Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında Soğuk Savaş döneminde kurulan askerî iş birliği, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında yaşanan gelişmelerle ciddi bir krize sürüklendi. 1975 yılında ABD’nin Türkiye’ye yönelik silah ambargosu uygulamaya başlaması, iki ülke arasındaki ilişkilerde dönüm noktası oldu. Türkiye Cumhuriyeti, bu ambargoya tepki olarak 25 Temmuz 1975 tarihinde aldığı Bakanlar Kurulu kararıyla, İncirlik Hava Üssü hariç olmak üzere ülkedeki tüm Amerikan üs ve tesislerinin denetimini Türk Silahlı Kuvvetlerine devretti. Bu karar, Türkiye’nin dış politikasında egemenlik ve bağımsızlık ilkelerini önceleyen bir adım olarak tarihe geçti.
Tarihsel Arka Plan
1947 Truman Doktrini sonrasında ABD’nin Türkiye’ye sağladığı askerî ve ekonomik yardımlar, 1952’de NATO üyeliği ile stratejik bir nitelik kazandı. 1950’li yılların sonlarından itibaren Türkiye topraklarında ABD’ye ait çok sayıda askerî tesis ve istihbarat istasyonu kuruldu. 1969 yılında imzalanan Ortak Savunma ve İşbirliği Anlaşması (OSİA), bu üslerin yasal çerçevesini oluşturdu. Anlaşma kapsamında ABD, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde üs, radar ve haberleşme tesisleri işletmekteydi. Bu tesislerin çoğu Sovyetler Birliği’ne yönelik stratejik gözetleme ve iletişim faaliyetlerine hizmet ediyordu. Özellikle Belbucak, Karamürsel, Pirinçlik, Sinop, Trabzon ve Kürecik gibi bölgelerde konuşlandırılan bu yapılar, Soğuk Savaş’ın istihbarat savaşında önemli bir yer tutmaktaydı.
Kıbrıs Harekâtı ve ABD Ambargosu
20 Temmuz 1974’te Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde kırılmaya neden oldu. Harekât sırasında ABD yapımı silahların kullanılması, Amerikan yasalarına aykırı bulunarak Kongre’nin tepkisine yol açtı. 5 Şubat 1975’te ABD Kongresi, Türkiye’ye silah ve askerî yardım satışlarını durduran ambargo kararını yürürlüğe koydu. Bu karar, NATO müttefiki olan Türkiye tarafından “egemenlik haklarına müdahale” olarak yorumlandı. Ambargo sadece askerî malzeme tedariğini durdurmakla kalmamış, aynı zamanda Türk kamuoyunda geniş çaplı tepkiye neden olmuştur.

Kararın ardından bir gazete manşeti - (BağımsızHavacılar)
Türkiye’nin Kararı ve Uygulama Süreci
Türkiye, ABD’nin ambargoyu kaldırmaması durumunda Ortak Savunma ve İşbirliği Anlaşması’nı askıya alacağını 3 Haziran 1975’te diplomatik nota ile duyurdu. Bu uyarının ardından beklenen adım 25 Temmuz 1975’te atıldı. Aynı gün yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında alınan kararla, OSİA’nın yürürlüğü tek taraflı olarak durduruldu. Kararın ertesi günü, yani 26 Temmuz 1975 sabahından itibaren, Türkiye’deki ABD’ye ait tesislerin büyük çoğunluğu Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından denetim altına alındı. Devralınan tesisler arasında radar istasyonları, haberleşme merkezleri ve lojistik üsler bulunmaktaydı. İncirlik Hava Üssü ise NATO kapsamında faaliyet gösterdiği için uygulamanın dışında tutuldu.
Dönemin basını, bu gelişmeyi “Türkiye ABD üslerine el koydu” manşetleriyle duyurdu. Türk güvenlik güçlerinin tesisleri sorunsuz bir şekilde devraldığı ve ABD personelinin çoğunlukla üslerden ayrıldığı ya da faaliyetlerine son verdiği kaydedildi. Bu süreçte herhangi bir askerî çatışma ya da karşılıklı sürtüşme yaşanmadı.
Sonuçlar ve Diplomatik Etkiler
Türkiye’nin bu kararı hem iç politikada hem de uluslararası düzeyde yankı uyandırdı. İçeride millî egemenlik vurgusu ön plana çıkarken ABD ile ilişkilerdeki kriz daha da derinleşti. Türkiye’nin kararlılığı, kısa vadede Washington’da ambargonun yeniden değerlendirilmesine neden oldu. 1978 yılına gelindiğinde ambargo büyük ölçüde kaldırıldı. 1980 yılında ise Türkiye ile ABD arasında yeni bir savunma ve ekonomik iş birliği anlaşması imzalanarak ilişkiler normalleşme sürecine girdi.
1975’teki bu karar, Türkiye’nin dış politikasında bağımsız hareket etme arzusunu gösteren önemli örneklerden biri olarak kabul edilir. Aynı zamanda Türkiye’nin savunma alanında dışa bağımlılığını azaltma yönündeki çabalarının başlangıç noktası olarak da değerlendirilmiştir. Olayın ardından Türkiye’de yerli savunma sanayii üretimi gündeme gelmiş ve ilerleyen yıllarda bu alanda ciddi adımlar atılmıştır.

