Teknolojide Tekelleşmeye İtiraz: Haluk Bayraktar’dan Bağımsızlık Vurgusu
Son yıllarda küresel ölçekte teknoloji devlerinin pazar hakimiyetini artırması, yalnızca ekonomik bir sorun değil; ülkelerin stratejik bağımsızlığı, inovasyon süreçleri ve girişimcilik ekosistemleri üzerinde de büyük etki yaratıyor. Peki, bu tekelleşmeye karşı nasıl bir duruş sergilemek gerekiyor? T3 Podcast’in bu bölümünde, Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve Baykar CEO’su Haluk Bayraktar, bu soruya Milli Teknoloji Hamlesi vizyonu çerçevesinde yanıt veriyor.
T3 Podcast 1.Sezon 1.Bölüm Haluk Bayraktar (T3 Vakfı)
Milli Teknoloji Hamlesi: Stratejik Bir Zorunluluk
Haluk Bayraktar, teknoloji üretiminde bağımsızlığın artık bir tercih değil, bir zorunluluk olduğunun altını çiziyor. Türkiye’nin özellikle savunma sanayiinde geliştirdiği yerli projelerin, küresel teknoloji devlerine karşı bağımsız bir duruş sergilemenin en somut örneklerinden biri olduğunu ifade ediyor. Bu çabanın yalnızca teknik değil, aynı zamanda politik ve kültürel bir vizyonun ürünü olduğunu vurguluyor.
Tekelleşmenin Riskleri ve İnovasyonun Önündeki Engeller
Bayraktar, büyük teknoloji şirketlerinin dünya genelindeki hâkimiyetinin, yeni girişimlerin önünü tıkadığını ve inovasyonu sınırlandırdığını dile getiriyor. Bu durumun, özellikle gelişmekte olan ülkelerde genç girişimcilerin cesaretini kıran bir faktör olduğunu belirtiyor. Tekelleşmenin sadece pazarın değil, teknoloji üretiminde söz söyleme hakkının da belli merkezlerde toplanmasına yol açtığını ifade ediyor.
Türkiye’nin Rolü: Gençler ve Yeni Nesil Teknoloji Ekosistemi
Podcastte, TEKNOFEST gibi organizasyonların yalnızca birer teknoloji yarışması değil, aynı zamanda bir vizyon paylaşımı platformu olduğunun altı çiziliyor. Bayraktar’a göre, bu tür etkinlikler gençlerin üretim süreçlerine katılımını sağlayarak Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durabilen bir teknoloji ekosistemi oluşturmasında kilit rol oynuyor.
Geleceğe Yönelik Çağrı
Haluk Bayraktar, teknolojide bağımsızlığın ekonomik getirilerinin ötesinde, ulusal kimlik ve stratejik güvenlik açısından da önem taşıdığını vurguluyor. Ona göre, geleceğin dünyasında yalnızca tüketen değil, üreten ülkeler söz sahibi olabilecek.
Sonuç olarak, bu bölüm; teknolojide tekelleşmeye karşı durmanın yalnızca ekonomik değil, kültürel ve politik bir gereklilik olduğunu ortaya koyuyor. Bayraktar’ın vurguladığı gibi, geleceğin teknolojisini yalnızca tüketen değil, üreten toplumlar inşa edebilir.

