Eğrelti otu, Pteridium aquilinum türü başta olmak üzere geniş yayılıma sahip çok yıllık otsu bitkileri kapsayan bir bitki grubudur. Bu bitkiler çiçeksiz olup sporlarla çoğalır. Dünya genelinde yaklaşık 170 cins ve 9000 kadar eğrelti otu türü bulunmaktadır. Türlerinin çoğu tropik bölgelerde yetişmekle birlikte, Türkiye'de özellikle Karadeniz sahil şeridinde, Bolu ve Kastamonu civarlarında yaygındır. Ülkemizde “eğrelti otu” ismi çoğunlukla kartal eğreltisi (Pteridium aquilinum) türünü ifade etmektedir.

Eğreltiotu (USDA)
Morfolojik Özellikler
Eğrelti otlarının yaprakları "frond" olarak adlandırılır ve genellikle bir yaprak sapı (petiol) ve yaprak ayasından (blade) oluşur. Yapraklar sarımsı yeşilden koyu yeşile kadar değişen tonlardadır. Frondlar yapısal olarak bölünmüş olabilir; bu bölünmeler “pinna” (yaprakçık) ve daha küçük birimler olan “pinnule” olarak adlandırılır. Yeni gelişen yapraklar “fiddlehead” şeklinde spiral olarak kıvrılmış bir biçimde ortaya çıkar.
Yaprak yapısı, türden türe değişiklik göstermekle birlikte şu şekilde sınıflandırılabilir: basit (simple), parçalı (pinnatifid), tüysü (pinnate), çift tüysü (bipinnate) ve üçlü tüysü (tripinnate). Bazı türlerde fertil (spor üreten) ve steril (spor üretmeyen) olmak üzere iki farklı frond tipi bulunur; bu yapıya “dimorfizm” denir.
Üreme Biyolojisi
Eğrelti otları eşeyli ve eşeysiz olmak üzere iki farklı yolla çoğalır. Eşeysiz üreme, yaprakların alt yüzeyinde bulunan spor keseleri (sorus) aracılığıyla gerçekleşir. Sporlar olgunlaştıktan sonra çevreye yayılır ve uygun ortamda çimlenerek gametofit adı verilen kalp şeklindeki yapıya dönüşür. Bu yapı üzerinde gelişen erkek ve dişi organlar aracılığıyla döllenme gerçekleşir ve yeni bir sporofit (yetişkin bitki) oluşur.
Bazı eğrelti türleri vejetatif yollarla da çoğalabilir. Örneğin, Polystichum andersonii gibi türlerde frond uçlarında “bulblet” adı verilen tomurcuklar oluşur ve bu tomurcuklar toprağa temas ettiğinde yeni bitkiler gelişebilir. “Yürüyen eğrelti” (walking fern) gibi türler ise yaprak uçlarının köklenmesi yoluyla çoğalır.
Kök ve Gövde Yapısı
Eğrelti otlarında gövde genellikle toprak altında veya yüzeyine yakın yerlerde bulunan rizom (rhizome) yapısındadır. Bu yapılar kısa ya da uzun sürünücü olabilir. Rizomlar boyunca ince ve lifli kökler gelişir. Bazı türlerde gövde dikey olup rozet biçimli yaprak dizilimleri gözlenir. Polypodium glycyrrhiza gibi türler, epifitik yaşam biçimiyle ağaç yüzeylerinde gelişebilir.
Toksik ve Kanserojen Etkileri
Pteridium aquilinum başta olmak üzere bazı eğrelti otu türleri, hem insanlar hem de hayvanlar için toksik ve kanserojen bileşenler içerir. Bu maddeler arasında tanen, indanon, pteroloctama, siyanojenik glikozit (prunasin), tiaminde yıkım yapan tiaminaz ve özellikle ptaquiloside adlı bileşik yer alır.
Ptaquiloside (PT), suda çözünebilen, şekilsiz ve nemli bir bileşiktir. Bu madde vücutta aktif forma (APT) dönüşerek DNA’ya bağlanabilen alkilatlar oluşturur. Bu bağlanmalar sonucunda tümör baskılayıcı genlerin (örneğin p53) işlevi bozulabilir veya H-ras, K-ras gibi onkogenlerde mutasyon gelişebilir.
Hayvanlar Üzerindeki Etkileri
Eğrelti otu özellikle genç hayvanlarda akut zehirlenmelere yol açabilir. Tiaminaz içeriği nedeniyle atlarda B1 vitamini eksikliği görülür ve bu durum merkezi sinir sistemi bozuklukları, spazm, koma gibi belirtilerle sonuçlanabilir. Ruminantlarda ise kemik iliği aplazisi, trombositopeni, lökopeni gibi hematolojik bulgular gelişir.
Kronik maruziyet durumunda idrar kesesi, mide ve bağırsak tümörleri gibi malign tablolar oluşabilir. Enzootik hematüri adı verilen kanlı idrar sendromu sığır ve koyunlarda yaygındır. Deneysel çalışmalar, bu tümörlerin bazı papilloma virüsleri (örneğin BPV-4 ve BPV-2) ile birlikte gelişebileceğini göstermiştir.
İnsan Sağlığına Etkileri
İnsanlarda eğrelti otunun kanserojen etkisi, doğrudan tüketim, bu bitkiyle beslenen hayvanların sütünü içme veya sporlarının solunum yoluyla alınması gibi yollarla ortaya çıkabilir. Epidemiolojik araştırmalar, mide ve yemek borusu kanserlerinin özellikle eğrelti otunun yoğun bulunduğu bölgelerde daha sık görüldüğünü ortaya koymuştur. Venezuela, Japonya, Brezilya ve Galler’de yapılan çalışmalar, eğrelti otuyla temasın kanser insidansını artırabileceğini göstermektedir.
Türkiye’de özellikle Doğu Karadeniz bölgesinde kurutulmuş eğrelti otunun hayvanlara yem olarak verilmesi sonucu hayvancılık veriminin düştüğü ve bu durumun insan sağlığını dolaylı olarak etkileyebileceği ifade edilmektedir.
Eğrelti otu, yaygınlığı ve morfolojik çeşitliliği ile dikkat çeken bir bitki grubudur. Ancak içerdiği toksik ve kanserojen bileşikler nedeniyle hem hayvan sağlığı hem de halk sağlığı açısından potansiyel bir tehdit oluşturmaktadır. Özellikle süt ve et ürünleri aracılığıyla insanlar üzerindeki dolaylı etkileri, bu bitkinin dikkatli değerlendirilmesini gerektirir. Eğrelti otunun bulunduğu bölgelerde kapsamlı epidemiyolojik çalışmalar yapılması önerilmektedir.


