Nuri Demirağ (1886–1957), Türkiye Cumhuriyeti’nin erken döneminde sanayi, ulaşım ve havacılık alanlarında birçok ilki gerçekleştiren sanayici, mühendis, girişimci ve siyasetçidir. Türkiye’nin ilk uçak fabrikasını ve özel uçuş okulunu kuran, yerli paraşüt üretimini gerçekleştiren, demiryolu, köprü ve baraj projeleriyle ülkenin kalkınma sürecine yön veren bir öncü olarak tanınmıştır. Ayrıca çok partili siyasi hayata geçişte kurduğu Millî Kalkınma Partisi ile Türkiye’nin ilk muhalefet partilerinden birinin lideri olmuştur.
Nuri Demirağ Belgeseli (İstanbul Ticaret Odası)
Hayatı ve Eğitim Yılları
Nuri Demirağ, 7 Mayıs 1886’da Sivas’ın Divriği ilçesinde Mühürdarzade Ömer Bey ve Ayşe Hanım’ın çocuğu olarak doğdu. Ailesi, bölgenin tanınmış ve saygın ailelerinden biriydi. Henüz üç yaşındayken babası Ömer Bey’in attan düşerek yaşamını yitirmesi, ailesinin geçim sorumluluğunu erken yaşta üstlenmesine yol açtı. Aynı yıl kardeşi Abdurrahman Naci Bey doğdu.
İlk öğrenimini Divriği’deki Sıbyan Mektebinde, ortaöğrenimini ise Divriği Rüştiyesinde tamamladı. Öğrenim hayatında başarılı bir öğrenci olarak tanındı. 1903 yılında Ziraat Bankasının açtığı memuriyet sınavını kazandı ve Kangal Şubesinde göreve başladı. Bir yıl sonra Koçgiri Şubesine tayin edildi. 1909 yılında bölgede yaşanan kıtlık sırasında, depolarda bulunan tahılları uygun fiyatla halka satarak kıtlığın etkilerini hafifletmeye çalıştı. Bu girişimi nedeniyle hakkında açılan soruşturma, olayın doğruluğunun anlaşılmasıyla ödüllendirilmesine neden oldu.
1910 yılında Maliye Bakanlığının sınavını kazanarak İstanbul’a tayin edildi. Beyoğlu Varidat Memurluğu görevinde bulundu. Bu görevi sırasında Taksim Kışlası ve Talimhane’nin yabancılara verilmesine karşı çıkarak görev değişikliğiyle Hasköy Mal Müdürlüğüne getirildi. Aynı yıllarda Maliye Mekteb-i Âlisinde gece derslerine devam etti. İstanbul’daki görev yıllarında Fransızca öğrendi ve maliye alanında kendini geliştirdi.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında İstanbul’un işgali döneminde Maliye Teftiş Heyeti’nde görev aldı. 1918’de Tatavla Şubesinde yaptığı bir denetim sırasında işgal kuvvetlerinin hakaretine uğraması üzerine istifa etti. Bu olaydan sonra memuriyet hayatına son verdi.
İş Hayatına Girişi ve İlk Teşebbüsleri
Nuri Demirağ, 1918 yılında devlet memurluğundan ayrılarak özel sektöre geçti. İlk teşebbüsü, o dönemde tamamen yabancıların kontrolünde bulunan sigara kâğıdı üretimi alanında oldu. Kendi sermayesiyle İstanbul’da küçük bir atölye kurarak “Türk Zaferi” adıyla Türkiye’nin ilk yerli sigara kâğıdını üretti. Bu üretim, yerli sanayi girişimciliğinin erken örneklerinden biri olarak kayda geçti.
Sigara kâğıdı imalatındaki başarısının ardından dış ticaret faaliyetlerine yöneldi. Bu dönemde ithalat ve ihracat alanında çalışarak sermayesini artırdı. 1920’lerin ortasında, Cumhuriyet’in başlattığı altyapı hamlesine katılarak müteahhitlik işlerine girdi. Yabancı bir şirkete verilmiş olan Samsun–Sivas demiryolu hattı inşaatı, hükümet tarafından Türk müteahhitlerine devredilince bu işi üstlendi. Kardeşi Abdurrahman Naci Bey ile birlikte hattın büyük kısmını tamamladı.
Demiryolu yapımındaki başarıları, Cumhuriyet yönetiminin imar politikalarıyla uyum içinde yürütüldü. Ülkenin ulaştırma altyapısına sağladığı bu katkı dolayısıyla kendisine “Demirağ” soyadı bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından verildi.
Demiryolu yapımındaki başarısı üzerine yeni hatların inşasını da üstlendi. 1920’li ve 1930’lu yıllarda Afyon–Antalya, Fevzipaşa–Diyarbakır, Sivas–Erzurum ve Irmak–Filyos demiryolu hatlarının yapımında görev aldı. Bu projeler sayesinde Türkiye’nin toplam 10.000 kilometrelik demiryolu ağının yaklaşık 1.250 kilometresi onun şirketi tarafından inşa edildi.
Demiryolu inşaatlarından elde ettiği kazanç, Nuri Demirağ’ın ilerleyen yıllarda ağır sanayiye yönelmesine olanak sağladı. Cumhuriyet’in ilk döneminde altyapı ve sanayi alanında iş yapan öncü müteahhitler arasında yer aldı.
Sanayi ve Altyapı Yatırımları
Demiryolu yapımındaki faaliyetlerinin ardından Nuri Demirağ, 1930’lu yıllarda sanayi yatırımlarına yöneldi. Bu dönemde, devletin kalkınma planlarıyla paralel olarak ülkenin çeşitli bölgelerinde ağır sanayi tesislerinin inşasını üstlendi.
1933 yılında Bursa’da Sümerbank Merinos Fabrikasının yapımına başladı. Aynı yıllarda İzmit’te Selüloz (SEKA) Fabrikasının inşaatını gerçekleştirdi. Sivas’ta Çimento Fabrikasının kurulmasında görev aldı; Karabük’te Demir-Çelik Tesislerinin yapımında yer aldı. Bu tesisler, Türkiye’nin erken sanayileşme döneminde temel üretim alanlarının oluşmasına katkı sağladı.
Nuri Demirağ ayrıca İstanbul Hal Binasının, Eceabat Havaalanının ve bazı kamu binalarının yapımını üstlendi. Sanayi faaliyetleri dışında, kamu yararına yönelik çalışmalarda da bulundu. Yıldız Sarayı önündeki yıkılmış tarihi çeşmeyi onarttı ve bunu bir gelenek hâline getirerek farklı şehirlerde toplam 43 çeşme yaptırdı.
1931 yılında Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayacak Boğaziçi Köprüsü Projesi’nin etütlerine başladı. 1934’te projesini tamamlayarak Amerikan “Bethlehem Steel Company” firmasıyla çalıştı. Köprünün hem kara hem demiryolu taşımacılığına uygun şekilde inşa edilmesi planlanmıştı. Proje Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından incelenip beğenildi, ancak dönemin Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya tarafından estetik gerekçelerle reddedildi.
Nuri Demirağ’ın gündeme getirdiği bir diğer proje ise Keban Barajı’ydı. 1933 yılında Sivas ve çevresine enerji sağlama çalışmaları yürütürken Fırat Nehri üzerinde baraj kurulmasını önerdi. Bu öneri, 1960’lı yıllarda devlet projeleri arasına alınarak uygulamaya geçirildi.
1930’ların sonuna gelindiğinde, Nuri Demirağ sanayi tesisleri, altyapı projeleri ve enerji planlamalarıyla Türkiye’nin ekonomik kalkınma sürecinde geniş bir etki alanı oluşturmuştu.
Havacılık Alanındaki Çalışmaları
Nuri Demirağ, 1930’lu yılların ortalarında sanayi faaliyetlerinden elde ettiği sermayeyi havacılığa yöneltti. Türkiye’nin kendi uçağını üretmesi gerektiği düşüncesiyle 1936 yılında uçak imalatına başladı. Türk Hava Kurumu’nun bağış çağrısına, “Para bağışlamak yerine bu ülkeye uçak fabrikası kazandıracağım.” diyerek karşılık verdi. Bu karar, Türkiye’de özel teşebbüs eliyle kurulan ilk uçak fabrikasının temellerini oluşturdu.

Nuri Demirağ Uçak İmalatını Denetlerken (Nuri Demirağ)
Uçak Fabrikasının Kuruluşu
17 Eylül 1936’da Beşiktaş Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi’nin yanında “Nuri Demirağ Tayyare Atölyesi”nin temeli atıldı. Bina, dönemin teknolojisine uygun biçimde metal konstrüksiyonlu olarak inşa edildi. Atölyede uçak gövdeleri, kanat parçaları ve planörler imal edilecek şekilde üretim düzeni oluşturuldu. Üretim çalışmalarını Türkiye’nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Reşit Alan yürüttü.
Beşiktaş’taki atölyenin ardından, deneme uçuşlarının yapılabilmesi için Yeşilköy’deki Elmaspaşa Çiftliği satın alındı. Bu araziye pistler, hangarlar ve bakım atölyeleri yapılarak modern bir tesis kuruldu. Tesisin Avrupa’daki en büyük havaalanı olan Amsterdam Havaalanı’ndan geniş olduğu belirtilmektedir. Bu alan, daha sonra İstanbul Atatürk Havalimanı olarak kullanılacak Yeşilköy sahasında yer aldı.
Yeşilköy’deki tesis yalnızca imalat yeri değil, aynı zamanda bir eğitim merkezi olarak da planlandı. Burada “Gök Okulu” adıyla bir uçuş ve bakım eğitimi kurumu oluşturuldu. Okulun eğitim programı, teorik derslerle birlikte uygulamalı uçuş eğitimlerini kapsıyordu.

Nuri Demirağ'ın Çalışmalarını Gösteren Bir Gazete Küpürü (Nuri Demirağ)
Üretilen Uçak ve Planörler
Nuri Demirağ Uçak Fabrikası’nda 1936–1944 yılları arasında iki uçak modeli ve bir planör serisi üretildi.
İlk model olan Nu.D-36, 1936 yılında geliştirilen çift kumandalı, tek motorlu bir eğitim uçağıydı. 1750 devir/dakika gücünde 150 beygirlik motoru bulunan bu model, iki kişilik kapasiteye sahipti. 12 adet üretildi ve ilk test uçuşları Kurtuluş Savaşı pilotlarından Basri Alev tarafından gerçekleştirildi. Uçak, 182 kilometre hız yapabiliyor ve 500 kilometre menzile ulaşabiliyordu.

Nu.D 36 Tipi 5 Uçak Gösteri Uçuşu Yapıyor (Nuri Demirağ)
İkinci model Nu.D-38, 1938 yılında tamamlandı. Çift motorlu, altı kişilik bir yolcu uçağı olarak tasarlanan model, 271 kilometre azami hıza ve 1000 kilometre menzile sahipti. Gerektiğinde bombardıman uçağına dönüştürülebilecek şekilde planlandı. 1944 yılında uluslararası sivil havacılık otoriteleri tarafından “A sınıfı yolcu uçağı” olarak tescillendi. Bu sınıf, dönemin teknolojik standartları açısından yüksek bir değerlendirmeyi ifade etmekteydi.

Nu.D 38'in Yapım Aşamaları (Nuri Demirağ)
Uçak üretimine ek olarak, 1939 yılında Türkiye’nin ilk yerli paraşütü imal edildi. Paraşütlerde kullanılan ipek hammaddesi için Baltalimanı’ndaki arazisine dut ağaçları dikildi ve ipek üretimi yapıldı.
Türk Hava Kurumu ile İlişkiler ve Hukuk Süreci
Fabrikanın faaliyete geçmesinden kısa süre sonra Türk Hava Kurumu, 65 planör ve 24 eğitim uçağı sipariş etti. Planörler kısa sürede tamamlanarak teslim edildi. Ancak eğitim uçaklarının teknik özellikleri üzerine yapılan değerlendirmelerde anlaşmazlık yaşandı. Kurum, uçakların teslimini reddetti.
Test uçuşlarından biri sırasında mühendis Selahattin Reşit Alan, iniş esnasında pist çevresine açılan hendeğe düşerek hayatını kaybetti. Bu olay sonrasında Türk Hava Kurumu, siparişi tamamen iptal etti. Nuri Demirağ, uçakların sözleşmeye uygun üretildiğini belirten bilirkişi raporlarına dayanarak dava açtı. Ancak mahkeme kararı Türk Hava Kurumu lehine sonuçlandı.
Aynı yıllarda uçak ihracatını kısıtlayan yasal düzenlemelerin yürürlüğe girmesiyle fabrika dış sipariş alamadı. Bu durum, üretimin durmasına ve tesisin faaliyetlerinin zamanla sona ermesine yol açtı.
Gök Okulu ve Pilot Eğitimi
Yeşilköy’de kurulan Gök Okulu, Türkiye’nin ilk özel uçuş okuluydu. Burada 1936–1943 yılları arasında toplam 290 pilot yetiştirildi. Eğitim programı, uçuş teknikleri kadar mekanik ve motor bakımı derslerini de içeriyordu. Öğrenciler arasında İstanbul Teknik Üniversitesinden getirilen mühendis adayları da bulunmaktaydı. 1941 yılında tamamen Türk yapımı ilk uçak, pilot Galip Demirağ tarafından İstanbul’dan Divriği’ye uçuruldu.
Demirağ’ın havacılık faaliyetleri, yalnızca uçak üretimiyle sınırlı kalmayarak pilot ve teknik personel yetiştirmeyi hedefleyen bir eğitim modelini de içerdi. Bu yapı, Türkiye’de sivil havacılığın kurumsal temellerinin atılmasına katkı sağladı.

Gök Okulu Öğrencisi Mezuniyet Yemini Ediyor (Nuri Demirağ)
Eğitim Faaliyetleri ve Gök Okulu
Nuri Demirağ, sanayi ve havacılık çalışmalarını yalnızca üretim alanıyla sınırlı tutmayarak, eğitim konusuna da sistemli biçimde yöneltti. Ona göre, millî kalkınmanın kalıcı olabilmesi için bilgi ve teknik beceriye sahip bir genç nüfusun yetiştirilmesi zorunluydu. Bu düşünceyle 1930’lu yılların ortalarından itibaren eğitim alanına doğrudan yatırımlar yapmaya başladı.
İlk olarak memleketi Sivas’ın Divriği ilçesinde ortaöğretim düzeyinde bir okul ve yurt inşa ettirdi. “Gök Ortaokulu” adını taşıyan bu kurum, bölgede açılan ilk ortaokul niteliğindeydi. Okul, aynı zamanda Demirağ’ın havacılığa yönelik ileride kurmayı planladığı eğitim sisteminin bir parçası olarak düşünülmüştü. Öğrencilerin konaklaması için 150 yataklı bir yurt binası da yaptırıldı. Divriği’deki bu eğitim kurumunda öğrencilerin tüm masrafları karşılanıyor, okul malzemeleri ve kitaplar ücretsiz olarak temin ediliyordu.
Bu girişimin ardından, Yeşilköy’deki uçak fabrikasının bulunduğu bölgede “Gök Okulu” adıyla bir uçuş ve havacılık teknik okulu kurdu. Okul, Türkiye’de özel teşebbüs tarafından açılmış ilk uçuş okulu olma özelliğine sahiptir. 1936 yılında faaliyete geçen okul, 1943 yılına kadar faaliyetini sürdürdü. Eğitim programı, dönemin sivil havacılık standartlarına göre düzenlenmişti. Öğrencilere aerodinamik, motor teknolojisi, uçak bakım ve kontrol sistemleri gibi teknik derslerin yanı sıra uçuş teorisi ve pratik uçuş eğitimi veriliyordu.
Gök Okulu’nun eğitmen kadrosu, Türk Hava Kurumundan gelen uzman pilotlar ve mühendislerden oluşmaktaydı. Okulun eğitim altyapısı içinde, Beşiktaş’taki atölyede üretilen uçaklar kullanıldı. Öğrenciler, önce teorik eğitim alıyor, ardından Yeşilköy pistlerinde uçuş deneyimi kazanıyordu. Eğitimlerini başarıyla tamamlayan kursiyerler “pilot diploması” alıyor ve Türk havacılığının ilk sivil pilotları arasında yer alıyordu.

Gök Okulu Öğrencileri Nuri Demirağ'ı Selamlıyor (Nuri Demirağ)
1941 yılında, okulun yetiştirdiği öğrencilerden biri olan Galip Demirağ, tamamen Türk yapımı “Nu.D-36” uçağıyla İstanbul’dan Divriği’ye uçarak okulun eğitim başarısını somut biçimde gösterdi. Bu uçuş, Türkiye’de özel sektör eliyle yetiştirilen pilotların ilk uzun mesafeli uçuşlarından biri olarak kaydedildi.
Nuri Demirağ’ın eğitim faaliyetleri yalnızca havacılıkla sınırlı kalmadı. İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde bir “Uçak Mühendisliği Bölümü” açılması için girişimlerde bulundu ve bu alandaki akademik gelişmenin desteklenmesini önerdi. Eğitim alanındaki bu çalışmalar, Demirağ’ın teknik bilgiyle sanayileşme arasında kurduğu ilişkiyi yansıtıyordu.
Divriği’deki okul ile Yeşilköy’deki Gök Okulu birlikte değerlendirildiğinde, Nuri Demirağ’ın eğitime yaklaşımı, yalnızca meslek öğretimi değil, aynı zamanda millî üretim bilinci kazandırma amacı taşımaktaydı. Okullarında yetişen öğrencilerin bir kısmı daha sonra Türk Hava Kurumu ve Türk Hava Yolları bünyesinde görev alarak havacılık sektöründe çalıştı.
Düşünceleri ve Vecizeleri
Nuri Demirağ, yaşamı boyunca sanayi, ekonomi, girişimcilik, ahlak ve millet kavramları etrafında şekillenen düşünceler ortaya koydu. Onun düşünce sistemi, dönemin ekonomik ve toplumsal dönüşümleriyle yakından ilişkiliydi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında sanayileşmenin zorunlu olduğuna inanıyor; kalkınmanın ancak yerli üretim, teknik bilgi ve serbest teşebbüsle sağlanabileceğini savunuyordu.
1930’lu yıllardan itibaren çeşitli konuşma ve yazılarında montaj sanayiine karşı çıkmış, “kopyacılığın” ülkenin gelişimini geciktireceğini dile getirmiştir. 1936 yılında yaptığı bir açıklamada “Avrupa’dan, Amerika’dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Şu halde Avrupa ve Amerika’nın son sistem tayyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir.” diyerek yerli üretim zorunluluğunu vurgulamıştır.
Demirağ’a göre, bir milletin kalkınması yalnızca sermayeyle değil, fikirle mümkündü. Bu nedenle teknik bilgiye ve girişimci ruha büyük önem verdi. “Türk, tayyaresini kendi eliyle yapmalıdır. Mademki bir millet tayyaresiz yaşayamaz, o hâlde bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan beklememelidir.” sözleri, onun bağımsız sanayi anlayışının özünü yansıtır.
Ekonomik görüşleri açısından, devlet müdahalesinin sınırlı olması gerektiğini düşünüyordu. 1940’ların ortasında kaleme aldığı metinlerde, serbest teşebbüsün ülkeyi kalkındıracak tek yol olduğunu belirtmiştir. Devletçiliğin ülkenin ekonomik dinamizmini kısıtladığını savunmuş, bu düşüncesini 1949’da hazırladığı Millî Kalkınma Partisi programına da yansıtmıştır. Bu programda liberal ekonomi politikaları, üretim ve ticaret serbestisi, enflasyondan kaçınma ve paranın değerini koruma ilkeleri yer almıştır.
Nuri Demirağ, kişisel servetin topluma ait bir emanet olduğunu dile getiren görüşleriyle de dikkat çekmiştir. 1947 yılında söylediği “Her şahsi servet, milletin fert elindeki bir emanettir. Her emanet gibi bunu suistimal bir cürümdür.” sözü, ekonomik ahlak anlayışını açıklar. Aynı yıl yaptığı başka bir konuşmasında “Hayatımda fuzuli masraflardan daima kaçındım. Çünkü kazandığım parayı Türk milletinin bir vediası olarak muhafazaya mecbur olduğumu unutmadım.” ifadelerini kullanmıştır.
Kalkınmayı yalnızca ekonomik bir olgu olarak değil, ahlaki bir sorumluluk olarak değerlendirdi. “Büyük eserler; lüks hayattan, büyük masraflardan ictinab sayesinde yapılan tasarruflardan meydana gelir.” diyerek israfın ve gösterişin üretim ahlakıyla bağdaşmadığını belirtmiştir.
Nuri Demirağ’ın düşüncelerinde teknik ilerleme ile millî kimlik arasında sıkı bir bağ bulunur. “Göklerine hâkim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye mahkûmdur.” sözüyle savunma ve sanayi alanlarında bağımsızlığın önemine işaret etmiştir. Ona göre, “Türk; insan kudretinin yaratabileceği her faydalı şeyi memleket için düşünmeye, düşündüğünü yapmaya ve başarmaya kadirdir.” Bu anlayış, onun genç kuşaklara duyduğu güveni ve eğitimle kalkınmaya olan inancını göstermektedir.
Demirağ’ın ekonomik vizyonu, zamanının ötesinde öneriler içermekteydi. 1954 yılında Avrupa’da “Müttehit Avrupa” düşüncesinin gelişeceğini, Türkiye’nin ise İslam dünyasıyla ortak bir ekonomik birlik kurması gerektiğini öne sürmüştür. Bu konuda “Bizi NATO’ya bile zorla kabul ettiklerini biliyoruz. Yarın herhangi bir Avrupa Birliğine katılabilmemiz için din, anane ve kültürümüz bize yardım edemez. Bizim için tek kurtuluş çaresi İslam ve Şark Birliğini kurmaktır.” demiştir.
Bu düşünceleri, yalnızca ekonomik alanla sınırlı olmayan, aynı zamanda uluslararası işbirliğini kültürel temeller üzerinde kurgulayan bir bakış açısını yansıtır. Nuri Demirağ, teknolojik ilerlemeyi, toplumsal ahlakı ve millî dayanışmayı birbirinden ayrılmaz kavramlar olarak ele almıştır.
Siyasi Faaliyetleri
Nuri Demirağ, ekonomik ve sanayi alanındaki çalışmalarının yanı sıra siyasal yaşamda da aktif bir rol üstlendi. 1940’lı yılların ortalarında Türkiye’nin tek partili yönetimden çok partili hayata geçiş sürecine girdiği dönemde, siyasal sahneye adım attı. Bu dönemde devletçi ekonomi anlayışına ve tek parti yönetimine yönelttiği eleştiriler, onun siyasete yönelmesinde belirleyici oldu.

Celal Bayar ve Nuri Demirağ (Nuri Demirağ)
Millî Kalkınma Partisinin Kuruluşu
Nuri Demirağ, 1945 yılında Türkiye’nin ilk muhalefet partilerinden biri olan Millî Kalkınma Partisini (MKP) kurdu. Partinin kuruluş tarihi 18 Temmuz 1945’tir. Bu parti, Cumhuriyet Halk Partisinin dışında kurulan ilk yasal muhalefet partisi olması bakımından Türk siyasal tarihinde özel bir yere sahiptir.
Partinin programında, ekonomik liberalizm, serbest teşebbüs, girişim özgürlüğü ve devletin ekonomik alandaki rolünün sınırlanması gibi ilkeler yer aldı. Nuri Demirağ, devletin iktisadi hayata yön veren değil, onu denetleyen bir konumda olması gerektiğini savunuyordu. Partinin adı, onun sanayi ve kalkınma konularına verdiği önemin bir yansıması olarak “Millî Kalkınma” şeklinde belirlenmişti.
Millî Kalkınma Partisi, aynı zamanda demokrasi kültürünün yerleşmesine katkı sağlamayı hedefliyordu. Parti tüzüğünde bireysel hak ve özgürlüklerin korunması, adaletin bağımsızlığı, eğitimde fırsat eşitliği, basın hürriyeti ve seçme-seçilme hakkının genişletilmesi gibi maddeler yer alıyordu.
Siyasi Tutumu ve Seçim Faaliyetleri
Nuri Demirağ, partisinin programında “milli kalkınma için serbest teşebbüs” ilkesini ön plana çıkarırken devlet eliyle yürütülen ekonomik faaliyetlerin verimsiz olduğunu ileri sürdü. Cumhuriyet Halk Partisinin (CHP) uyguladığı politikaların ekonomik hayatta tekelleşme yarattığını savundu. Bu dönemde yaptığı konuşmalarda “Türk milletinin enerjisini devlet dairelerinin duvarları arasına hapsetmek, kalkınmanın önüne geçmektir.” ifadelerini kullandı.
Parti, 1946 genel seçimlerine katıldı. Ancak seçimlerin açık oy–gizli tasnif sistemiyle yapılması ve Demokrat Partinin aynı dönemde kurulmuş olması nedeniyle Millî Kalkınma Partisi beklenen desteği bulamadı. Buna rağmen, Türkiye’de çok partili hayata geçiş sürecinde önemli bir rol oynadı. Parti, kapatılmadan yaklaşık on iki yıl boyunca varlığını sürdürdü.
1946 seçimlerinden sonra Millî Kalkınma Partisi içinde görüş ayrılıkları ve yönetim sorunları yaşandı. Parti içi çekişmelerin yanı sıra, basın ve bürokrasinin ilgisiz tutumu partinin etkisini azalttı. 1957 yılında Nuri Demirağ’ın vefatının ardından parti meclisi bir araya gelemediği için faaliyetleri sona erdi.
Demokrat Parti Dönemi ve Milletvekilliği
Millî Kalkınma Partisinin etkisinin azaldığı dönemde, Nuri Demirağ 1954 seçimlerinde Demokrat Partiden Sivas milletvekili adayı olarak siyasi hayatına devam etti. Bu süreçte sanayi ve ulaşım projeleri hakkındaki fikirlerini Meclis çalışmaları aracılığıyla dile getirdi. Ancak milletvekilliği döneminde herhangi bir yürütme görevi üstlenmedi.
Siyasi Görüşlerinin Temel İlkeleri
Nuri Demirağ’ın siyasal görüşleri, ekonomik bağımsızlık ve demokratik yönetime dayalı bir anlayışa sahipti. Ona göre, siyaset ve ekonomi birbirinden ayrı düşünülemezdi; güçlü bir ekonomi olmadan millî bağımsızlık sürdürülemezdi. Bu nedenle “Kalkınmanın esası, iktisadi hürriyettir.” düşüncesini benimsedi.
Parti politikalarının temelinde bireysel özgürlükler, üretimde yerli sanayi önceliği, serbest piyasa düzeni ve adalet mekanizmasının tarafsızlığı yer alıyordu. Bu ilkeler, onun girişimci kimliğiyle siyasal görüşleri arasında doğrudan bir ilişki bulunduğunu göstermektedir.
Nuri Demirağ’ın siyasi faaliyetleri, Türkiye’de çok partili hayatın kurumsallaşmasına katkı sağlamış ve sonraki dönem muhalefet partilerine örnek teşkil etmiştir.
Vizyoner Projeleri ve Öngörüleri
Nuri Demirağ, mühendislik ve sanayi alanlarındaki çalışmalarıyla olduğu kadar, ileriye dönük projeleri ve öngörüleriyle de dikkat çekmiştir. Cumhuriyet’in ilk döneminde Türkiye’nin kalkınması için modern altyapı ve sanayi yatırımlarına öncelik verilmesi gerektiğini savunmuş, buna paralel olarak çok sayıda teknik ve ekonomik proje geliştirmiştir. Onun ortaya koyduğu projelerin bir kısmı dönemin şartları nedeniyle uygulanamamış olsa da sonraki yıllarda Türkiye’nin kalkınma planlarında benzer biçimlerde hayata geçirilmiştir.
Boğaziçi Köprüsü Projesi
1931 yılında İstanbul Boğazı üzerinde kara ve demiryolu ulaşımını sağlayacak bir köprü inşa edilmesi için çalışmalar başlattı. Dört yıl süren inceleme ve araştırmalar sonucunda, Amerikan “Bethlehem Steel Company” firmasıyla iş birliği yaptı. Proje, San Francisco’daki Golden Gate Köprüsü ile aynı sistemde tasarlanmıştı ve 2000 metrelik bir açıklık üzerine oturtulacaktı.
1934 yılında tamamladığı proje dosyasını Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e sundu. Atatürk projeyi beğenerek destekledi; ancak dönemin Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya, köprünün Boğaz’ın görünümünü bozacağı gerekçesiyle uygulamaya izin vermedi. Buna rağmen Nuri Demirağ, köprü fikrinden vazgeçmedi ve “İstanbul buna muhtaçtır, ben yapmazsam çocuklarıma bırakırım.” ifadesiyle projesine olan bağlılığını dile getirdi.
Bu proje, Türkiye’de özel sermaye ile altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesine yönelik ilk örneklerden biri kabul edilmektedir. Nuri Demirağ, köprünün finansmanını devlet bütçesinden değil, kendi kaynaklarıyla karşılamayı teklif etmiş; bu yönüyle, günümüzde “Yap-İşlet-Devret” olarak bilinen modele benzer bir finansman sistemi önermiştir.
Keban Barajı ve Enerji Planlaması
1933 yılında Fırat Nehri üzerinde enerji üretimi sağlamak amacıyla Keban Barajı fikrini ortaya attı. Bu öneri, Türkiye’nin elektrik üretiminde dışa bağımlılığını azaltmayı hedefliyordu. Nuri Demirağ, hazırladığı taslak planı dönemin yetkililerine sundu; ancak teknik imkânların yetersizliği nedeniyle proje uygulamaya konulamadı. Bu fikir, 1960’lı yıllarda devletin enerji planlamaları arasına alındı ve 1974 yılında Keban Barajı’nın yapımı tamamlanarak hayata geçirildi.
Havaalanı ve Havacılık Altyapısı Projeleri
Nuri Demirağ, havacılığın Türkiye’nin savunması ve kalkınması için stratejik önemde olduğuna inanıyordu. Bu nedenle yalnızca uçak üretimiyle değil, havacılığa ait altyapının oluşturulmasıyla da ilgilendi. Yeşilköy’de kurduğu pist ve hangarlar, modern bir havaalanı ölçeğinde planlanmıştı. 1938 yılında buraya bağlı olarak “Gök Okulu”nu kurdu ve pilot yetiştirme faaliyetlerini başlattı. Ayrıca memleketi Sivas’ın Divriği ilçesinde bir havaalanı inşa ettirdi. Bu havaalanı, Türkiye’nin taşra düzeyinde özel girişimle yapılan ilk havalimanı olarak bilinmektedir.
Avrupa ve İslam Birliği Fikirleri
Nuri Demirağ, yalnızca teknik ve ekonomik konularda değil, uluslararası ilişkiler alanında da ileriye dönük düşünceler dile getirdi. 1950’li yıllarda Avrupa devletleri arasında bir birlik kurulacağını öngörerek “Müttehit Avrupa” düşüncesinin gelecekte siyasi bir gerçekliğe dönüşeceğini ifade etti. Buna karşılık Türkiye’nin yönünü yalnız Batı’ya çevirmemesi gerektiğini savunarak, İslam ülkeleri arasında ekonomik ve kültürel bir birlik kurulmasını önerdi. “Bizi NATO’ya bile zorla kabul ettiler; oysa kurtuluşumuz İslam ve Şark Birliği’nin kurulmasındadır.” sözleri, bu görüşünü yansıtır.
Sosyal ve Kentsel Projeleri
Nuri Demirağ’ın projeleri arasında sosyal yaşamı iyileştirmeye yönelik girişimler de yer aldı. Çeşitli şehirlerde tarihi çeşmelerin restorasyonunu yaptırdı ve toplam 43 yeni çeşme inşa ettirdi. Kent planlamasında yeşil alanların ve modern ulaşım yollarının önemine değinerek, İstanbul’un imar planına dair raporlar hazırladı. Bu raporlarda şehirde hava trafiği, deniz taşımacılığı ve kara yollarının birbirine entegre edilmesi gerektiğini belirtti.
Teknoloji ve Ulaşım Alanındaki Öngörüleri
Nuri Demirağ, teknolojik gelişmelerin yalnızca sanayiyi değil, toplumsal hayatı da dönüştüreceğini öngördü. 1940’lı yıllarda yaptığı konuşmalarda, gelecekte insanlığın “tek dünya, tek devlet” anlayışı etrafında birleşeceğini dile getirdi. Bu düşünce, onun teknolojiyi uluslararası barış ve işbirliğiyle ilişkilendiren yaklaşımını göstermektedir.
Onun vizyoner nitelikteki bu projeleri, uygulanma imkânı bulamasa da Türkiye’nin sonraki dönemdeki kalkınma ve altyapı politikalarına yön vermiştir. Özellikle Boğaziçi Köprüsü ve Keban Barajı gibi projeler, yıllar sonra devlet tarafından gerçekleştirilen benzer yatırımların öncülü olarak kabul edilmiştir.
Ölümü ve Mirası
Nuri Demirağ, 13 Kasım 1957 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Cenazesi, dönemin tanınmış siyasetçileri, mühendisleri ve öğrencilerinin katıldığı bir törenle Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi. Evli olduğu eşi Mesude Hanım’dan iki oğlu ve altı kızı olmak üzere sekiz çocuğu bulunmaktaydı. Ölümü, aynı zamanda Türkiye’de özel girişimle yürütülen erken sanayi ve havacılık çalışmalarının öncü döneminin de sonunu simgeledi.
Vefatının ardından Nuri Demirağ’ın girişimleri bir süre kamuoyunun ilgisinden uzak kaldı; ancak 1980’li yıllardan itibaren onun havacılık ve sanayi alanındaki faaliyetleri yeniden incelenmeye başlandı. Özellikle 2000’li yıllarda yerli sanayi ve millî üretim tartışmalarının gündeme gelmesiyle birlikte, Nuri Demirağ adı yeniden öne çıktı.
Divriği Havaalanı ve Anısının Yeniden Canlandırılması
Nuri Demirağ’ın 1940’lı yıllarda inşa ettirdiği Divriği Havaalanı, uzun süre atıl durumda kaldı. 2021 yılında bu havaalanına 84 yıl aradan sonra yeniden uçak inişi gerçekleştirildi. Bu gelişme, onun yerli havacılığa yaptığı katkıların yeniden hatırlanmasına vesile oldu.
Sivas’ın Divriği ilçesinde, Demirağ’ın yaşamı ve çalışmaları anısına düzenlenen çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. Havaalanının bulunduğu bölge, yerel yönetimler tarafından “Nuri Demirağ Havacılık Alanı” olarak adlandırılmıştır. Ayrıca Sivas’ta kurulan bazı eğitim kurumları ve kültür merkezleri de onun adını taşımaktadır.
Havacılık Mirası
Nuri Demirağ’ın ürettiği “Nu.D-36” ve “Nu.D-38” uçakları, Türk havacılık tarihinde yerli tasarımın ilk örnekleri olarak kabul edilir. Bu uçaklardan bazı parçalar ve planlar günümüze kadar korunmuştur. 2019 yılında Teknofest tarafından düzenlenen etkinlikte Teknopark İstanbul “Nu.D-36” modelinin simülasyon projesi sergilenmiş, Nuri Demirağ’ın uçağı yeniden tanıtılmıştır.
Bu proje, Nuri Demirağ’ın yerli üretim ve mühendislik vizyonunun modern teknolojiyle buluşmasına örnek oluşturmuştur. Aynı zamanda onun “kopyacılığa karşı millî icat” anlayışı, Türkiye’de savunma sanayi ve havacılık projelerinde sıkça atıfta bulunulan bir ilke haline gelmiştir.
Anısının Kurumlaşması ve Akademik Çalışmalar
Demirağ’ın sanayi, girişimcilik ve siyaset alanlarındaki faaliyetleri üzerine son yıllarda çok sayıda akademik çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar, onun ekonomik düşüncelerini, makro-kurumsal bağlamdaki girişimci kimliğini ve Millî Kalkınma Partisinin çok partili yaşama geçişteki rolünü incelemektedir.
Üniversitelerde ve sanayi kuruluşlarında düzenlenen sempozyumlarda, Nuri Demirağ’ın fikirleri “millî kalkınma modeli” bağlamında değerlendirilmekte; onun mühendislik ve girişimcilik anlayışı, Cumhuriyet dönemi sanayileşme tarihinin temel dönüm noktalarından biri olarak ele alınmaktadır.
Toplumsal ve Kültürel Etkisi
Nuri Demirağ, Cumhuriyet’in erken döneminde özel teşebbüs eliyle büyük ölçekli projeler yürütmüş nadir isimlerden biridir. Onun çalışmaları, Türkiye’de mühendisliğin ve sanayiciliğin toplumsal saygınlık kazanmasında etkili olmuştur. Divriği’deki okul ve havaalanı projeleri, aynı zamanda taşra bölgelerinde teknik eğitimin gelişmesine katkı sağlamıştır.
Vefatının ardından Türkiye’de havacılığın gelişimi uzun süre duraklama dönemine girmiş olsa da Demirağ’ın girişimleri ilerleyen yıllarda bu alandaki yeni teşebbüslere ilham kaynağı olmuştur. Günümüzde onun adı, yerli üretim, teknik bilgiye dayalı sanayileşme ve girişimcilik anlayışının sembolü olarak anılmaktadır.



