Operation Southern Spear, ABD tarafından başlatılan büyük ölçekli bir deniz‑gözetim ve anti-narkotik misyondur. Görev, “narco-teröristler” (uyuşturucu kaçakçılığı yapan silahlı örgütler) ile mücadeleyi hedeflemekte ve uyuşturucu kaçakçılığı rotalarının tespit edilerek kesilmesini amaçlamaktadır.
Operasyon Süreci ve Komuta
Operasyon 13 Kasım 2025’te, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth tarafından resmî olarak duyurulmuştur. Bu operasyon, ABD Güney Komutanlığı (Southern Command, SOUTHCOM) ve yeni kurulan Ortak Görev Gücü “Joint Task Force Southern Spear” liderliğinde yürütülür. Beyaz Saray, söz konusu görevi “narco‑teröristleri” (Uyuşturucu kaçakçılığı yapan silahlı örgütler) bölgeden temizlemek, uyuşturucu rotalarını kesmek ve ABD anavatanını tehdit eden ilaç akışını durdurmak amacıyla meşrulaştırmaktadırlar.【1】
Operasyonun ilanı, ABD donanmasının Karayip Denizi’ne büyük bir askeri yığınağı ile hemen örtüşmüştür. USS Gerald R. Ford uçak gemisi, destroyerler ve diğer deniz birimleri bölgeye konuşlandırılırken ABD savunma yetkilileri bu araçları narkotik koridorlarını izlemek, tespit etmek ve gerektiğinde kinetik müdahalelerde bulunmak için kullanacaklarını belirtmiştir. Bu operasyonun stratejik açıdan önemi, yalnızca uyuşturucu kaçakçılığı rotalarının kesilmesine yönelik değil; aynı zamanda teknolojik bir dönüşümde ABD Deniz Kuvvetleri’nin otonom sistem (Robotic and Autonomous Systems – RAS) kapasitesini test eden bir deneme sahası oluşturmasıdır.
Operasyon kapsamında, Eylül 2025’ten itibaren Karayipler ve Doğu Pasifik’te en az 21 saldırı gerçekleştirildiği bildirilmiştir. Pentagon verilerine göre bu saldırılarda 80’den fazla kişi yaşamını yitirmiştir. En son raporlarda, 15 Kasım’da Doğu Pasifik’te bir gemiye yapılan “ölümcül kinetik vurma” (lethal kinetic strike) sonucu üç erkek şahsın öldüğü açıklanmıştır.
U.S. Southern Command, bu geminin “tasnif edilmiş bir terör örgütüne" ait olması, kaçakçılık rotasında seyretmesi ve “uyuşturucu taşıdığını doğrulayan istihbarat” bilgisiyle vurulduğunu belirtmiştir. Savunma Bakanı Pete Hegseth, bu eylemleri “uluslararası sularda, yasal hedeflere karşı” yapılmış olarak nitelendirmiştir. Ayrıca, operasyonun bir parçası olarak MV-22B Osprey tiltrotor uçakları, gece görevleri için Karayip Denizi’nde konuşlandırılmıştır. Bu hava faaliyetleri, operasyonun yalnızca saldırı değil, sürekli izleme ve gözetim boyutları da taşıdığını göstermektedir.
Operasyonun askeri yığınağı da büyüktür. Karayipler bölgesine çok sayıda savaş gemisi, amfibi çıkarma gemisi ve deniz piyadesi unsurları konuşlandırılmış, bu konuşlandırma bölgede son yılların en büyük ABD askeri varlığı olarak değerlendirilmiştir.

Karayip sularına giriş yapan USS Gerald R. Ford (Picryl)
Askeri Boyut
Operasyon kapsamında kullanılan insansız sistemler, bağımsız görev yürütebilme kapasitesine ek olarak insanlı gemiler ve deniz üzeri operasyon merkezleri ile koordineli çalışacak şekilde tasarlanmıştır. Bu entegrasyon, sahadaki hedeflerin tespiti ve operasyonların eş zamanlı yürütülmesini mümkün kılmakta hem insanlı hem insansız platformların birlikte görev yapabilmesini sağlamaktadır. Uzun süreli devriye ve gözetleme görevlerinde kullanılan otonom sistemler, operasyonel verimliliğin değerlendirilmesine ve taktik, teknik ile prosedürel uygulamaların geliştirilmesine olanak sunmaktadır. Bu bağlamda operasyon, ABD Donanması’nın hibrit filo yaklaşımının uygulamalı bir örneği olarak değerlendirilebilir; insansız ve insanlı sistemlerin birlikte çalışabilirliğinin test edilmesi ve optimize edilmesi, operasyonel konseptlerin geliştirilmesine katkı sağlamaktadır.
Özellikle Saildrone Voyager tipi insansız yüzey araçları, görevde kritik bir rol oynamaktadır. Operasyon kapsamında 20 adet Voyager USV konuşlandırılmış, bu araçlar yüksek dayanıklılığa sahip ve gelişmiş sensör sistemleri ile donatılmıştır.
Bu insansız gemiler, Karayip Denizi ve Doğu Pasifik’te gözetleme amaçlı görevler için tasarlanmıştır. Bölgedeki deniz koridorlarını taramak, şüpheli gemi hareketlerini belirlemek ve elde edilen verileri ortak komuta merkezlerine gerçek zamanlı olarak aktarmak için kullanılmaktadır. USV’lerin ABD Sahil Güvenlik gemileriyle koordineli çalışması, insanlı ve otonom unsurların birlikte gözetleme ve müdahale kapasitesi oluşturmasını sağlamaktadır.
Teknik altyapıda BlackSea Technologies gibi şirketler de yer almaktadır. BlackSea, Operasyon Southern Spear kapsamında GARC (Global Autonomous Reconnaissance Craft) adı verilen 16 feet uzunluğundaki bir insansız yüzey aracını ve “Oceanus VI” adlı lojistik destek gemisini sağlamaktadır.

İnsansız platformlar üzerinden saldırı gerçekleştirilen uyuşturucu botları (Anadolu Ajansı)
Diplomatik ve Jeopolitik Karşılığı
Diplomatik açıdan, operasyon çeşitli gerilimler yaratmıştır. Venezuelalı lider Nicolás Maduro, ABD’yi operasyonu bir “müdahale örtüsü” olarak kullanmakla suçlamış ve bu duruma karşılık olarak ülkesinde geniş çaplı bir askeri seferberlik ilan etmiştir. Venezuela Savunma Bakanı Vladimir Padrino López ise operasyonu, Latin Amerika’nın egemenliğine yönelik “küresel bir tehdit” olarak tanımlamıştır. Bölgedeki bazı ülkeler ve gözlemciler, ABD’nin eylemlerinin yalnızca uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele ile açıklanamayacağını, stratejik baskı ve jeopolitik avantaj elde etme yönünde daha derin niyetler taşıdığını ileri sürmektedir.
Operasyonun yasal çerçevesi de tartışmalara konu olmuştur. Bazı hukuk uzmanları, teknelere yapılan saldırıların uluslararası silahlı çatışma kapsamında değerlendirilemeyeceğini ve operasyonun meşruiyet gerekçelerinin şeffaflığının sınırlı olduğunu belirtmiştir. Bu tartışmalar, operasyonun uzun vadeli diplomatik sonuçlarına ilişkin farklı değerlendirmelerin yapılmasına yol açmaktadır.
Bölgesel aktörler açısından, operasyonun artan ABD askeri varlığı üzerinde etkisi çeşitli şekillerde yorumlanmaktadır. Karayipler ve Latin Amerika ülkeleri, bu durumu kendi güvenlik ve politik dengeleri açısından takip etmekte ve olası etkilerini değerlendirmektedir.

