KÜRE LogoKÜRE Logo
BlogGeçmiş
Blog
Avatar
Ana YazarYağmur Bayram26 Haziran 2025 12:40

Medya Okuryazarlığı Kapsamında İslamofobi ve Medya İlişkisi

Medya Ve İletişim+2 Daha
fav gif
Kaydet
kure star outline

İslamofobi özellikle son zamanlarda hem akademik çalışmalarda hem medyada sıkça değinilen bir terim oldu. İslamofobi halk arasında ve medyada Müslümanlara yönelik bilinçli önyargı, ayrımcılık ve düşmanlık anlamına geliyor. Peki neden sözlüklerde değil de halk arasında diyorum?


Çünkü İslamofobi kavramının anlamını Türk Dil Kurumu'nda bulamazsınız. Nedeni ise basit: “fobi” kelimesinin TDK tanımı ile "Belirli nesneler veya durumlar karşısında duyulan olağan dışı güçlü korku, yılgı" anlamına geldiğini görüyoruz. Yani kısacası irrasyonel (olağan dışı) bir korkudan bahsediliyor tanımda. 


Bu da İslam'ı irrasyonel, olağan dışı, mantıksız bir korkunun objesi haline getirmiş oluyor. Bir Hristiyanın, Yahudinin veya herhangi bir dine mensup kişinin böyle bir durumu kabul etmeme  hakkı olduğu gibi bir Müslümanın da bunu kabul etmeme hakkı bulunuyor. Diğer dinler ya da milletler için "anti" ifadesinin kullanımı (antisemitizm, Anti-Christian sentiment) mevcutken neden İslam için "fobi" kullanılıyor?


John Esposito ve İbrahim Kalın’ın tanımına göre İslamofobi, "Müslümanların dini kimlikleri sebebiyle dışlanması, bu gruba yönelik ayrımcılık yapılması, İslam’ın Batı’nın ortak değerlerine uymadığı iddiası, İslam’ın Batı’nın kültürel ve dini yapılarından aşağı olduğu fikri ve İslam’ın bir inanç kaynağı olmaktan ziyade vahşi ve geri kalmış bir siyasi ideoloji olduğu algılarının yayılmasıyla" görünürlük kazanır.


İslam karşıtlığının şekillenmesinde 20. ve 21. yüzyıldan itibaren, kitle iletişim araçları etkin rol oynadı. 11 Eylül’ün ardından Batı dünyasında İslam’la terörizm arasında bir bağ kurulmuş, bu algının pekişmesinde medya, özellikle sosyal medya büyük rol oynamıştır. Yalan haberler, kasıtlı yanlış algılar, Müslüman düşmanlığını körükledikçe toplumlar kutuplaşmakta aslında ortak değerlerimiz olan insanlık, adalet ve eşitlik gölgelenmektedir.

İslam Karşıtlığının Başlangıç ve Gelişim Süreci 

İslam’a karşı yazılan ilk ciddi reddiye Yuhanna b. Mansur ed-Dımeşkî (ö. 749) tarafından kaleme alınmıştır. Hz. Muhammed’i “sahte peygamber” olarak niteleyen Yuhanna’nın bu metni, sonrasında yazılan birçok reddiyeye kaynaklık etti. Dolayısıyla İslam karşıtlığının kurumsal ve sistematik hale gelişi bu dönemle başlatılabilir. İlk dönemlerdeki tepkilerse, her yeni dinin karşılaştığı doğal direnç olarak görülmelidir çünkü bir toplumun inançlarını ve alışkanlıklarını değiştirmek her zaman zordur.


Zamanla tek değişen, bu karşıtlığın şiddet biçimine dönüşmesi ve “İslamofobi” kavramıyla hem halk arasında hem entelektüel çevrelerde yerleşmesidir. 1960’lardan itibaren Batılı devletlerin İslam coğrafyasındaki güç mücadeleleri ve Müslüman göçüyle birlikte Batı’da ırkçılık ve yabancı düşmanlığı arttı.


1999’da Elizabeth Anne Poole’un British Islam: Media Representations and Social Meanings adlı çalışması ve Malcolm David Brown’un The Construction of Muslim Identities in the United Kingdom and France başlıklı tezi, medya ve İslamofobi ilişkisine odaklanan ilk akademik örneklerdir.


2001’deki İkiz Kuleler saldırısından sonra ise bu nefret daha da büyüdü. Nathan Lean’in aktardığına göre FBI’ın 2002 istatistikleri, Müslümanlara yönelik nefret suçlarının %1600 oranında oldukça ütopik bir şekilde arttığını gösteriyor.


Bir terör örgütünün İslam adına gerçekleştirdiği saldırıya halkın tepki göstermesi anlaşılır olsa da, hükümetler ve özellikle medya bu yanlış algıyı düzeltmek yerine daha da körükledi. Tarihte Müslümanların hoşgörülü yönetim anlayışı örneklerle sabittir: Selçuklu, Abbasi ve Osmanlı dönemlerinde kiliselerle camiler birlikte yükseldi. Fatih’in Bosna’daki emannamesi gibi uygulamalar da bu anlayışın devam ettiğini gösterir.


Batı medyası, İslam dünyasını yakından tanımasına rağmen Kur’an-ı Kerim’de din konusunda zorlama olmadığına ve diğer inançlara saygı gösterilmesi gerektiğine dair açık hükümlere neden yer vermiyor? Bilmemek mi, yoksa bilerek algı oluşturmak mı?


Bugün demokrasi, eşitlik ve özgürlük söylemleriyle öne çıkan Batı devletlerinin, kendi sömürge geçmişlerindeki suçları medyayla görünmez kılması dikkat çekicidir. Örneğin, BBC spikeri Jane Hill’in İsrailliler için “killed” (katledildi), Filistinliler içinse “died” (öldü) ifadesini kullanması bu çarpıtmanın göstergesidir.


"Danimarka Karikatür Krizi"ni de unutmamalıyız. Tarihler 30 Eylül 2005'i gösterirken Danimarka'da yayın yapan Jyllands-Posten gazetesi Hz. Muhammed'i tasvir ettiği söylenen 12 farklı karikatür yayınlamasından sonra çıkan bir kriz ortamı. Gazete bu grişiminin sebebini İslam eleştirileri ve otosansür tartışmalarına katkı sağlamak olduğunu açıklayınca Danimarka'da yaşayan Müslümanlar şikayetçi oldular bu durum dünya çapında protestolara, gösterilere ve bazı Müslüman ülkelerde ayaklanmalara neden oldu. Yani yine medya, yine İslam karşıtlığı ve yine bundan kaynaklanan kriz ortamı. 

Sanal Dünyanın Tuzakları

Öte yandan, sosyal medya platformları da İslamofobiyi besleyen bir çark haline geldi. Dijital ortamlarda yayılan komplo teorileri ve dezenformasyon, gerçekçilik sınırlarını zorluyor. ABD’li uzmanlar, Müslümanların sosyal medyada bilgisizce dolaşan siyasi manipülasyon ve dezenformasyon kampanyalarının hedefi olduğunu, bu çevrimiçi nefretin kimi zaman gerçek şiddet olaylarına dönüştüğünü vurguluyor.


Gerçek kişilerin paylaştığı sahte haberler, kimi zaman kışkırtıcı sözlerle bizzat şiddetli eylemlere ilham verebiliyor. Britanya’da Tell MAMA başkanı Iman Atta’nın ifadesine göre artık Müslümanlar için en tehlikeli zamandayız; siyasetçiler arasındaki İslamofobik söylem normalleşirken, internette yayılan ‘Büyük Yer Değiştirme’ gibi komplo teorileri korku iklimini besliyor. Bilgi kirliliği ve dezenformasyonun denetimsiz yayılması, İslam düşmanlığının yaygınlaşmasını kolaylaştırıyor.

Avrupa’nın Aynasında İslamofobi

Avrupa ülkelerinde İslam karşıtlığı ve nefret suçları da son yıllarda patlama noktasına ulaştı. Fransa başta olmak üzere pek çok Batı ülkesinde Müslümanlara yönelik saldırılar rekor kırıyor. Fransa İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 2024’te 173 adet İslamofobik eylem bildirilmiş, bir önceki yıla göre sayısal düşüş bildirilse de uzmanlar vakaların büyük ölçüde rapor dışı kaldığını belirtiyor. Üstelik 2025’in ilk çeyreğinde bu saldırıların yıldan yıla %72 arttığı kaydedildi.


Örneğin Fransa’da 2023’te okullarda abaya yasağı getirildi, 2024’te serbest gezen kız öğrenciler “etek boyu” gibi uydurma gerekçelerle hedef alındı. Paris 2024 Olimpiyatları’nın açılış töreninde ise sporculara başörtüsü dahil tüm dini simgeler yasaklandı. Bu uygulamalar, Müslümanları kamusal alanda görünmez kılmaya yönelik sembolik adımlar olarak görüldü.


Aynı zamanda camilere yönelik saldırılar da iyice arttı: Marsilya’da duvarlarına ırkçı sloganlar yazılan camiler, tehlikeli kundaklama girişimleriyle gündeme geldi. Haziran 2024’te Annecy’de bir camide “İslam’a ölüm” yazılı nefret dolu graffiti bulundu. Kurbanlar sadece maddi değil, manevi olarak da derinden yaralandı. 2024’te Avrupa genelinde camilere yapılan hem fiziki hem de sembolik saldırılar tüm zamanların en yüksek seviyesini gördü.


Bu tabloda sadece Fransa değil, Birleşik Krallık gibi ülkelerde de nefret dalgası kabarıyor. İngiliz Tell MAMA kuruluşuna göre 2024’te İslamofobik olay sayısı rekor kırdı. Tam 6,313 rapor edilmiş vaka görüldü (önceki yıla göre %43 artış) ve bunun 5,837’si doğrulandı.

Filistin Haberlerinde Çifte Standart

Gazze’de yaşananlar da Batı medyasının çifte standartlarını gözler önüne serdi. Uzun süredir birçok uzman ve gazeteci, başta ABD ve Avrupa medyası olmak üzere küresel haber kanallarının İsrail’e “oturmuş” bir yaklaşım benimsediğini söylüyor. CNN içindeki gazeteciler bile, “Gazze’deki hava saldırılarını ancak İsrail onayı alınırsa ‘hava saldırısı’ olarak adlandırabildiklerini; aynı durumu Ukrayna’da Ruslar için asla yapmayacaklarını” aktardı.


Yıllardır Filistinliler “öteki” olarak gösterilirken İsraillilerle karşılaştırıldığında farklı bir dille ele alındı. Uzmanlar, önde gelen Batı yayın organlarının Filistinlileri insanlık dışı göstererek acılarını küçük düşürdüğünü, İsrail destekli bir üslup benimsediğini vurguluyor.


Birleşmiş Milletler yetkililerinden Craig Mokhiber, “Batılı hükümetlerin suç ortağı olduğu bu dönemde Batı medyasının bileşeni olduğu bir mekanizma ile soykırıma arka çıktığını” dile getirdi. Bunlar, büyük medya kuruluşlarının haber yapma sorumluluğunu ne kadar yanlış kullandığına dair çarpıcı örnekler.

Medyanın Vicdanı: Etik ve Tarafsızlık

Tüm bu karanlık tabloda medya kuruluşlarının rolü kritik. Gazetecilik etiği, yayıncıların hiçbir görüşe kayırmacılık yapmadan haber sunmasını, farklı görüşleri adil biçimde yansıtmasını öğütler. Gerçekten de “tarafsızlık”, bir fikir veya taraf lehine olmadan bilginin iletilmesi demektir. Ancak günümüzde zaman zaman haberlerdeki dilin bu ilkelere uygun olmadığı görülüyor.


Ne yazık ki bazı yayın organları, Müslüman toplumları konu alırken abartılı veya bağlamından koparılmış ifadeler kullanıyor. Bu, toplumun gerçek olayları dürüstçe görmesini engelliyor. Medya manipülasyonu ve taraflı çerçeveler, halkın önyargılı algılarını pekiştiriyor, toplumsal güveni zedeliyor.


Oysa sağlıklı bir demokraside medya, ezilenlerin sesi olmalı, tarafsızlığı ilke edinmeli...

Kaynakça

Kalın, İbrahim. ve Esposito, John. Bir Korku ve Nefret Söylemi Olarak İslamofobi. İstanbul: İnsan Yayınları, 2018. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2025. https://books.google.com.tr/books/about/Bir_Korku_Ve_Nefret_Söylemi_Olarak_Isla.html?id=YRoutQEACAAJ&redir_esc=y


Al Jazeera. "Failing Gaza: Pro-Israel Bias Uncovered behind the Lens of Western Media." 5 Ekim 2024. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2025. https://www.aljazeera.com/news/2024/10/5/failing-gaza-pro-israel-bias-uncovered-behind-the-lens-of-western-media.


Anadolu Ajansı. "İngiliz Medyasında Müslümanlarla İlgili Haberler İslamofobik İfadelerle Dolu." Erişim tarihi: 7 Temmuz 2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ingiliz-medyasinda-muslumanlarla-ilgili-haberler-islamofobik-ifadelerle-dolu/2435050.


Center for Countering Islamophobia in Europe (CCIE). Report 2024. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2025. https://ccieurope.org/wp-content/uploads/2021/02/CCIE-REPORT-2024.pdf.


Harvard Law School Human Rights Journal. "Perpetuating Islamophobic Discrimination in the United States: Examining the Relationship between News, Social Media, and Hate Crimes." Mayıs 2021. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2025. https://journals.law.harvard.edu/hrj/2021/05/perpetuating-islamophobic-discrimination-in-the-united-states-examining-the-relationship-between-news-social-media-and-hate-crimes.


Jacobin. "In France, the Collective Denial of Islamophobia Is Deadly." Mayıs 2025. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2025. https://jacobin.com/2025/05/france-islamophobia-muslims-denial-violence.


The Guardian. "UK Islamophobic Assaults Surged by 73% in 2024, Anti-Hate Charity Reports." 19 Şubat 2025. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2025. https://www.theguardian.com/news/2025/feb/19/uk-islamophobic-assaults-surged-by-73-in-2024-anti-hate-charity-reports.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Blog İşlemleri

KÜRE'ye Sor