Arifler Meclisi, Esad Taha tarafından yazılmış ve İNSAN Yayınları tarafından 16 Nisan 2024 tarihinde yayımlanmış bir eserdir. Çevirisi Numan Aytaş’a aittir. Türkçe olarak yayımlanan kitap, tasavvuf alanında kaleme alınmış olup 96 sayfadan oluşmaktadır. Eserde “arif” kavramı, tasavvufî bakış açısıyla ele alınmakta ve okuyucuya insanın manevi yolculuğuna dair perspektif sunulmaktadır.
Konu
Arifler Meclisi, tasavvuf geleneğinde önemli bir yer tutan arif kavramını merkeze alır. Eserde, ariflerin toplumda çoğu zaman olağanüstü varlıklar gibi algılanmalarına karşılık, aslında beşerî özelliklere sahip oldukları, diğer insanlar gibi doğru ve yanlış davranışlarda bulunabildikleri vurgulanır. Arif, her şeyden önce samimiyet, ihlas ve azim ile Allah’a yönelen kişidir. Onların üstünlüğü, hatasızlıklarında değil; hata karşısında gösterdikleri tevazu, nefisle mücadele konusundaki kararlılıkları ve kulluk bilinciyle hareket etmelerindedir.
Kitapta, azmin insanın manevi yolculuğunda taşıdığı önem özellikle öne çıkarılır. Zorluklar karşısında sabır göstermek, nefse uymamak ve sürekli bir gayret içinde olmak, ariflerin temel özellikleri arasında sayılır. Aynı zamanda kalbin saflığı, niyetin doğruluğu ve ihlasın sürekliliği, tasavvuf yolunun ayrılmaz unsurları olarak sunulur. Ariflerin manevi olgunluğa ulaşmaları, mucizevî hallerden ziyade bu içsel disiplin ve süreklilik sayesinde gerçekleşir.
Eser, okuyucuya yalnızca teorik bilgi aktarmakla kalmaz; aynı zamanda ahlaki ve tasavvufi bir yol haritası da sunar. İnsanın kendi iç dünyasıyla yüzleşmesi, nefsiyle hesaplaşması ve sürekli olarak kulluk bilinciyle yaşaması gerektiğini hatırlatır. Bu bağlamda kitap, modern okuyucuya da güncel mesajlar verir: Manevi ilerleme, insanüstü bir tecrübe değil; azim, ihlas ve samimiyetle herkesin ulaşabileceği bir süreçtir.
Temalar
Azim ve Kararlılık: Kitapta azim, manevi yolculukta başarıya ulaşmanın temel şartı olarak ele alınır. Arif, karşılaştığı zorluklar karşısında yılmayan, düşse bile tekrar kalkabilen kişidir. Azim, yalnızca kararlılık değil, aynı zamanda süreklilik demektir; yani kısa süreli bir gayret değil, ömür boyu devam eden bir istikrarı ifade eder. Manevi tekâmülün arifler için mucizevi olaylarla değil, sabırla sürdürülen bu çaba sayesinde gerçekleştiği belirtilir.
Ariflik Anlayışı: Toplumda arifler çoğu zaman olağanüstü özelliklere sahip kişiler olarak tasavvur edilse de kitapta bu anlayış daha insana yakın bir biçimde ele alınır. Arif-i billah, yani Allah’ı tanıyan kişi; yüksek bir manevi olgunluğu temsil eder, ancak bu makam yalnızca seçkin bir zümreye mahsus değildir. Arifliğin şartı, kusursuzluk ya da yanılmazlık değil; samimiyet, ihlas ve azimle Allah’a yönelmek ve kulluk bilinciyle yaşamaktır. Bu yaklaşım, arifliği ulaşılamaz bir mertebe olmaktan ziyade, gayret ve içtenlikle herkesin yürümesi mümkün olan bir manevi yolculuk olarak tanımlar. Arif, bu yolculukta bilgeliğiyle, tevazusuyla ve nefisle mücadelesindeki kararlılığıyla öne çıkar.
Nefisle Mücadele: Eserde nefisle mücadele, arifin hayatındaki en sürekli imtihan olarak gösterilir. İnsan, zaafları ve arzuları sebebiyle hataya düşmeye açıktır; bu nedenle nefisle hesaplaşma hiçbir zaman sona ermez. İbadet, zikir ve ihlas bu mücadelenin başlıca araçlarıdır. Bununla birlikte insanın kendi çabasına güvenmekle yetinmeyip Allah’ın yardımını da talep etmesi gerektiği vurgulanır. Bu yaklaşım, nefisle mücadelenin kişisel gayretle ilahî yardımı birleştiren çift yönlü bir süreç olduğunu ortaya koyar.
İnsani Yön: Arifler, olağanüstü kişiler değil, insanî yönleriyle değerlendirilen kimselerdir. Onlar da tıpkı diğer insanlar gibi hata yapabilir, yanılabilir, tökezleyebilir. Ancak onları farklı kılan, hatalar karşısında tevazu göstermeleri, ders çıkarabilmeleri ve yeniden doğrulmalarıdır. Bu bakış, arifliği kusursuzlukla değil; kul olma bilincinde ısrarla ve samimi gayretle tanımlar. Böylece okuyucuya, arif olmanın yalnızca seçilmişlere özgü olmadığı; insani zaaflara rağmen ihlasla çaba gösteren herkesin bu yolculuğa katılabileceği mesajı verilir.


