Kitsch, estetik nitelik bakımından düşük, abartılı duygu yükü taşıyan, klişe ve kolayca tüketilebilen görsel ya da işitsel ürünleri tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Sanat bağlamında değerlendirildiğinde kitsch, estetik olarak çekici görünse bile sanatsal açıdan yetersiz veya yapay kabul edilen üretimleri kapsar. Sözcüğün kökeni kesin olmamakla birlikte, Almanca’da “ıvır zıvır toplamak” anlamına gelen kitschen fiiline veya İngilizce “eskiz” anlamındaki sketch sözcüğüne dayandırılmaktadır.

Kitsch Ürün Örneği (Pexels)
Tarihsel Arka Plan ve Gelişimi
Kitsch’in sanatsal bir kavram olarak görünürlüğü, 19. yüzyılın ikinci yarısında sanayi devriminin ardından kentleşmenin hız kazanması ve okuryazarlığın artmasıyla birlikte belirginleşmiştir. Özellikle Batı Avrupa ve Amerika'da, sanat pazarına yönelik üretim yapan kişiler tarafından, sanatın daha geniş kitlelerce erişilebilir hale getirilmesi amacıyla estetik düzeyi düşük, duygusal yoğunluğu yüksek ürünler yaygın biçimde üretilmiştir. Clement Greenberg’e göre kitsch, “sanayileşmiş Batı'da ortaya çıkan, dergi kapakları, reklamlar, kuşe kâğıda basılmış kitaplar, melodramlar ve Hollywood filmleri” gibi tüketime dönük ürünleri ifade etmektedir.
Buna karşılık kitsch’in tarihsel kökeninin yalnızca sanayi toplumuna değil, öncesine de uzandığı öne sürülmüştür. Maniyerizm ve Barok dönem sanatlarıyla biçimsel benzerlikler taşıdığı, fakat esas itibariyle romantik duyguların ön plana çıktığı 19. yüzyılda Romantizm akımıyla daha doğrudan ilişkili olduğu da ileri sürülmüştür. Bununla birlikte, modernizmin ardından gelen postmodern dönemde kitsch, ironik ve eleştirel bir ifade biçimi olarak da değerlendirilmeye başlanmıştır.
Estetik ve Kuramsal Değerlendirme
Kitsch, estetik açıdan “güzel” ile “çirkin” arasındaki gerilimde genellikle çirkin veya yapay güzellik olarak konumlandırılır. Estetik değerler tarih boyunca göreli olmuş; güzel, çirkin, beğeni ve zevk gibi kavramlar zaman ve kültür içinde dönüşüm geçirmiştir. Bu bağlamda kitsch, estetik yargıların zayıfladığı, biçimsel öğelerin içerikten bağımsız olarak yeniden üretildiği ve tüketildiği bir ortamın ürünü olarak tanımlanabilir.
Scruton, kitsch’in amacının “aslında hiçbir şey hissettirmediği halde, tüketiciyi yoğun bir duygu yaşadığına inandırmak” olduğunu belirtir. Kitsch bu anlamda estetik yanılsamanın aracıdır: gerçek bir duygusal ya da düşünsel derinlik barındırmaz; aksine, izleyiciyi yormayan, düşünsel sorgulama gerektirmeyen yüzeysel hazlar sunar.
Jean Baudrillard’ın “yüksek gerçeklik” (hyperreality) kavramı çerçevesinde de değerlendirilen kitsch, gerçekliği taklit eden, ama gerçeğin kendisinden daha etkili görünen sahte temsiller üretir. Bu bağlamda kitsch, yalnızca sanatın değil, toplumsal yaşamın da bir parçası haline gelmiştir.

Kitsch Ürün Örneği (Yapay Zeka İle Oluşturulmuştur.)
Toplumsal ve Kültürel Boyut
Kitsch’in oluşumunda sosyokültürel koşullar belirleyici rol oynar. Özellikle sınıfsal geçişlerin yoğun olduğu, kültürel belirsizliklerin hâkim olduğu toplumlarda kitsch’in daha sık görüldüğü ifade edilmektedir. Kapitalist tüketim toplumlarında estetik beğeniler kitleler tarafından şekillendirilmekte, piyasa dinamikleri sanat üretimini yönlendirmektedir. Bu ortamda sanat, eğlence aracına dönüşürken, kitsch de yaygın bir ifade biçimi haline gelmektedir.
Greenberg’in tanımıyla kitsch, “formüllerle harekete geçen, mekanik ve sahte deneyimlerden ibaret”tir. Taklit ürünlerin, klişe anlatımların, kolay duygu uyandıran sahnelerin hâkim olduğu bu yapı, kitlelerin hızlı tüketimine uygun olarak üretilmektedir. İzleyiciyi sorgulamaya sevk etmeden, sadece estetik bir haz sunmayı amaçlar.

Oyun Parkında Kitch Ürün Örneği (Fotoğraf: Zeynep Duvar)
Güncel Sanat ve Kitsch
21. yüzyılda kitsch yalnızca eleştiriye konu olan bir yapı değil, bazı sanatçılar tarafından bilinçli olarak kullanılan bir ifade biçimi haline gelmiştir. Özellikle çağdaş sanat pratiklerinde kitsch unsurlar, ironi, eleştiri ve yeniden yorumlama amacıyla kullanılmakta, bu bağlamda “yüksek” ve “alçak” sanat ayrımını sorgulayan araçlar haline gelmektedir. Bu da kitsch’in anlam alanını genişletmiş, yalnızca estetik beğeniden değil, kavramsal tartışmalardan da beslenen çok katmanlı bir yapıya dönüşmesine yol açmıştır.

