Eyam, İngiltere'nin Derbyshire Dales bölgesinde yer alan küçük bir köy olmasına rağmen, 1665 yılında yaşanan bubonik veba salgınındaki olağanüstü tutumuyla tarihsel bir öneme sahiptir. Köy halkı, hastalığın komşu yerleşimlere yayılmasını önlemek amacıyla köyü gönüllü olarak karantinaya almıştır. Bu karar, Londra’dan gönderilen ve veba taşıyan pirelerin bulunduğu kumaşların köye ulaşmasıyla hastalığın ilk kurbanı olan George Viccars'ın ölümü sonrası alınmıştır. Başlangıçta birçok köylü kaçma eğilimindeyken, dini liderlerin etkisiyle toplu bir izolasyon kararı uygulanmıştır.
Bu tarihsel olayın yeniden gündeme gelmesi, özellikle COVID-19 pandemisi sırasında Eyam örneğinin güncel halk sağlığı stratejileriyle karşılaştırılmasına da yol açmıştır. Salgınların bulaş dinamiklerini ve karantina gibi farmasötik olmayan müdahalelerin etkinliğini anlamak, hem tarihsel olayları değerlendirmek hem de gelecekteki krizlere karşı hazırlıklı olmak açısından önemlidir.
Eyam Karantinasının Tarihsel Arka Planı ve Uygulanışı
1665 yazında Eyam köyüne gelen kumaşlar, veba bakterisi taşıyan pireleri de beraberinde getirmiş ve bu yolla hastalık köye yayılmıştır. İlk veba kurbanının ardından, köylüler ciddi bir panik yaşasa da, rahip William Mompesson ve görevden alınmış Püriten bakan Thomas Stanley’in manevi liderliğinde karantina kararı alındı. Bu karantina, dini ve ahlaki bir yükümlülük olarak lanse edilerek halkın desteği kazanılmıştır. Liderlerin, fedakarlık kavramı üzerinden kurduğu bu söylem, topluluğun bireysel çıkarlar yerine ortak iyilik için harekete geçmesini sağlamıştır.

Eyam Karantinası'na Ait Tasviri Bir Görsel. (Yapay zeka ile hazırlanmıştır)
Karantina sürecinde uygulanan önlemler oldukça dikkat çekicidir. Köyün çevresine "veba taşları" yerleştirilmiş, para alışverişleri sirke ile dezenfekte edilen kaseler aracılığıyla gerçekleştirilmiş ve kilise ayinleri açık havada yapılmıştır. Ailelerin kendi ölülerini defnetmeleri, bulaş riskini azaltmak adına cesetleri iplerle taşımaları gibi uygulamalar ise dönemin psikolojik travmasını gözler önüne sermektedir. Bu fedakârlık dolu izolasyon, Eyam’ı dış dünyadan tamamen kopararak hastalığın çevre köylere yayılmasını büyük ölçüde önlemiştir. Ancak bu kararın ne kadar "gönüllü" olduğu ve köy halkı üzerindeki bireysel maliyetleri etik açıdan tartışmaya açıktır.
Eyam Salgınının Epidemiyolojik Analizi
Geleneksel anlatılar Eyam’daki nüfusu yaklaşık 350 kişi olarak belirtse de, 2016 yılında Whittles ve Didelot tarafından yapılan epidemiyolojik analizler, salgının başladığı dönemde nüfusun yaklaşık 700 olduğunu öne sürmüştür. Bu çalışmalarda, 257 kişinin vebadan öldüğü ve ölüm oranının %37 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Enfekte olanların %73'ünün insan-insan, %27’sinin ise kemirgen kaynaklı bulaşma ile hastalığı kaptığı belirlenmiştir. Bu, klasik bubonik veba anlatılarında öne çıkan kemirgen vektörlerine ek olarak insan-insan bulaşmanın ne kadar önemli bir rol oynadığını göstermektedir.
Hane içi bulaşmaların, ev dışı temaslara göre 56 kat daha fazla bulaş hızına sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu veri, aynı evi paylaşan bireylerin hastalığın yayılmasında ne kadar yüksek risk altında olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca servet düzeyi, bulaşma oranlarında belirleyici bir unsur olarak öne çıkmış; daha varlıklı hanelerin vebadan daha az etkilenmiş olması, sosyal eşitsizliklerin sağlık sonuçları üzerindeki etkisini göstermektedir. Yaş faktörü de önemlidir: Veba kurbanlarının %45’i 18 yaş altındaki çocuklardı ve bu durum, çocukların daha savunmasız olduğu gerçeğini yansıtmaktadır.
Karantinanın Etkinliği ve Sonuçları
Eyam’ın gönüllü karantinası, komşu yerleşimlere hastalık bulaşmasını önleyerek halk sağlığı açısından önemli bir başarıya imza atmıştır. Sheffield gibi bölge şehirlerinin vebadan korunmuş olması, Eyam halkının aldığı kararın dışa dönük faydalarını açıkça göstermektedir. Bu nedenle Eyam, halk sağlığı tarihinde eşine az rastlanır bir dayanışma ve fedakârlık örneği olarak anılmaktadır.
Ancak içerideki durum çok daha trajiktir. Salgının köyde 14 ay sürmesi ve yüksek ölüm oranları, karantinanın içsel etkilerini sorgulatmaktadır. Karantina, köyü dış dünyadan izole ederek içerideki virüsün daha uzun süreli yayılımına olanak tanımış olabilir. Bu durum, halk sağlığı politikalarının hem dış hem de iç etkilerinin kapsamlı şekilde değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Toplum sağlığını koruma uğruna bireysel hak ve yaşamların feda edilmesi, karantinanın etik boyutunu da gündeme getirmektedir.
Tarihsel Gerçekler ve Popüler Anlatılar Arasındaki Farklar
Eyam vebası, bir yüzyıl boyunca tarih sahnesinden silinmişken, Viktorya döneminde romantik ve dramatik unsurlarla bezenerek yeniden anlatılmaya başlanmıştır. Özellikle Emmot Sydall ile Roland Torre arasındaki dramatik aşk hikayesi, bu dönemin en popüler efsanelerinden biri haline gelmiştir. Ancak bu hikâyelerin çoğu, tarihsel gerçekliğe dayanmadığı gibi, olaydan çok sonraları yazılmış ikincil kaynaklara dayanmaktadır.
Akademik çalışmalar, bu efsaneleri sorgulayarak Eyam olayını bilimsel temellere oturtmaya çalışmıştır. William Wood’un 1842 tarihli eseri, tarihsel anlatının nasıl romantize edildiğini gözler önüne sererken, modern epidemiyolojik araştırmalar birincil kaynaklardan yola çıkarak bu anlatıyı yeniden inşa etmiştir. Popüler tarih ile akademik gerçeklik arasındaki bu gerilim, tarihin nasıl anlatıldığı ve hatırlandığı üzerine önemli bir tartışmayı başlatmaktadır
Eyam karantinası, salgının dışa yayılımını önlemeyi başaran tarihi bir halk sağlığı önlemidir. Ancak köy içindeki etkileri, karantinanın çift yönlü sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir. Bu olay, halk sağlığı müdahalelerinin yalnızca dış hedefler değil, iç riskler ve bireysel haklar açısından da titizlikle değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Kriz anlarında alınan kararların hem etik hem de pratik yansımaları uzun vadeli sonuçlar doğurabilir.
Aynı zamanda Eyam, tarihin nasıl kurgulanabildiğini ve akademik disiplinlerin bu anlatılara nasıl karşı durduğunu gösteren önemli bir örnektir. Modern epidemiyolojik modellemeler, Eyam olayını bilimsel bir çerçevede inceleyerek, geçmişin romantize edilmiş anlatılarının ötesine geçmiştir. Böylece Eyam karantinası, hem tıbbi hem toplumsal hem de tarihsel yönleriyle çok katmanlı bir vaka çalışması olarak değerlendirilmektedir.

