Bor, Türkiye’nin İç Anadolu Bölgesi’nde, Niğde iline bağlı bir ilçedir. İl merkezine uzaklığı yaklaşık 21 kilometredir. İlçenin yüzölçümü 1432,6 km²’dir. Deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 1050 metredir. 2023 yılı verilerine göre ilçe merkez nüfusu 41.116, toplam ilçe nüfusu ise 60.233’tür.
Bor, kuzeyde Hasan Dağı ve Melendiz Dağları, güney ve güneydoğuda ise Toros Dağları'nın uzantıları olan Aladağlar ve Bolkar Dağları ile çevrilidir. İlçe, ortalama 1000-1500 metre yükseltili plato üzerinde yer alır. Doğudan batıya uzanan Bor Ovası, Ereğli Ovası’nın devamı niteliğindedir ve yaklaşık 55 km²’lik bir alanı kapsar. İlçe merkezinin yanı sıra Bahçeli, Kemerhisar, Bereke, Narazan, Kızılca, Emen, Çukurkuyu ve Kayı köyleri bu ovanın içinde yer alır.
Niğde yönünden gelen Humam Çayı, Bor ilçesini baştan başa kat ederek Bor Ovası içerisinde kaybolur. Bölge, sulak arazileri, verimli toprakları ve hayvancılığa uygun yaylalarıyla tarih boyunca sürekli yerleşim görmüştür.
İklim
Bor ilçesinde İç Anadolu’nun karakteristik karasal iklimi hüküm sürmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk geçer. İlkbahar kısa sürmekle birlikte, en çok yağış bu mevsimde görülür. Yıllık sıcaklık ortalaması 12 °C, yıllık yağış miktarı ise yaklaşık 335 mm’dir.
Tarihçe
Bor ilçesinin tarihi, tarih öncesi dönemlere kadar uzanır. İlçe sınırlarında bulunan Köşk Höyük ve Pınarbaşı Höyüğü'nde yapılan arkeolojik kazılar, bölgede M.Ö. 5000 yılına kadar uzanan Neolitik Dönem yerleşimlerinin bulunduğunu ortaya koymuştur. Bu da Bor ve çevresinin en az 10.000 yıldır kesintisiz yerleşim gördüğünü göstermektedir.
Tarihsel süreçte bölge sırasıyla Hititler, Frigler, Persler, Kapadokya Krallıkları ve Romalılar tarafından yönetilmiştir. Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasıyla birlikte bölge Bizans İmparatorluğu’na dahil olmuştur. Bizans döneminde uzun süre yönetimde kalan bölge, 11. yüzyıl sonrasında Selçuklu hâkimiyetine geçmiştir. Selçuklular döneminde önemli bir askerî ve idarî merkez konumuna gelmiştir.
Malazgirt Zaferi’nden sonra 1077 yılında Kutalmışoğlu Süleyman Şah ve kardeşi Mansur tarafından bölge tamamen Türk hâkimiyetine alınmış, akabinde iskân faaliyetleri başlatılmıştır. Haçlı Seferleri dolayısıyla Türk yerleşimi zaman zaman sekteye uğrasa da 12. yüzyıldan itibaren yeniden yoğunlaşmıştır.
Selçukluların zayıflamasıyla birlikte bölge, 14. yüzyılda Ertana Beyliği ve Karamanoğulları arasında el değiştirmiştir. Osmanlıların Anadolu’da güç kazanmasıyla Niğde ve çevresi Yıldırım Bayezid döneminde Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Ancak 1402 Ankara Savaşı sonrası bölge geçici olarak tekrar Karamanoğulları’na geçmiş, 1470-1471 yıllarında İshak Paşa ve Gedik Ahmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordularının seferleriyle kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.
1475 yılında Fatih Sultan Mehmed’in oğlu Şehzade Mustafa, hastalığı sebebiyle Konya’ya giderken Bor’da konaklamış ve burada vefat etmiştir. Bu olay, Bor tarihindeki önemli hadiselerden biridir.
Osmanlı Dönemi İdarî Yapılanması
Osmanlı döneminde II. Bayezid devrinde (1481–1512), Bor 12 mahallesiyle Niğde Livası’na bağlı bir nahiye olarak kayıtlara geçmiştir. 1518 yılında ise idari yapı yeniden düzenlenmiş, Bor Nahiyesi, bağlı köyleri ve mezralarıyla birlikte Niğde Kazası’ndan ayrılarak müstakil bir kaza hâline getirilmiştir. 1574 tarihli vakıf kayıtlarında Bor’da cami ve bedesten gibi yapılar bulunduğu belirtilmiş, bu durum da Bor’un kasaba vasfını taşıdığını ve kaza statüsünü hak ettiğini göstermektedir.
Cumhuriyet Dönemi
1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte Bor, Niğde iline bağlı bir ilçe olarak idari yapıda yerini almıştır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte bölgede eğitim, sağlık, bayındırlık ve kültürel alanlarda önemli gelişmeler yaşanmıştır.
Adının Kökeni
Bor adının kökeni hakkında çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bazı araştırmacılar, adın Yunanca Poros (geçit, giriş) kelimesinden türediğini ileri sürerken; başka bir görüşe göre kelime Hititçe ve Frigce’de “surlarla çevrili yer” veya “bölge beyinin konağı” anlamına gelen Boris kelimesinden gelmektedir. Türkçe sözlüklerde ise “Bor” kelimesi; killi-kireçli toprak, alçı taşı, tarla, boz renkli arazi, sulak ve yeşil alan gibi çeşitli anlamlar taşımaktadır. Bu da adın yerel fiziksel koşullarla ilişkilendirilmiş olabileceğini göstermektedir.
Evliya Çelebi'nin Gözlemleri
Ünlü seyyah Evliya Çelebi, 17. yüzyılda kaleme aldığı Seyahatnâme adlı eserinde Bor’u şu şekilde tanımlar:
“Bor Şehri, Büyük Selçuklu fatihlerinden Kılıçarslan bin Mesud devrinde fethedilmiş; sonrasında Selçuklu devletinin çöküşüyle elden çıkmış, ardından Orhan Gazi tarafından yeniden alınmış, en son Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bor’un kalabalık mahalleleri, çarşıları, değirmenleri ve kamu binaları vardır. Hamam Çayı, şehrin içinden geçer. Bor Kalesi ise zamanla harap olmuş ama sağlam yapısıyla hâlen ayakta durmaktadır.”