Lawrence Kohlberg, ahlak gelişimini, bireylerin ahlaki muhakeme yeteneklerinde yaşa bağlı olarak meydana gelen bilişsel bir dönüşüm süreci olarak tanımlayan bir psikologdur. Teorisi, ahlaki gelişimin üç temel düzeyden ve altı aşamadan oluşan evrensel bir sıra izlediğini savunur. Bireyin ahlaki yargılarını nasıl oluşturduğuna odaklanan bu yaklaşım, ahlakı sadece davranışlarla değil, bu davranışların arkasındaki düşünme biçimiyle de ilişkilendirir ve ahlaki yargıların, başkalarının bakış açılarını anlama ve karmaşık sosyal normları içselleştirme yeteneğiyle birlikte evrimleştiğini belirtir.
Kuramın Temelleri ve Geleneksel Yaklaşımlara Karşı Konumu
Lawrence Kohlberg’in ahlak gelişimi teorisi, ahlaki muhakemenin, zihinsel gelişimle paralel olarak ilerleyen bir süreç olduğunu savunur. Kohlberg, bu teoriyi oluştururken Jean Piaget’nin bilişsel gelişim kuramından büyük ölçüde etkilenmiştir. Piaget gibi Kohlberg de, çocukların ahlaki düşüncelerini pasif bir şekilde öğrenmediğini, aksine çevreleriyle etkileşime girerek aktif bir şekilde inşa ettiklerini öne sürmüştür. Ancak, Kohlberg, Piaget’nin iki aşamalı ahlak gelişimi modelini yetersiz bularak, ahlaki yargıların daha karmaşık ve sistematik bir gelişim süreci izlediğini iddia etmiştir. Teorisi, bireylerin ahlaki sorulara verdikleri cevapların içeriğinden ziyade, bu cevaplara ulaşmak için kullandıkları mantıksal ve muhakemesel yapıya odaklanır.
Kohlberg, ahlak gelişimi için evrensel bir model sunduğunu ve bu modelin kültürden bağımsız olarak tüm bireylerde benzer bir sıra izlediğini belirtir. Bu, onun, ahlaki yargıların kültürel göreceliliğine karşı çıkan bir duruş sergilemesine yol açmıştır. Kohlberg, meşhur “Heinz’ın ikilemi” gibi hikâyeler kullanarak deneklerin ahlaki muhakemelerini analiz etmiş ve bireylerin ahlaki kararlarını verirken hangi düşünce seviyelerinde olduklarını belirlemeye çalışmıştır. Teorisine göre, ahlaki gelişim, alt basamaklardaki aşamalara geri dönülmeksizin, her aşamanın bir önceki aşamanın üzerinde inşa edildiği aşamalı bir süreçtir. Bu, ahlak gelişiminin geri döndürülemez ve sabit bir sıra izlediği anlamına gelir. Kohlberg, ahlak gelişiminin, bireyin karmaşık sosyal durumlarla yüzleşmesi ve bu durumlar karşısında daha ileri düzeyde ahlaki muhakeme yapmaya teşvik edilmesiyle mümkün olduğunu savunur.
Kohlberg’in Ahlak Gelişiminin Üç Düzeyi ve Altı Aşaması
Kohlberg, ahlak gelişimini üç temel düzeye ve her düzeyin iki aşamasına ayırarak toplam altı aşamalı bir model sunmuştur.
Gelenek Öncesi Düzey
Bu düzeyde ahlaki muhakeme, dışsal kurallar ve kişisel sonuçlar (ödül-ceza) tarafından yönlendirilir.
- 1. Aşama: İtaat ve Ceza Eğilimi: Birey, bir eylemin ahlaki değerini, yalnızca fiziksel sonuçlarına göre belirler. Otoriteye itaat esastır ve ceza almaktan kaçınmak için kurallara uyulur. Doğru olan, ceza getirmeyen eylemdir. Bu aşamada, başkasının bakış açısını anlama becerisi henüz gelişmemiştir.
- 2. Aşama: Bireysel Çıkarcılık: Ahlaki muhakeme, kişinin kendi ihtiyaçlarını karşılama ilkesine dayanır. Doğru olan, kendi çıkarlarına hizmet eden eylemdir. Bu aşamada, karşılıklı çıkar ilişkileri önemlidir; "sen bana yardım edersen, ben de sana yardım ederim" mantığı hâkimdir. Karar verme, bencilliğe dayalıdır ve başkalarının ihtiyaçları ikincil plandadır.
Geleneksel Düzey
Bu düzeyde ahlaki muhakeme, sosyal normlara ve başkalarının beklentilerine uyum sağlamaya odaklanır.
- 3. Aşama: İyi Çocuk Eğilimi: Ahlaki yargılar, başkalarının onayını kazanma ve "iyi bir insan" olma isteği tarafından yönlendirilir. Aile ve yakın çevrenin beklentilerini karşılamak ve toplumsal rolü yerine getirmek önemlidir. Niyetler ve duygusal bağlar, ahlaki kararların temelini oluşturur.
- 4. Aşama: Kanun ve Düzen Eğilimi: Birey, ahlaki kararlarını toplumsal kurallara ve yasalara sıkı sıkıya bağlı kalarak verir. Toplumsal düzeni ve sistemi korumak esastır. Kuralların, herkes için geçerli ve bağlayıcı olduğuna inanılır. Ahlaki sorumluluk, topluma karşı görevleri yerine getirmeyi içerir.
Gelenek Sonrası Düzey
Bu düzeyde ahlaki muhakeme, evrensel etik ilkeler ve kişisel vicdan tarafından yönlendirilir.
- 5. Aşama: Sosyal Sözleşme Eğilimi: Birey, yasaların ve kuralların, toplumun genel faydasına hizmet ettiği sürece geçerli olduğunu düşünür. Bireysel haklar ve temel özgürlükler önemlidir. Kuralların eleştirilebileceğini ve demokratik süreçlerle değiştirilebileceğini kabul eder. Bu aşamada, ahlaki kararlar, çoğunluğun iradesini ve bireysel hakları dengeleyerek verilir.
- 6. Aşama: Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi: En yüksek ahlak seviyesidir. Ahlaki kararlar, adaletin, eşitliğin ve insan onurunun evrensel, soyut ilkelerine dayanır. Birey, vicdanıyla hareket eder ve bazen yasaların ve toplumsal normların üstünde evrensel ahlaki ilkeleri savunur. Bu aşamaya çok az bireyin ulaştığı düşünülmektedir.
Kurama Yönelik Eleştiriler ve Alternatif Yaklaşımlar
Kohlberg'in teorisi, ahlak gelişimini sistematik bir şekilde ele alması nedeniyle geniş yankı uyandırmış olsa da, zaman içinde çeşitli eleştirilere maruz kalmıştır. Bu eleştirilerin başında, Carol Gilligan’ın teorinin cinsiyet yanlılığı eleştirisi gelmektedir. Gilligan, Kohlberg'in araştırmalarında sadece erkek denekleri kullanması nedeniyle teorisinin erkek merkezli olduğunu ve kadınların ahlaki muhakemesini yeterince açıklayamadığını savunmuştur. Gilligan’a göre, erkekler ahlaki kararlarında daha çok hak ve adalet ilkelerine (Kohlberg’in yüksek seviyeleri) odaklanırken, kadınlar ilişkisel bağlara, empatiye ve başkalarına karşı sorumluluk duygusuna dayanan “bakım ahlakı”nı (ethics of care) benimserler.
Bir diğer önemli eleştiri ise, teorinin kültürel genelliğidir. Bazı araştırmacılar, Kohlberg'in evrensel olduğu iddia edilen aşamalarının, Batılı, bireyci kültürlere daha uygun olduğunu ve Doğu toplumları gibi kolektivist kültürlerde ahlaki gelişimin farklı yollar izleyebileceğini öne sürmüşlerdir. Bu eleştirilere göre, bazı kültürlerde toplulukla uyum, sadakat ve itaat gibi değerler, bireysel haklar ve evrensel adalet ilkelerinden daha öncelikli olabilir. Bu nedenle, Kohlberg'in aşama modelinin her kültüre tam olarak uygulanamayacağı savunulmuştur.
Eleştirilere rağmen, Kohlberg’in kuramı, ahlak gelişimini bilişsel bir süreç olarak inceleyen ve bu alanda kapsamlı bir çerçeve sunan ilk önemli teorilerden biri olmuştur. Modern ahlak gelişim kuramları, Kohlberg'in teorisinden yola çıkarak, onun eksikliklerini gidermeye odaklanmıştır. Örneğin, yeni yaklaşımlar, ahlakı sadece bilişsel bir süreç olarak değil, aynı zamanda duygusal ve sosyal bir süreç olarak da değerlendirir. Ahlaki muhakeme, artık sadece mantıksal bir çıkarım meselesi olarak görülmemekte, empati, duygu düzenlemesi ve sosyal bağlamın da etkisi altında gelişen bir yapı olarak incelenmektedir. Bu nedenle, Kohlberg’in kuramı, ahlak gelişimi alanındaki modern yaklaşımlar için temel bir referans noktası olmaya devam etmektedir.
Ahlak Gelişim Kuramının Eğitim ve Demokrasiye Yansımaları
Kohlberg’in ahlak gelişimi teorisi, eğitim alanında ve özellikle demokrasi eğitimi bağlamında önemli bir uygulama alanı bulmuştur. Teoriye göre, ahlaki gelişim, bireyin kendisinden bir üst aşamadaki ahlaki muhakemeyle karşı karşıya gelmesiyle gerçekleşir. Eğitim ortamları, bu tür "ahlaki çatışmaları" ve ikilemleri sunarak öğrencilerin düşüncelerini daha üst düzey bir ahlak seviyesine taşımalarına yardımcı olabilir. Bu bağlamda, öğretmenlerin rolü, öğrencilere doğru ahlaki kararı dayatmak yerine, onlara farklı bakış açılarını sunmak ve kendi ahlaki muhakemelerini sorgulamalarını sağlamaktır.
Ahlaki Düzeyin Ölçülmesi ve Uygulamaları
Kohlberg’in kuramı, üniversite öğrencilerinin ve öğretim elemanlarının ahlaki gelişim düzeylerini incelemek için de kullanılmıştır. Yapılan araştırmalar, bireylerin ahlaki düzeyinin, sadece akademik bilgilerle değil, aynı zamanda kişilerarası etkileşimlerle de ilişkili olduğunu göstermektedir. Özellikle, üniversite ortamındaki ahlaki düzeyi yüksek etkileşimlerin, öğrencilerin ahlaki gelişimine olumlu katkılar sağlayabileceği belirlenmiştir. Bu durum, eğitim kurumlarının sadece bilgi aktarımını değil, aynı zamanda bireylerin ahlaki ve etik gelişimlerini de desteklemesi gerektiğini vurgular.
Demokrasi ve Değerler Eğitimi
Kohlberg'in teorisi, demokrasi eğitiminde de temel bir rol oynar. Demokrasinin, bireylerin yasaların ve kuralların altında yatan evrensel ilkeleri anlayabilme yeteneğine dayandığını savunur. Kohlberg'e göre demokrasi eğitimi, öğrencilerin ahlaki gelişimlerini geleneksel düzeyden gelenek sonrası düzeye taşımayı amaçlamalıdır. Bu süreç, öğrencilerin farklı görüşlere saygı duymasını, sosyal adalet ve eşitlik gibi evrensel değerleri benimsemesini ve demokratik sistemin işleyişine eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmasını sağlar. Bu yaklaşım, ahlak eğitiminin, bireyleri sadece kurallara uyan pasif vatandaşlar değil, aynı zamanda ahlaki muhakeme yapabilen ve toplumsal sorunlara etik çözümler üretebilen aktif bireyler haline getirmeyi amaçladığını gösterir.