Evren 25 deneyi, Amerikalı davranış ekoloğu John B. Calhoun tarafından 1968-1972 yılları arasında gerçekleştirilen bir kemirgen popülasyonu çalışmasıdır. Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü'nde (NIMH) yürütülen bu deney, aşırı nüfus yoğunluğunun sosyal yapılar üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçlamıştır. Calhoun, daha önceki deneylerinde gözlemlediği "davranışsal çöküş" olgusunu fareler üzerinde genişletmiş ve bu çalışmayı, farelerin sınırsız kaynaklara sahip olduğu bir "kemirgen ütopyası" olarak tasarlamıştır.
Bu çalışma, daha önceki 24 benzer deneyi temel alarak tasarlanmış olup, kaynak bolluğuna rağmen fiziksel alan kısıtlamasının yol açtığı sosyal çöküşü belgeleyerek ekolojik ve davranışsal dinamiklere katkı sağlamıştır. Deney, popülasyon büyümesinin doğal sınırlarını aşması durumunda ortaya çıkan patolojik davranışları belgeleyerek, ekolojik ve davranışsal dinamiklere ışık tutmuştur. Ancak, sonuçları insan toplumlarına doğrudan uyarlanabilirliği bakımından tartışılmış ve bilimsel eleştirilere konu olmuştur.
John Calhoun, Evren 25'in içinde çömelmiş halde. (The Scientist)
Deneyin Kökeni ve Calhoun'un Arka Planı
John B. Calhoun, Tennessee'de bir lise müdürü ve sanatçının oğlu olarak doğmuş, gençliğinde hevesli bir kuş gözlemcisiydi. Zooloji doktorası aldıktan sonra, 1946'da Baltimore'daki Kemirgen Ekoloji Projesi'ne katılmış ve kemirgen zararlılarını kontrol etmeyi amaçlayan çalışmalar yapmıştır. Bu dönemde, evinin arkasındaki ormanda Norveç fareleri için ilk ütopyasını kurmuş ve popülasyon büyümesini tetikleyen faktörleri incelemeye başlamıştır.
Calhoun'un ilgisi, kemirgen davranışlarının ötesine geçerek kentsel tasarıma uzanmıştır; mimarlar ve inşaat mühendislerinin tartıştığı daha iyi şehirler kavramını, kemirgenler üzerinden test etmeyi hayal etmiştir.
1954'te NIMH'ye geçen Calhoun, "kemirgen evrenleri" adını verdiği kontrollü ortamlar tasarlamıştır. Evren 25, bu serinin 25. ve en uzun süreni olup, önceki deneylerde gözlemlenen "davranışsal çöküş" (behavioral sink) olgusunu fareler üzerinde genişletmiştir. Calhoun, popülasyon ekolojisinin önde gelen figürlerinden W.C. Allee ve Raymond Pearl'den etkilenmiş, aşırı yoğunluğun içsel düzenleme mekanizmalarını tetiklediğini varsaymıştır.
Deneyin Tasarımı ve Uygulanması
Deney, 2.7 metre x 2.7 metre x 1.4 metre boyutlarında bir kapalı alan içinde yürütülmüştür. Temmuz 1968'de sekiz albino fare (dört çift) ile başlatılmış ve şu özelliklere sahip olmuştur:
- Sınırsız Kaynaklar: Fareler, sınırsız yiyecek ve suya erişim sağlamış, hastalıklar taranarak önlenmiş, yırtıcı hayvanlar ve diğer tehditler ortadan kaldırılmıştır.
- Konforlu Yaşam Alanı: Alan, 256 ayrı daire, bol yuva malzemesi (kağıt desteleri), tırmanma rampaları ve file borularla donatılmıştır. İklim mükemmel tutulmuştur. Teorik olarak fareler endişesiz yaşlılığa ulaşabilirdi.
- Tek Kısıtlama: Fiziksel alan sınırlı tutulmuş; Calhoun, yoğunluğun sosyal etkileşimleri nasıl etkilediğini test etmeyi amaçlamıştır.
Başlangıçta popülasyon hızla artmış; ilk yavrular 3,5 ay sonra doğmuş, her 55 günde ikiye katlanarak 19. ayda 2.200 fareye ulaşmıştır. Calhoun, gözlemleriyle davranışları kaydetmiş ve deney, laboratuvar alanı kısıtlamaları nedeniyle önceki denemelerin aksine tamamlanmıştır.
Evren 25 Deneyi (National Library of Medicine)
Gözlemlenen Sonuçlar ve Davranış Değişiklikleri
Evren 25'in ilk aşamalarında, fareler normal üreme ve sosyal davranışlar sergilemiştir. Ancak nüfus yoğunluğu arttıkça, patolojik değişiklikler ortaya çıkmıştır:
- Büyüme ve Zirve: Popülasyon, başlangıçtaki 8 fareden hızla 620'ye, ardından yaklaşık 2200'e ulaşmıştır. Bu zirvede, alan başına düşen fare sayısı aşırı derecede yoğunlaşmıştır.
- Sosyal Çöküş: Yoğunluk zirveye yaklaştığında, şiddet artmış; dominant erkekler gruplar halinde dişilere ve yavrulara saldırmıştır. Cinsel davranışlar bozulmuş; bazı erkekler hiperseksüel, panseksüel veya homoseksüel eğilimler göstermiş, diğerleri aşırı tımar davranışlarına (kendi kendine bakım) yönelmiştir.
- Yavru Bakımı Sorunları: Dişiler yavrularını ihmal etmiş veya saldırmış; yavru ölüm oranı %96'ya ulaşmıştır. Cannibalism (kendi türünden bir bireyi öldürerek veya ölü haldeyken yeme) ve infanticide (yavruların yetişkin tarafından öldürülmesi) gözlemlenmiştir.
- Davranışsal Çöküş (Behavioral Sink): Calhoun'un tanımladığı bu olgu, farelerin beslenme gibi temel aktiviteleri sosyal temasla ilişkilendirmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Fareler, kaynakların bol olduğu belirli noktalarda aşırı toplanmış, bu da stres ve şiddeti artırmıştır. Alt tabakadaki fareler "somnambulist" (uyurgezer benzeri) veya "autistic" (içe kapanık) davranışlar sergilemiş, sosyal bağlar kopmuştur.
- Nesil Farkı: Yoğunluk içinde doğan fareler, normal sosyal becerileri geliştirememiş; kur yapma, çiftleşme ve yavru yetiştirme yetenekleri yitirilmiştir. Bu infantil durum, deney ortamından çıkarıldıklarında bile kalıcı olmuştur.
- Toplam Çöküş: Popülasyon büyümesi durmuş ve azalmaya başlamıştır. Son fareler, 122'ye inmiş ve sonunda koloni tamamen yok olmuştur. Calhoun, bu "ölüm karesi"ni (death squared) popülasyonun geri dönüşü olmayan bir çöküşü olarak nitelendirmiştir.
Bu sonuçlar, kaynakların bol olmasının tek başına toplumsal dengeyi sağlamadığını; dengenin nüfus yoğunluğu, bireylerin özgürlüğü ve sosyal roller gibi etkenlerle şekillendiğini göstermiştir.
Bilimsel Yorumlar ve Eleştiriler
Calhoun, bulgularını antropomorfik terimlerle yorumlamış; "juvenile delinquents" (suçlu gençler), "social dropouts" (sosyal dışlanmışlar) ve "beautiful ones" (aşırı tımar yapan çekici fareler) gibi ifadeler kullanmıştır. O, insanlığın da benzer bir kaderle karşı karşıya olabileceğini savunmuş, ancak nüfus büyümesinin yenilikçi çözümler üretme potansiyeli taşıdığını vurgulamıştır. Calhoun, deneylerini "normal bilim"den ziyade "süreç gözlemi" olarak görmüş ve sonuçları mimari tasarıma uygulamayı önermiştir; örneğin, hapishane ve hastanelerde kalabalıklaşmayı önleyecek düzenlemeler.
Edmund Ramsden ve Jon Adams, Calhoun'un çalışmalarının kültürel etkisini incelemiş; popüler başarı, bilimsel itibarını etkilemiştir. Basitleştirilmiş versiyonlar, "yoğunluk = patoloji" mesajını vurgulamış, olumlu yönleri (tasarım iyileştirmeleri) gölgelemiştir. Ramsden, Calhoun'un insanlığın mahvolacağına inanmadığını; deneylerin sosyal etkileşim derecesini etkilediğini ve tasarım iyileştirmeleriyle çözülebileceğini belirtmiştir. Ancak, 1970'lerdeki nüfus korkuları, deneyleri nüfus kontrolü politikalarına gerekçe yapmıştır.
Eleştiriler, deneyin gözlemsel ve öznel doğasına odaklanmıştır. Ramsden, insan kalabalıklaşma çalışmalarının tutarsız sonuçlar verdiğini ve yoğunluğun bireysel özerklik, sosyal roller gibi psikolojik faktörlerle bağlantılı olduğunu vurgulamıştır. Deney, hayvan refahı standartlarını ihlal ettiği için etik olarak sorgulanmıştır. Ayrıca, sonuçların insan toplumuna doğrudan aktarımı, tür farkları nedeniyle sorunlu bulunmuştur.
Kültürel Etki ve Metaforik Kullanımlar
Evren 25, bilimsel çevrelerin ötesinde kültürel bir simge haline gelmiştir. Calhoun'un 1962 Scientific American makalesi, deneyleri popülerleştirmiş ve 1970'lerdeki nüfus patlaması endişelerini yansıtmıştır. Çalışmalar, edebiyat ve medyada yankı bulmuş; örneğin, Tom Wolfe'un "O Rotten Gotham! Sliding Down into the Behavioral Sink" makalesi, New York'un kalabalıklığını Calhoun'un "davranışsal çöküş"üyle eşleştirmiştir. Çizgi romanlar (örneğin, Judge Dredd'in MegaCities), romanlar (örneğin, Harry Harrison'ın Make Room! Make Room!) ve filmler (Soylent Green), deneyleri distopik gelecek tasvirlerinde kullanmıştır.
İnsan Toplumu ile Karşılaştırma
Evren 25, aşırı yoğunluğun sosyal patolojilere yol açabileceğini göstermesine rağmen, insan topluluklarına uyarlanabilirliği tartışmalıdır. Calhoun'un ütopyası, paradoksal bir distopyaya dönüşmüş; bu, kaynak bolluğunun sosyal dengeyi garanti etmediğini vurgulamıştır. Deney, bilimsel metodoloji, etik ve kültürel yansımalar açısından bir miras bırakmıştır, ancak insan davranışının karmaşıklığı, doğrudan çıkarımları sınırlamaktadır. Calhoun'un vizyonu, sorunları tanımlamak kadar çözümler üretmek üzerine kurulmuştur.