Panoptikon, 18. yüzyıl İngiltere’sinde hukukçu ve filozof Jeremy Bentham tarafından tasarlanan, merkezi gözetim ilkesine dayalı mimari bir modeldir. Yunanca kökenli “pan” (tüm) ve “optikon” (gören) kelimelerinden türetilen bu terim, her şeyi gören bir bakışa işaret eder. Bentham, bu yapıyı öncelikle hapishaneler için tasarlamış; ancak daha sonra bu modelin hastanelerden okullara, akıl hastanelerinden fabrikalara kadar birçok kuruma uygulanabileceğini ileri sürmüştür.
Panoptikon’un temelinde yatan fikir, gözetimin sürekliliği değil, gözetlenme olasılığının sürekliliğidir. Mahkûmlar, kendilerini izleyen biri olup olmadığını bilemedikleri için, her an izleniyor olabilecekleri varsayımıyla hareket ederler. Bu durum, dışsal bir zorlamaya gerek kalmadan içsel bir disiplin mekanizması oluşturur. Birey, gözetim ihtimalini içselleştirir ve kendi davranışını kendi üzerinde kurulan bu görünmeyen iktidar doğrultusunda düzenler.
Mimari ve İşleyiş Mekanizması
Panoptikon yapısı, ortasında bir gözetleme kulesi bulunan dairesel bir bina olarak tasarlanmıştır. Bu merkezi kuleden, çevresinde yer alan hücreler kesintisiz şekilde gözlemlenebilir. Ancak hücrelerdeki bireyler, gözetleyiciyi göremezler. Bu tek yönlü gözetim ilişkisi, gözetlenenin sürekli bir kontrol altındaymış hissiyle yaşamasına yol açar.
Bentham’ın amacı yalnızca daha düzenli ve ekonomik bir ceza sistemi kurmak değil, aynı zamanda toplumun çeşitli alanlarında “rasyonel” bir yönetim tarzı geliştirmekti. Ona göre Panoptikon, toplumun ıslahı ve denetlenmesi için en etkin yapısal çözümlerden biriydi.
Foucault ve Disiplin Toplumları
20. yüzyılda Michel Foucault, Hapishanenin Doğuşu (1975) adlı eserinde Panoptikon’u yalnızca bir mimari yapı olarak değil, modern iktidarın metaforu olarak yorumlamıştır. Foucault’ya göre modern toplumlarda iktidar, görünmez, dağılmış ama etkili biçimlerde işler. Panoptikon modeli, bu iktidarın bireyler üzerindeki işleyişini anlamak için bir araçtır.
Foucault’nun tanımıyla Panoptizm, sadece hapishanelerde değil, okulda, kışlada, hastanede, fabrikada ve diğer tüm kurumsal yapılarda işleyen gözetim odaklı iktidar mantığıdır. Disiplin toplumları, bireylerin bedenini değil, zihnini ve davranışlarını hedef alır. Panoptikon böylece yalnızca mahkûmların değil, tüm toplumun gözetlendiği bir yapı hâline gelir.
Panoptizm
Günümüzde Panoptikon’un işleyiş biçimi dijitalleşmeyle birlikte farklı bir boyuta taşınmıştır. Güvenlik kameraları, biyometrik sistemler, mobil uygulamalar ve sosyal medya platformları, bireylerin sürekli bir izlenme ve veri toplama düzeni içinde yaşamalarını sağlar. Gözetim artık yalnızca yukarıdan aşağıya değil, yatay ilişkiler içinde de işler; bireyler hem gözetleyen hem de gözetlenen hâline gelir.
Özellikle Facebook, Instagram gibi sosyal medya platformları, bireylerin davranışlarını sergiledikleri ve aynı zamanda denetlendikleri dijital Panoptikon’lar olarak işlev görür. Bu yeni gözetim düzeni bazı araştırmacılar tarafından “Yeni Panoptikon” ya da “Post-Panoptik toplum” olarak adlandırılmaktadır. Burada gözetimin merkezi bir aktörü olmamakla birlikte, sistemin içselleştirilmiş yapısı bireyleri gönüllü biçimde denetim altına alır.
Kentleşme ve Modern Mimarlıkta Panoptikon
Panoptik gözetim yalnızca bireylerin dijital davranışlarında değil, şehir planlamalarında ve kamusal alanların düzenlenmesinde de etkisini göstermektedir. “Akıllı şehirler” konsepti kapsamında toplumsal hareketlerin anlık takibi, yapay zekâ ile desteklenen analizler ve kamera sistemleri sayesinde kent mekânları, bireylerin davranışlarını sürekli izleyen yapılar hâline gelmiştir. Böylece klasik Panoptikon’un mimari düzeni, çağdaş kent yaşamına entegre edilmiş görünmektedir.

