Halley Kuyrukluyıldızı, insanlık tarihinde en çok kaydedilmiş gök cisimlerinden biridir. Çin, Babil, Japon ve Avrupa kayıtları, bu gök cisminin en az MÖ 240 yılından beri gözlemlendiğini göstermektedir. 1066 yılındaki en parlak görünümü, Hastings Savaşı’yla aynı döneme denk gelmiş ve Bayeux Duvar Halısı’na işlenmiştir. Orta Çağ Avrupası’nda Halley’in görünümü genellikle bir felaket habercisi olarak yorumlanmıştır.
Modern dönemde ise 1682 yılında İngiliz gökbilimci Edmond Halley, kuyrukluyıldızın önceki yıllarda (1531 ve 1607) gözlemlenenlerle aynı cisim olduğunu belirledi. Bu tespit, gök cisimlerinin periyodik hareketleri hakkındaki anlayışta dönüşüm yarattı. Kuyrukluyıldız onun adıyla anılmaya başlandı ve Halley’in çalışmaları, Newton’un evrensel kütleçekimi yasalarının gökcisimlerine uygulanmasına katkı sağladı.
Yörünge ve Fiziksel Özellikler
Halley, Güneş etrafında retrograd (ters yönde) bir yörüngeye sahiptir. Ortalama dönüş süresi 75–76 yıldır, ancak Jüpiter ve Satürn gibi büyük gezegenlerin kütleçekim etkileri nedeniyle bu süre 74 ile 79 yıl arasında değişebilir.
Güneş’e en yakın konumu (perihel) 0,59 astronomik birim iken, en uzak noktası (aphel) yaklaşık 35 astronomik birimdir. Bu mesafe Neptün’ün yörüngesinin ötesine ulaşır. Halley bu yönüyle hem Güneş’e yakın geçen kısa dönemli kuyrukluyıldızlar arasında yer alır hem de dış Güneş Sistemi’nin dinamikleriyle ilişkilidir.
Avrupa Uzay Ajansı’nın Giotto ve Sovyetler Birliği’nin Vega görevleri sayesinde 1986’daki yakın geçişte kuyrukluyıldızın yapısı incelenmiştir. Çekirdeğin yaklaşık 15 × 8 kilometre boyutlarında, düzensiz şekilli ve koyu renkli olduğu ortaya çıkarılmıştır. Yüzeyin yalnızca %10’u aktif olup gaz ve toz püskürtür; bu malzeme Güneş rüzgarı ile etkileşime girerek kuyrukları oluşturur.

Halley Kuyruklu Yıldızı (NASA)
Bilimsel Önemi
Halley Kuyrukluyıldızı, kuyrukluyıldız araştırmalarının gelişiminde bir dönüm noktasıdır. 1986’daki uluslararası gözlemler, “kirli kar topu” modelini doğrulamış ve kuyrukluyıldız çekirdeklerinin buz, toz ve organik maddelerden oluştuğunu kanıtlamıştır.
Fiziksel gözlemler dışında, Halley’in yörüngesi gök mekaniği çalışmalarına da katkı sağlamıştır. NASA ve diğer araştırma kurumları, kuyrukluyıldızın yörüngesinin uzun vadede kaotik değişimlere açık olduğunu ve milyonlarca yıl içinde Güneş Sistemi’nden çıkabileceğini öngörmektedir.
Ayrıca Halley, Dünya’nın atmosferine giren küçük parçacıklar aracılığıyla iki büyük meteor yağmuruna da kaynaklık etmektedir. Bu özellik, Güneş Sistemi dinamiklerinin anlaşılmasında ayrı bir önem taşır.
Meteor Yağmurları
Halley Kuyrukluyıldızı, Dünya ile kesişen yörünge tozları sayesinde iki önemli meteor yağmurunu oluşturur.
Eta Aquariidler: Her yıl mayıs ayının başında gözlemlenir. Güney Yarımküre’den en net şekilde izlenir.
Orionidler: Ekim ayında meydana gelir ve Kuzey Yarımküre’den daha iyi görülebilir.
Bu meteor yağmurları, Halley’in bıraktığı mikroskobik parçacıkların atmosfere girerken yanması sonucu ortaya çıkar. Böylece kuyrukluyıldız, yalnızca 75–76 yılda bir çıplak gözle görülmekle kalmaz, her yıl iki kez gökyüzünde iz bırakmaya devam eder.
Kültürel Etkiler
Halley, tarih boyunca yalnızca bilimsel bir ilgi alanı olmamış, aynı zamanda kültürel bir simgeye dönüşmüştür. Orta Çağ’da savaşlar ve doğal felaketlerle ilişkilendirilmiş, bazı dönemlerde “tanrısal bir işaret” olarak yorumlanmıştır.
Rönesans’tan itibaren bilimsel yaklaşım ağır basmaya başlasa da, kuyrukluyıldız edebiyat, resim ve hatta modern popüler kültürde de yer bulmuştur. 1910’daki geçişinde Dünya’nın Halley'in kuyruğundan geçeceği söylentileri geniş çaplı paniğe yol açmış, toplumsal psikoloji açısından da dikkat çekici bir olay yaratmıştır. Günümüzde Halley, insanlığın gökyüzüne olan ilgisinin ve evrendeki yerini anlama çabasının simgelerinden biri kabul edilmeye devam etmektedir.

