularına kapılan naaşı uzun süre Yukarı Tekke kayalıklarının altından akan ırmakta kalmıştır. Görülen bir rüya sonrası cesedi buradan alınarak Yukarı Tekke’deki kabrine nakledilmiştir.
Abdulvehhabi Gazi Hz.Sivas Yukarı Tekke Mezarlığındaki Makamı



