Molla Zeyrek Camii, İstanbul’un Fatih ilçesinin Zeyrek semtinde yer alan Bizans dönemine ait Pantokrator Manastırı’nın kiliseleri olup İstanbul'un fethinden sonra medreseye dönüştürülmüş ve İstanbul'un Osmanlı dönemine ait ilk eğitim kurumu olmuştur. Bizans döneminde İstanbul’un Ayasofya’dan sonra ikinci büyük Hristiyan mabedi olan Pantokrator Manastırı, Fatih Sultan Mehmed’in emriyle fetihten sonra medreseye dönüştürülmüş ve asıl ismi Mehmed olan Molla Zeyrek Efendi, bu medresede müderrisliğe tayin edilmiştir.
Pantokrator Kilisesi, camiye dönüştürüldükten sonra hem camii hem de caminin bulunduğu semt, Molla Zeyrek’e ithafen Zeyrek ismiyle anılmaya başlamıştır. Günümüzde “Molla Zeyrek Cami” adıyla anılan yapı; Bizans’tan Osmanlı’ya uzanan mimari, toplumsal ve kültürel katmanlarıyla İstanbul’un tarihî dokusunu zenginleştirmektedir.

Molla Zeyrek Camii (Zeyrek Akademi)
Tarihî Arka Plan
Bizans Dönemi
Bizans dönemindeki adı Pantokrator Manastırı'dır. Mimarı Nikeforos olarak bilinen yapı, İmparator II. Ioannes Komnenos'un eşi İmparatoriçe Eirene tarafından 1124 dolaylarında Hristos Pantokrator (Evrenin Hakimi İsa Mesih) adındaki kilise, kütüphane ve hastaneden oluşan bir manastır kompleksi şeklinde inşa edilmeye başlanmıştır. İmparatoriçe Eirene'nin 1134 yılındaki ölümünden sonra II. Ioannis, ilk kilisenin kuzeyine Theotokos Elaiusa (Şefkatli Meryem Ana) adında ayrı bir kilise daha inşa ettirmiştir. Son olarak iki kilisenin ortasına Arhangelos Mikhail (Başmelek Mikail) isminde bir mezar şapeli inşa ettirerek kiliseleri birleştirip bütün bir yapı hâline getirmiştir. Bu üç yapının birleşmesiyle, dinî ibadetle birlikte kamusal ve tıbbi işlevleri de kapsayan bir manastır kompleksi oluşturulmuştur. Manastır bünyesinde bir hastane, eczane, yaşlılar evi, ayazma, kütüphane ve tıp eğitimi veren bir okul yer almaktadır. Ayrıca manastırda doğrudan imparatorluk ailesine ait bir mezar bölgesi yer almaktadır. Bu mezar bölgesinde başta İmparator II. Ioannes ve eşi İmparatoriçe Eirene (mezarı daha sonra Ayasofya'ya taşınmıştır) ile beraber Komnenos ve Palaiologos hânedanlarına mensup birçok kişi gömülmüştür.
Latin İstilası Dönemi (1204–1261)
1204’teki Dördüncü Haçlı Seferi sonucunda Latinlerin İstanbul’u ele geçirmesi, Pantokrator Manastırı’nı da etkilemiştir. Manastır, Latin İmparatorluğu yönetimi sırasında kısmen boşaltılmış, bölgesel işlevleri aksamış; bazı bölümler depo veya idari amaçlarla kullanılmıştır. Yapının tıbbi ve eğitimsel hizmetleri büyük ölçüde dururken, yapı birçok tahribata uğramıştır. 1261’de Bizans’ın yeniden hâkimiyetiyle manastır işlevi kısmen eskiye döndürülmüş, ancak bazı yapısal hasarlar kalıcı olmuştur.
Osmanlı Dönemi
Pantokrator Manastırı kiliseden camiye dönüştürülen ilk yapıdır. İstanbul'un fethinden sonra Pantokrator Manastırı, Fatih Sultan Mehmed’in emriyle medreseye dönüştürülmüş ve Zeyrek lakaplı Molla Mehmed Efendi (Molla Zeyrek) bu medresede müderrisliğe tayin edilmiştir. Pantokrator Kilisesi, camiye dönüştürüldükten sonra hem camii hem de caminin bulunduğu semt, Molla Zeyrek’e ithafen Zeyrek ismiyle anılmaya başlamıştır.
Osmanlı döneminde yapı zamanla medrese ve cami olarak kullanılmış, manastırın bazı birimleri farklı işlevlerle dönüştürülmüştür. Örneğin keşiş hücrelerinin medrese odalarına; kilise yapılarının cami ve mescit işlevine kavuştuğu görülmektedir. Bununla birlikte yapı, cami fonksiyonuna uyarlanırken büyük ölçüde Bizans dönemi yapısal ögeleri korunmuştur.

Molla Zeyrek Cami (Fatih Belediyesi)
Mimari Özellikler
Plan ve Yapım Tekniği
Molla Zeyrek Camii, üç kilisenin birleşiminden oluşur: Kuzeyde Theotokos Kilisesi, güneyde Pantokrator Kilisesi ve ortada mezar şapeli (katholikon). Bu yapıların tümü Bizans mimarisine özgü “çapraz-inşa planı” (cross-in-square plan) ile inşa edilmiştir. Yapım tekniği olarak taş ve tuğla malzemelerin birlikte kullanıldığı “opus mixtum” tekniği tercih edilmiştir. Dış cephede yatay şeritler hâlinde tuğla sıralarının taşla dönüşümlü olarak uygulandığı görülür.
İç Mekân ve Süslemeler
İç mekânda zeminde opus sectile yöntemiyle döşenmiş mozaik izlerine ve yer yer fresk kalıntılarına rastlanır. Ana kubbe, dört ayak üzerine oturtulmuş ve kasnakla yükseltilmiştir. Osmanlı döneminde yapılan bazı eklemeler, cami işlevini karşılamak amacıyla yapılmış olup özellikle mihrap ve minber gibi unsurlar bu dönemde eklenmiştir. 18. yüzyılda yaşanan deprem sonrası yapılan onarımlarda ise barok etkili kalem işleri ve ahşap ögeler dikkat çeker.

Molla Zeyrek Cami (Pexels / Zeynep Şahin)
Restorasyon ve Günümüzdeki Durumu
Yapı, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde farklı zamanlarda çeşitli onarımlardan geçmiştir. En ciddi hasarı 1766 depreminde almış, ardından III. Mustafa döneminde onarılmıştır. 1953 ve 1966 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü bazı onarım çabaları göstermişse de daha çok ibadete açık güney bölümünü kapsarken, kuzey kısımlar uzun süre bakımsız kalmıştır. 2009 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Vakıflar Genel Müdürlüğü arasında imzalanan protokolle birlikte dokuz senelik restorasyon sürecinin ardından 29 Mayıs 2019 tarihinde hem bir ibadet mekanı olarak hem de tarihî ve kültürel bir miras olarak yeniden ziyarete açılmıştır.


