Muammer Kaddafi, 1969–2011 yılları arasında Libya’yı yöneten ve bu süreçte ülkenin siyasi, sosyal ve ekonomik yapısını derinlemesine dönüştüren bir devlet adamıdır. 27 yaşında gerçekleştirdiği kansız darbeyle Libya Krallığı’na son veren Kaddafi, yaklaşık 42 yıl süren iktidarında hem bölgesel hem de küresel siyasette tartışmalı bir figür haline gelmiştir. Kendisinin geliştirdiği “Üçüncü Evrensel Teori” ve bu teorinin temelini oluşturan Yeşil Kitap, onun ideolojik yönünü ortaya koymaktadır. Petrol gelirlerine dayalı refah politikaları, otoriter yönetim tarzı ve uluslararası ilişkilerde izlediği stratejiler, Kaddafi’nin siyasi kimliğini şekillendiren temel unsurlar olmuştur.
Erken Yaşamı ve Askeri Kariyeri
Muammer Ebu Minyar el-Kaddafi, 1942 yılında Libya’nın Sirte bölgesinde, Bedevi kökenli bir ailede dünyaya gelmiştir. Genç yaşlarda Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır’ın Arap milliyetçiliği düşüncelerinden etkilenmiş; özellikle 1956’daki Süveyş Krizi sırasında siyasi bilinci gelişmeye başlamıştır. Eğitim hayatına Libya Üniversitesi’nde tarih okuyarak başlayan Kaddafi, daha sonra Bingazi’deki Askerî Akademi’ye katılmış, 1966 yılında ise İngiltere’de kısa süreli askerî eğitim almıştır. Öğrencilik yıllarında monarşiye karşı duyduğu muhalefet giderek artmış, bu da ilerleyen süreçte onu rejim değişikliğine yönelik eylemlere yönlendirmiştir.
1969 Darbesi ve İktidara Gelişi
1 Eylül 1969 tarihinde Kral İdris’in yurt dışında bulunduğu sırada kansız bir askerî darbe gerçekleştiren Kaddafi, “Devrim Komuta Konseyi”nin başına geçerek Libya Arap Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir. Darbenin ardından yabancı askerî üsler kapatılmış, petrol sektörü başta olmak üzere pek çok stratejik alan millileştirilmiştir. Aynı süreçte, monarşi dönemine ait elit sınıf tasfiye edilmiş, halk mahkemeleri aracılığıyla geçmiş rejimle hesaplaşma gerçekleştirilmiştir. Bu gelişmeler, Libya’yı dış müdahalelerden bağımsız, milliyetçi temelli bir devlet yapısına kavuşturma hedefinin bir parçası olarak değerlendirilmiştir.
İdeolojik Yönelimi: Üçüncü Evrensel Teori ve Yeşil Kitap
1970’li yıllarda Kaddafi, kendi ideolojik vizyonunu sistematik hâle getirdiği Yeşil Kitap adlı eserini kaleme almıştır. Bu kitapta yer alan “Üçüncü Evrensel Teori”, kapitalizm ve sosyalizme karşı alternatif bir siyasi ve toplumsal model önerisi sunmaktadır. Teori; İslam’ın bazı ilkeleriyle sosyalizmin birleşimini temsil etmekte, doğrudan halk katılımına dayalı bir yönetim biçimini savunmaktadır. Parlamenter demokrasi ve siyasi partiler, halkın iradesini tam anlamıyla yansıtmadığı gerekçesiyle eleştirilmiş; bunların yerine “halk kongreleri” ve “halk komiteleri” önerilmiştir.
1977 yılında Libya, “Sosyalist Halk Cemahiriyesi” olarak yeniden tanımlanmış, cemahiriye sistemi teorik olarak iktidarın tabana yayılmasını amaçlamıştır. Ancak uygulamada, yönetim merkeziyetçi bir yapıya evrilmiş ve muhalefet bastırılmıştır. Kaddafi, devlet mekanizmasının tüm kademelerini kendi denetimi altına alarak siyasi partileri ve bağımsız sivil toplum kuruluşlarını yasaklamıştır.
İç Politika ve Sosyal Refah Uygulamaları
Kaddafi’nin iç politikasında, petrol gelirlerine dayalı bir ekonomik yapı ön plandadır. 1971–1974 yılları arasında petrol üretiminin büyük kısmı millileştirilmiş, elde edilen gelirlerle çeşitli sosyal refah projeleri hayata geçirilmiştir. Eğitim ve sağlık hizmetleri ücretsiz sunulmuş, altyapı yatırımları hızlandırılmış, konut, burs ve sosyal yardımlar yaygınlaştırılmıştır. Bu politikaların etkisiyle yaşam süresi ve okuryazarlık oranlarında dikkate değer artışlar gözlemlenmiştir. Ancak söz konusu gelişmelere rağmen temel hak ve özgürlükler ciddi biçimde sınırlandırılmış; ifade özgürlüğü, siyasi çoğulculuk ve hukuk devleti ilkeleri sistematik olarak ihlal edilmiştir.
Dış Politika ve Uluslararası İlişkiler
Kaddafi’nin dış politikasında Arap milliyetçiliği, antiemperyalizm ve Müslüman toplumların korunması ilkeleri belirleyici olmuştur. Mısır, Suriye ve Tunus gibi ülkelerle Arap Birliği oluşturma girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmış; bunun yerine, çeşitli silahlı gruplara sağlanan destekle küresel düzeyde tartışmalı bir aktör hâline gelmiştir. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), IRA ve Kızıl Tugaylar gibi örgütlere verilen destek nedeniyle Libya, özellikle 1980’lerde Batı ülkeleri tarafından izole edilmiştir. 1986 yılında ABD, Trablus ve Bingazi şehirlerini bombalamış; 1988’de meydana gelen Lockerbie uçağı saldırısında Libya sorumlu tutuldu ve ülkeye uluslararası yaptırımlar uygulandı. 1990’lı yıllardan itibaren Kaddafi, Afrika kıtasına yönelmiş ve “Afrika Birleşik Devletleri” fikrini ortaya atarak Afrika Birliği’nin oluşumuna katkı sağlamıştır. 2000’li yıllarda ise Batı ile ilişkilerini normalleştirme çabasına girmiş; Lockerbie saldırısının sorumluluğunu üstlenmiş, tazminat ödemiş ve kitle imha silahları programlarını sonlandırma taahhüdünde bulunmuştur.
2011 Arap Baharı ve Rejimin Sonu
2011 yılında Arap Baharı’nın etkisiyle Libya’da da kitlesel protestolar başlamış ve özellikle Bingazi kentinde yoğunlaşmıştır. Göstericilerin demokratikleşme taleplerine karşı Kaddafi yönetimi sert bir tutum sergilemiş; özel birlikler ve paralı askerler kullanarak muhalefeti bastırmaya çalışmıştır. Bu durum, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1970 ve 1973 sayılı kararlarıyla uluslararası müdahalenin önünü açmıştır. NATO öncülüğünde Mart 2011’de başlatılan askerî operasyonlar, muhalif güçleri desteklemiş; Ağustos ayında Trablus’un düşmesiyle Kaddafi rejimi fiilen sona ermiştir. 20 Ekim 2011 tarihinde doğum yeri Sirte’de yakalanan Kaddafi, aynı gün öldürülmüştür.
Türkiye’nin Tutumu
Türkiye, Libya’daki Arap Baharı sürecinde başlangıçta tarafsız bir pozisyon benimsemiş; Kaddafi yönetimiyle diyalog kurarak krizin barışçıl yöntemlerle çözülmesini savunmuştur. Ancak rejimin sivillere yönelik şiddeti üzerine Türkiye, Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde NATO operasyonuna destek vermiştir. Uçuşa yasak bölge uygulaması, insani yardım faaliyetleri ve sivillerin korunması gibi alanlarda aktif rol üstlenen Türkiye, Libya Ulusal Geçiş Konseyi ile ilişkilerini geliştirmiştir.



