Ailenin Kökleri ve Baklavacılığın Başlangıcı
Karaköy Güllüoğlu’nun hikâyesi, 1800’lü yıllarda Gaziantep’te başlar. Ailede baklavacılığı başlatan ilk kişi Hacı Mehmed Güllü’dür. “Güllü Çelebi” olarak bilinen bu isim, Halep ve Şam gibi şehirlerde tatlıcılığı öğrenmiş, ardından Gaziantep’e dönerek bir baklava tezgâhı kurmuştur. Onun vefatından sonra işi oğlu Hacı Mahmud Güllü devralır. Oklava ile tek tek açılan ince yufkalarla yapılan baklavalar bu dönemde şekillenir. Güllü ailesinin tüm erkek fertleri baklavacılığı bir meslek olarak benimsemiş, bu alanı kuşaklar boyunca sürdürmüştür. 1930’lara gelindiğinde kuru baklavalar tahta sandıklarda civar illere gönderilmiş ve aile ününü Gaziantep dışına taşımaya başlamıştır.
İstanbul’un İlk Baklava Dükkanı
1949 yılı, Güllü ailesi için önemli bir dönüm noktasıdır. Hacı Mahmud Güllü’nün torunu Mustafa Güllü, İstanbul’a giderek Karaköy’de şehrin ilk baklava dükkânını açar. Bu dükkân aynı zamanda Gaziantep dışında açılan ilk fırınlı baklavacı olur. Ancak başlangıçta İstanbullular baklavaya yabancıdır. Halkın çoğu ya bu tatlıyı bilmemekte ya da daha önce bayat baklava tattığı için olumsuz izlenime sahiptir. Mustafa Güllü, bu önyargıları kırmak için uzun süre bedava baklava dağıtır, sokaklara davetiye ilanları bırakır, reklam filmleri hazırlar ve gazete-ilan desteğiyle markayı tanıtır. Satışları artırmak için telefonla verilen siparişleri ücretsiz ulaştırır. 1953 yılında dükkân Halil Paşa Sokağı’ndan Havyar Han No: 23’e taşınır. 1970’lerde bugünkü yerine, Karaköy katlı otoparkının altına geçilir.
Beş Kuşaktır Süregelen Bir Marka
Karaköy Güllüoğlu, küçük bir dükkândan bugün günlük 2,5 ton üretim yapan dünyanın ilk baklava fabrikasına dönüşür. Üretim, Karaköy Mumhane Caddesi No:171’deki bu fabrikada yapılmaktadır. Güllü ailesinin bir bölümü zamanla ayrılmış, Mustafa Güllü’nün oğullarından Nejat Güllü 1983’te, Faruk Güllü ise 1993’te kendi yollarına gitmiştir. Nadir ve Ömer Güllü ise Karaköy’deki işletmede kalmış ve markayı burada sürdürmüştür. Nadir Güllü, çocukluğundan beri kurduğu fabrika hayalini 1996 yılında gerçekleştirerek modern imalathaneyi kurmuştur. Günümüzde Karaköy Güllüoğlu hem Nadir Güllü hem de onun çocukları tarafından yönetilmektedir.
Uluslararası Tanınırlık ve Turizmle Bütünleşme
Karaköy Güllüoğlu, yalnızca Türkiye’de değil, yurtdışında da tanınan bir marka haline gelmiştir. 2005 yılında Chicago Tribune gazetesinde yayımlanan röportajda Nadir Güllü ile yapılan söyleşi dikkat çekmiştir. Aynı yıl Fransız LCI televizyonunda İstanbul’u tanıtan bir programda Karaköy Güllüoğlu’na özel bir yer ayrılmıştır. Gerek deniz yoluyla gelen gemilerde yapılan satışlar, gerekse ihracat prosedürlerine uygun satışlarla Karaköy Güllüoğlu’nun ürünleri sınırların ötesine taşınmıştır. Seyahat acentalarıyla iş birliğine açık olan firma, Türk mutfağı ile turizmin ortaklaşa gelişimine katkı sunan örneklerden biridir.
Mimari Açıdan Karaköy Güllüoğlu Binası
Karaköy Güllüoğlu’nun yeni binası, eski bir depo olan Sağlıkhan’ın Teğet Mimarlık tarafından dönüştürülmesiyle ortaya çıkmıştır. 2020’de başlayan projeyle birlikte eski yapı modernize edilmiştir. Yeni binanın tasarımında, iç mekânlarda katlar arasındaki ilişki, ahşap oturtma çatı, gösteri mutfağı, atölyeler ve deniz manzaralı alanlar gibi unsurlar bir arada düşünülmüştür. Binada kullanılan ayna yüzeyler ve dar alanlara entegre edilen katlanır oturma sistemleri mekânsal deneyimi zenginleştirir. Yaklaşık 80 metre uzaklıktaki imalathaneye yakınlığıyla işlevsel bir bütünlük sağlanır. Karaköy’ün mimari dokusuna saygılı bir yaklaşımla yeniden tasarlanan bu mekân, markanın hem geçmişine hem de geleceğine vurgu yapar.


Ürün Yelpazesi ve Yenilikçilik Anlayışı
Karaköy Güllüoğlu, yalnızca klasik baklava çeşitleriyle sınırlı kalmamış, farklı beslenme tercihleri ve sağlık hassasiyetlerini de dikkate alan ürünler geliştirmiştir. Diyabetik, glutensiz ve vegan baklava seçenekleriyle geniş bir tüketici kitlesine hitap eden marka, geleneksel ürünlerini korurken çağdaş ihtiyaçlara da cevap verir. Fıstıklı ve cevizli baklavaların yanı sıra özel seri ürünler, hediyelik lezzetler ve kurabiyeler de bu yelpazenin içinde yer alır. Nadir Güllü liderliğinde yürütülen AR-GE çalışmaları, estetik, teknik ve lezzet açısından markanın sürekli gelişmesini sağlayan temel etkenlerden biridir.
Bu anlayış, firmanın yalnızca geleneksel baklava üreticisi değil, aynı zamanda Türk tatlıcılığına yön veren bir yenilik merkezi olarak da konumlanmasını mümkün kılmıştır. Hem iç hem dış pazara yönelik ürünler bu doğrultuda şekillenir. Atlas Sineması’nda reklam gösterimi yapılması ve gazete ile dergilerde verilen ilanlar markanın erken dönemden itibaren iletişim ve pazarlama alanında da dinamik davrandığını gösterir.


Markalaşma ve Farklılaşma Süreci
Karaköy Güllüoğlu ismi, zaman içinde birçok benzer marka ile karıştırılabilecek duruma geldiği için kurumsal kimliğini açık biçimde ayırma yoluna gitmiştir. 1990 yılında “Güllüoğlu Gıda Sanayi ve Ticaret” adıyla şirketleşen firma, Karaköy Güllüoğlu olarak anılmayı sürdürmüştür. Logoda yer alan Galata Kulesi figürü, Nadir Güllü’nün ismi ve ürün kalitesiyle bu kimlik, diğer benzer markalardan ayrışır. 1949’da Resmî Sınai Mülkiyet Gazetesi’nde “Baklavacı Güllüoğlu” markasının Gaziantep merkezli olarak tescil ettirilmiş olması da bu alandaki isim hakkı tartışmalarını uzun yıllara yayar.
Bugün marka, bayileşmeme kararıyla da dikkat çeker. Yalnızca Karaköy’deki iki mağaza üzerinden hizmet vermesi, lezzet standardının ve denetimin korunmasına olanak tanır. Bu tercih, Karaköy’ü hem bir üretim merkezi hem de tatlı kültürünün özel bir mekânı olarak konumlandırır.
Karaköy’ün Hafızasında Bir Marka
Karaköy semti, tarih boyunca ticaretin, taşımacılığın ve bankacılığın kalbi olmuştur. Karaköy Güllüoğlu, bu semtin toplumsal ve mimari hafızasında önemli bir yer edinmiştir. 1949’dan beri Karaköy’de faaliyet gösteren marka, semtin değişen dokusuna rağmen yerini korumuş, sadece fiziksel olarak değil, sosyal ve kültürel anlamda da bu alanla bütünleşmiştir. Mustafa Güllü’nün zamanında yaptığı sokak reklamları, tramvaylarda ve tünel geçitlerinde yayımlanan tanıtımlar, semtle kurulan bağın göstergesidir.
Bugün de hem bölge halkı hem de İstanbul’un farklı semtlerinden gelen müdavimlerle Karaköy Güllüoğlu, şehir kültürünün canlı bir bileşeni olarak yaşamını sürdürmektedir. Bu yönüyle Karaköy yalnızca bir semt değil, baklavanın da başkenti hâline gelmiştir.


