KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Kıbrıs Barış Harekâtı

İstihbarat, Güvenlik Ve Askeri Çalışmalar+2 Daha
fav gif
Kaydet
kure star outline
thumbs_b_c_febe2faef1db41351230730b1f6f4770.jpg
Kıbrıs Barış Harekâtı
Tarih
1. Aşama Aşama: 20–22 Temmuz 19742. Aşama 14–16 Ağustos 1974
Yer
Kıbrıs Adası – GirneLefkoşaMağusaGüzelyurtMesaryaLefke
Amaçlar
Kıbrıs Türk halkını soykırım ve şiddet tehdidinden korumak15 Temmuz 1974 darbesiyle bozulan anayasal düzeni yeniden tesis etmekGaranti Antlaşması’ndan doğan Türkiye’nin müdahale hakkını kullanmakAda’da barış ve güvenliği sağlamak
Taraflar
Türkiye Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türk Mücahit KuvvetleriKıbrıs Rum Milli Muhafızları - EOKA-B ve Yunan Alayları
Hukuki Dayanaklar
1960 Garanti Antlaşması - Madde 4Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1967 tarihli müdahale yetkisi kararı
Öncesi
1963 “Kanlı Noel”1964 Erenköy Direnişi ve Cengiz Topel’in şehadeti1974 Yunan destekli darbe (Nikos Sampson)Sistematik Rum saldırılarıambargo ve kuşatma altında 11 yıl
Sonuç
Ada’nın kuzeyi Türk kontrolüne geçti (yaklaşık %36)1975: Kıbrıs Türk Federe Devleti1983: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ilanıBM Yeşil Hat çizgisiyle fiilî iki bölgelilikTürkiye’nin askeri varlığı (KTBK) kurumsallaştı
Stratejik Önemi
Doğu Akdeniz’de enerji ve deniz güvenliğiTürkiye’nin güney sınırlarının korunmasıMavi Vatan ve kıta sahanlığı politikalarının temel dayanak noktası

1974 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarafından gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı, yakın dönem Türk dış politikasının, uluslararası güvenlik stratejisinin ve Doğu Akdeniz jeopolitiğinin en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu harekât, yalnızca askerî bir müdahale değil; aynı zamanda uluslararası hukuk normlarına dayalı bir garantörlük uygulaması, bir insan hakları mücadelesi ve Türkiye'nin bölgesel güvenlik doktrininin sahadaki yansıması olarak tarihsel literatürde yerini almıştır.


Harekâtın temel gerekçesi, 1960 yılında kurulan iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rum tarafı tarafından tek taraflı olarak işlevsiz hâle getirilmesi, Türk halkının siyasal yapının dışına itilmesi ve 1974 yılında Yunanistan’daki askeri cunta eliyle gerçekleştirilen darbe ile Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhak edilmek istenmesidir. Türkiye, 1960 tarihli Zürih ve Londra Antlaşmaları’ndan doğan “garantörlük hakkı” çerçevesinde, 20 Temmuz 1974 tarihinde uluslararası hukuka uygun bir biçimde müdahalede bulunmuştur. Müdahale, iki aşamalı olarak gerçekleşmiş ve 16 Ağustos 1974 tarihinde tamamlanmıştır.


Kıbrıs'a barış getiren harekatın 50. yılı | "Ayşe tatile çıksın" (Anadolu Ajansı)

Tarihsel Arka Plan: Ada'nın Stratejik Konumu ve Siyasal Miras

Kıbrıs’ın Jeopolitik Önemi

Kıbrıs Adası, Doğu Akdeniz’in merkezinde, Anadolu’nun güney kıyılarına yaklaşık 65 km, Suriye’ye 95 km, Mısır’a 370 km ve Yunanistan’a yaklaşık 800 km mesafede yer alan stratejik bir konuma sahiptir. Bu coğrafî konum, Kıbrıs’ı tarih boyunca ticaret yollarının denetlenmesi, askerî üs olarak kullanılması, deniz hakimiyetinin tesisi ve bölgesel güç projeksiyonu açısından değerli kılmıştır.


Tarih boyunca Asur, Mısır, Pers, Roma, Bizans, Arap, Venedik ve Osmanlı İmparatorlukları gibi büyük uygarlıkların hâkimiyetine giren Kıbrıs, 1571 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmiş ve 307 yıl boyunca Türk egemenliği altında kalmıştır. Osmanlı döneminde adaya önemli miktarda Türk nüfus yerleşmiş ve bu dönemde çok dinli, çok etnikli bir toplumsal yapı şekillenmiştir.

İngiliz Dönemi ve Enosis Hareketi

1878’de Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından, İngiltere ile yapılan Kıbrıs Konvansiyonu ile ada, Osmanlı egemenliği devam etmek kaydıyla İngiliz idaresine bırakılmıştır. Ancak 1914’te İngiltere, I. Dünya Savaşı’nı fırsat bilerek adayı tek taraflı olarak ilhak etmiş, bu fiilî durum 1923 Lozan Antlaşması ile Türkiye tarafından da hukuken tanınmıştır.


Bu dönemde Kıbrıs Rum toplumu içerisinde “Enosis” (Birleşme) hareketi güçlenmiş; Yunanistan’a bağlanma arzusu, başta Ortodoks Kilisesi olmak üzere Rum elitleri tarafından sistematik biçimde desteklenmiştir. 1955–1959 yılları arasında Yunan Albay Georgios Grivas liderliğinde kurulan EOKA adlı terör örgütü, Enosis hedefi doğrultusunda hem İngilizlere hem de Kıbrıs Türk halkına karşı çok sayıda saldırı düzenlemiş, adada istikrarsızlığı tırmandırmıştır.


Bu gelişmeler üzerine, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında yapılan müzakereler sonucunda, 1959’da Zürih ve Londra Antlaşmaları imzalanmış; bu antlaşmalar çerçevesinde Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Böylece 1960 yılında iki toplumlu, eşit siyasi haklara sahip bir cumhuriyet inşa edilmiş; cumhurbaşkanlığı Rumlara, yardımcılığı ise Türklere verilmiştir. Ancak bu model, kısa süre içinde Rum tarafının müdahaleleri nedeniyle işlevsiz hâle gelmiştir.

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti ve Anayasa Krizi

Siyasal Yapı ve Temel Hükümler

Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası, iki toplumun siyasi eşitliğini ve ortak yönetimini esas alıyordu. Cumhurbaşkanı Rum, yardımcısı Türk olacaktı; her iki tarafın veto hakkı bulunuyor; bakanlıklar %70 Rum, %30 Türk olacak şekilde dağıtılıyordu. Ayrıca Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, Garanti Antlaşması çerçevesinde Kıbrıs’ın anayasal düzenini ve toprak bütünlüğünü koruma yükümlülüğü altına girmiştir. İttifak Antlaşması ise, Ada'da Türkiye’nin 650, Yunanistan’ın 950 asker bulundurmasına izin veriyordu.

Krizin Başlangıcı: 1963 Anayasa Girişimi

1963 yılında Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios, Türk toplumunun siyasal gücünü sınırlandırmak ve fiilî olarak devlet yapısından dışlamak amacıyla 13 maddelik anayasa değişikliği teklifi hazırladı. Bu teklif, Türklerin vetosunu kaldırmayı, kamu hizmetlerindeki temsil oranlarını düşürmeyi, özerk idari yapıları kaldırmayı ve ayrı belediyeleri ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Türk tarafı bu öneriyi kesin biçimde reddetti; Türkiye ise bunu anayasal düzene açık bir darbe olarak yorumladı.


Bu girişimle birlikte ortaklık devleti fiilen çöktü. 21 Aralık 1963’te, “Kanlı Noel” olarak anılan geniş çaplı saldırılar başladı. EOKA militanları ve Rum güvenlik güçleri, Türk mahallelerine saldırdı, 100’den fazla köy boşaltıldı, yüzlerce Türk sivil hayatını kaybetti. 25.000'den fazla Kıbrıslı Türk mülteci konumuna düştü ve toplumun önemli bir kısmı kuşatma altındaki bölgelerde yaşamaya zorlandı.

Devletin Fiilî Bölünmesi

1964’ten itibaren Türkler, kendi kendilerini yönettikleri, TMT’nin (Türk Mukavemet Teşkilatı) savunmasını sağladığı yarı otonom bir yapıya geçtiler. Rum yönetimi, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tek taraflı olarak sahiplenirken, Türkler tamamen sistem dışında bırakıldı. BM Barış Gücü (UNFICYP) Ada’ya konuşlandırıldıysa da, Türk toplumunun güvenini kazanamadı.

Harekâta Giden Süreç (1963–1974)

Sistematik Baskılar ve Türk Toplumunun Gettolaşması

1963 yılından itibaren Kıbrıs Türk toplumu, Rum yönetimi tarafından sistematik bir biçimde siyasal, ekonomik ve toplumsal izolasyona tabi tutulmuştur. Türkler, kamu hizmetlerinden, sağlık ve eğitim imkânlarından dışlanmış; tarım, ticaret ve ulaşım gibi ekonomik faaliyetleri kısıtlanmıştır. Bunun sonucunda 100’den fazla Türk köyü boşaltılmış ve Türk halkı adeta “getto” koşullarında, barikatlarla çevrili bölgelerde yaşamaya zorlanmıştır. Bu dönem, Kıbrıs Türkleri için kurumsal dışlanma, fiziksel güvensizlik ve psikolojik yıpranma yılları olarak tanımlanabilir.

Türkiye’nin İlk Müdahale Teşebbüsleri ve Diplomatik Süreç

Bu dönemde Türkiye, garantör ülke olarak diplomatik çözüm yollarını sonuna kadar zorlamış, ancak karşılığında Rum-Yunan ikilisinden bir uzlaşı gelmemiştir. 1964 yılında Erenköy bölgesine yönelik Rum saldırısı üzerine Türkiye, ilk kez sınırlı hava harekâtı gerçekleştirmiştir. Bu sırada Türk Hava Kuvvetleri’ne ait uçağın düşmesi sonucu pilot Cengiz Topel şehit olmuş, olay kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştır. Fakat 1964 Johnson Mektubu, Türkiye’nin müdahale kapasitesini kısıtlamış ve NATO dengeleri içinde tek taraflı adım atmasını zorlaştırmıştır.


1967 Geçitkale–Boğaziçi olayları, çok sayıda Türk sivilin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmış ve Türkiye yeniden müdahale hazırlıklarına girişmiştir. Ancak dönemin uluslararası konjonktürü ve ABD baskısı, bu süreci dondurmuştur. 1968’de BM gözetiminde başlatılan müzakereler, “iki toplumlu, iki bölgeli federasyon” ekseninde yürütülmüş; ancak Rum tarafının maksimalist talepleri nedeniyle çözümsüzlük süregelmiştir.

15 Temmuz 1974 Darbesi: Müdahale Sebebi

Asıl kırılma noktası, 15 Temmuz 1974 tarihinde Yunanistan’daki Albaylar Cuntası’nın desteğiyle EOKA-B tarafından gerçekleştirilen askerî darbe olmuştur. Darbe sonucunda Cumhurbaşkanı Makarios görevden uzaklaştırılmış, yerine Enosis yanlısı Nikos Sampson getirilmiştir. Bu gelişme, Enosis’in fiilen hayata geçirilmesi anlamına gelmiş; Makarios bizzat BM Güvenlik Konseyi’ne başvurarak “Kıbrıs işgal edilmiştir” açıklamasını yapmıştır.


Bu noktada Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal düzeni ortadan kalkmış, fiilî olarak devletin yönetimi Atina’daki cunta rejiminin kontrolüne geçmiştir. Kıbrıslı Türkler için bu, artık yalnızca bir eşitlik mücadelesi değil; varoluşsal bir güvenlik meselesi hâline gelmiştir. Türk köylerine yönelik saldırılar artmış, çok sayıda sivil katledilmiş, köyler yakılmıştır.

Türkiye’nin Askerî ve Diplomatik Hamleleri

Bu koşullar altında Türkiye, 1960 tarihli Garanti Antlaşması'nın 4. maddesi uyarınca harekete geçmiştir. Başbakan Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, Londra’ya giderek İngiltere ile birlikte üçlü müdahale önerisini dile getirmiş, ancak İngiltere bu öneriyi reddetmiştir. Bunun üzerine Türkiye, tek taraflı müdahale hakkını kullanma kararı almış ve 19 Temmuz 1974’te Bakanlar Kurulu harekât kararını resmen açıklamıştır.


Cepheye Giden Türk Askerleri (AA)

HAREKÂTIN ASKERÎ SEYRİ VE AŞAMALARI

Birinci Aşama: 20–22 Temmuz 1974

20 Temmuz 1974 sabahı saat 06.05’te, Türk Silahlı Kuvvetleri “Ayşe tatile çıksın” parolasıyla harekâtın ilk safhasını başlatmıştır. Harekât, hava indirme (Gönyeli), deniz çıkarma (Girne) ve kara birliklerinin ilerleyişiyle eş zamanlı olarak planlanmıştır. Hava Kuvvetleri, yoğun bombardımanla Rum mevzilerini etkisiz hâle getirmiş; Donanma ise çıkarma birliklerinin sahile ulaşmasını sağlamıştır.


Amaç, Girne-Lefkoşa koridorunun kontrol altına alınarak, Kıbrıs Türklerinin yaşadığı bölgelerin güvenliğini sağlamaktır. Kıbrıslı Türk mücahitler de bu süreçte aktif görev alarak Türk birliklerine sahada destek vermiştir.


22 Temmuz’da BM Güvenlik Konseyi’nin çağrısıyla ateşkes ilan edilmiştir, ancak bu ateşkese rağmen Rum-Yunan güçlerinin saldırıları devam etmiştir. Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerinde gerçekleştirilen toplu katliamlar, ikinci bir harekâtı kaçınılmaz kılmıştır.

İkinci Aşama: 14–16 Ağustos 1974

1. ve 2. Cenevre Konferansları’nın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, Türkiye 14 Ağustos sabahı saat 05.00’te ikinci aşamayı başlatmıştır. Hedef, Mağusa, Lefke ve Güzelyurt gibi stratejik bölgeleri kontrol altına almak ve kuzeydoğudaki Kıbrıs Türk nüfusunun güvenliğini tesis etmekti.


Türk Silahlı Kuvvetleri bu safhada yaklaşık 35.000 personel ile sahadaydı. Hava kuvvetleri mutlak hava üstünlüğünü sürdürmüş, kara birlikleri zırhlı unsurlarla desteklenmiş, donanma ise Ada çevresinde deniz güvenliğini sağlamaya devam etmiştir. 16 Ağustos 1974’te Mağusa’nın alınmasıyla ikinci safha da tamamlanmış ve harekât sona ermiştir.

Operasyonel ve Stratejik Değerlendirme

Kıbrıs Barış Harekâtı, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en kapsamlı ve başarılı müşterek askerî harekâtlardan biri olarak değerlendirilmiştir. Kara, hava ve deniz unsurlarının tam eşgüdüm içinde çalışması, hem askerî başarıyı hem de siyasi meşruiyeti sağlamıştır. Türk tarafı 498 şehit verirken, Rum-Yunan tarafında 4.000’e yakın kayıp verilmiştir.


Harekât sonucunda Ada'nın kuzeyinde 3.355 km²’lik bir alan Türk kontrolüne geçmiştir. Bu bölge, daha sonra Kıbrıs Türk Federe Devleti (1975) ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (1983) olarak kurumsallaşacaktır. BM tarafından kurulan Yeşil Hat, Ada'yı fiilen ikiye ayırmış ve sıcak çatışmalara son vermiştir.


Kıbrıs Barış Harekâtı 50’nci Yıl Belgeseli (T.C. Millî Savunma Bakanlığı)

İnsani ve Stratejik Boyutlar

İnsani Açıdan Müdahalenin Gerekçesi

Kıbrıs Türk halkı, 1963’ten 1974’e kadar geçen 11 yıllık süreçte yaşam hakkı, mülkiyet, eğitim ve sağlık gibi temel insan haklarından yoksun bırakılmıştır. EOKA-B ve Rum milis güçlerinin gerçekleştirdiği katliamlar, “soykırımsal eylem örnekleri” olarak literatürde yer bulmuştur. Ayvasıl, Muratağa, Atlılar ve Sandallar gibi katliamlar, kadın ve çocukların da hedef alındığını göstermektedir.


Bu bağlamda harekât, yalnızca anayasal düzenin yeniden tesisi değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının fiziksel varlığının korunması amacı taşımaktadır. Türk Kızılayı ve diğer kurumlar, savaş sonrası dönemde halkın insani ihtiyaçlarını karşılamak üzere Ada’ya yardım ulaştırmıştır.

Stratejik Boyut ve Doğu Akdeniz Jeopolitiği

Kıbrıs, Türkiye’nin güney kıyılarına olan yakınlığı nedeniyle, milli güvenlik doktrininin merkezinde yer almaktadır. Aynı zamanda Süveyş Kanalı, Filistin toprakları, İsrail sahil hattı ile Lübnan ve Suriye kıyılarına olan yakınlığı nedeniyle, Kıbrıs Adası, tarih boyunca bölgesel gerilimlerin odağında yer almış; bu durum, Ada’yı Türkiye açısından yalnızca tarihî değil, jeopolitik açıdan da vazgeçilmez bir konum hâline getirmiştir.


1974 sonrası dönemde kurulan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı (KTBK), Türkiye'nin Doğu Akdeniz güvenlik stratejisinin temel taşı hâline gelmiştir. 2020’li yıllarda gündeme gelen “Mavi Vatan” doktrini, doğal gaz rezervleri, deniz yetki alanları ve kıta sahanlığı meseleleri, Türkiye'nin bu bölgedeki askerî varlığını daha da anlamlı kılmıştır.


Kıbrıs 50. Yıl Marşı (T.C. Millî Savunma Bakanlığı)

Harekâtın Kalıcı Etkileri ve Siyasal Yapılanma

Kıbrıs Barış Harekâtı, yalnızca bir askerî operasyonun başarıyla sonuçlanması değil; yaklaşık yirmi yıllık etnik gerilim, anayasal kriz ve şiddet döngüsünün fiilen sonlandırılması anlamına gelir. Türkiye'nin 1960 tarihli Garanti Antlaşması çerçevesinde gerçekleştirdiği bu müdahale, uluslararası hukuka uygun, siyasi ve insani gerekçelere dayalı bir harekât olarak yakın tarih literatüründe önemli yer tutar.


Harekât sonrası ortaya çıkan yeni siyasal ve coğrafi statüko, yalnızca Kıbrıs Türk halkının güvenliğini sağlamakla kalmamış; aynı zamanda Türkiye’nin Doğu Akdeniz güvenlik mimarisinde etkili bir aktör olarak yerini sağlamlaştırmasını da mümkün kılmıştır.

Demografik Yeniden Yapılanma ve Fiilî Bölünme

Harekât sonucunda Ada’nın yaklaşık %36’sı Türk kontrolüne geçmiş; daha önce Kıbrıs’ın farklı bölgelerine dağılmış durumda yaşayan Kıbrıslı Türkler, kuzeyde yoğunlaştırılmıştır. Bu süreçte, Rumlar da güney bölgelerine göç etmiş ve Ada üzerinde etno-coğrafi ayrışma kalıcı hâle gelmiştir. Bu ayrım, 1975'te BM kontrolünde oluşturulan “Yeşil Hat” ile kurumsallaştırılmış ve Lefkoşa’yı ikiye bölen bir hat ile sınır çizgisi tanımlanmıştır.


Türkiye, bu bölgelerde askerî ve sivil altyapıyı geliştirerek kalıcı bir düzen kurmuştur. Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı aracılığıyla güvenliği sağlarken; Türk Kızılayı, TİKA, Sağlık Bakanlığı ve diğer kurumlar aracılığıyla barınma, eğitim, sağlık ve altyapı desteği vermiştir.

Devletleşme Süreci: KKTC’nin Kuruluşu

Harekât sonrasında Kıbrıslı Türkler, kendi siyasal geleceklerini tayin etme doğrultusunda adımlar atmıştır. Bu süreçte;


  • 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) ilan edilmiştir. Bu yapı, federal çözüm görüşmelerine açık, geçici bir siyasal yapı olarak düşünülmüş, aynı zamanda “kendi kaderini tayin” hakkının bir ifadesi olmuştur.


  • 15 Kasım 1983’te ise, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ilan edilmiştir. Bu ilan, Türk tarafının federasyon temelinde uzlaşma çabalarının karşılık bulmaması ve Rum tarafının tek taraflı AB üyeliği hedefi doğrultusunda hareket etmesi sonucu gündeme gelmiştir.


KKTC, bugün yalnızca Türkiye tarafından tanınmaktadır, ancak devletleşme süreci, siyasal kurumları, anayasası, parlamentosu, yargı organları ve çok partili sistemiyle işlevsel bir siyasal yapı sunmaktadır. KKTC’nin mevcudiyeti, sadece ulusal iradenin değil, aynı zamanda fiilî statüko gerçekliğinin bir sonucudur.

Uluslararası Müzakereler ve Federal Çözüm Girişimleri

Harekât sonrasında başlayan diplomatik girişimler, Birleşmiş Milletler gözetiminde çeşitli çözüm modelleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Özellikle şu süreçler dikkat çekicidir:


  • 1977 Denktaş–Makarios ve 1979 Denktaş–Kipriyanu Anlaşmaları, iki toplumlu ve iki bölgeli bir federasyon hedeflemiştir. Ancak uygulamaya dönük mekanizmalar hiçbir zaman hayata geçirilememiştir.


  • 2004 Annan Planı, federasyon çözümüne en yakın girişim olmuştur. Plan, iki toplumun siyasi eşitliği temelinde federal bir yapı öngörmekteydi. Türk tarafı bu planı %64 oranında kabul etmiş, ancak Rumlar %76 oranında reddetmiştir. Bu sonuç, uluslararası kamuoyunda Rum tarafının çözüme karşı isteksizliği olarak yorumlanmıştır.


  • Aynı yıl Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin tek taraflı olarak Avrupa Birliği’ne üye yapılması, diplomatik dengeyi Rum tarafı lehine bozmuş ve çözüm çabalarına ağır bir darbe vurmuştur.


  • 2017 Crans-Montana Konferansı da Rum tarafının Türkiye'nin garantörlüğünü reddetmesi üzerine başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

İki Devletli Model ve Yeni Diplomatik Duruş

2020’li yıllarda Türkiye ve KKTC, federasyon modelini resmi olarak sona erdirdiklerini ilan etmişlerdir. Yeni tez, iki egemen eşit devlet temelinde çözüm modeline dayanmakta; bu model, BM parametrelerinin dışına çıkmayı da göze almaktadır.

2021 Cenevre görüşmelerinde, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, altı maddelik bir planla bu yeni yaklaşımı sunmuştur. Bu planda;


  • KKTC'nin eşit egemenliği,
  • Eşit uluslararası statüsü,
  • Karşılıklı tanıma esasına dayalı işbirliği,
  • Türkiye’nin garantörlüğünün devamı gibi başlıklar öne çıkmaktadır.


Aynı dönemde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda açıkça “KKTC’yi tanıyın” çağrısı yapmış ve İslam İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı gibi çok taraflı platformlarda KKTC’nin statüsünün yükseltilmesi yönünde çalışmalar başlatılmıştır.

Statüko ve Kalıcı Barış Paradoksu

Bugün itibarıyla Kıbrıs meselesinde çözümsüzlüğün temel nedeni, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Türk halkını eşit siyasi ortak olarak kabul etmemesi, güvenlik ve garantörlük konularında Türkiye’yi devre dışı bırakmak istemesidir. Buna karşın Kıbrıs Barış Harekâtı’nın oluşturduğu fiilî statüko, Ada’da yaklaşık 50 yıldır sıcak çatışma yaşanmamasını sağlamıştır.


Statüko bir yandan çözümsüzlüğü derinleştirirken, diğer yandan fiilî barışı koruyan bir zemin üretmiştir. Bu ikilik, uluslararası hukukta sıklıkla tartışılan bir konu olup, fiilî durumun meşruiyeti, halkların self-determinasyon hakkı ve güvenlik garantileriyle birlikte değerlendirilmektedir.

Kaynakça

Anadolu Ajansı. “Kıbrıs’a Barış Getiren Harekâtın 50. Yılı.” https://www.aa.com.tr/tr/dunya/kibrisa-baris-getiren-harekatin-50-yili/3279544. Erişim tarihi: 10 Nisan 2025.


Anadolu Ajansı. “KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Türkü Bağımsızlığına, Özgürlüğüne ve Hürriyetine Kavuşmuştur.” https://www.aa.com.tr/tr/dunya/kktc-cumhurbaskani-tatar-20-temmuz-1974te-kibris-turku-bagimsizligina-ozgurlugune-ve-hurriyetine-kavusmustur/3279480. Erişim tarihi: 10 Nisan 2025.


Kapucu, Davud. “1974 Kıbrıs Hava Harekâtı.” Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi 4, no. 2 (Aralık 2020): 82–104. https://doi.org/10.47088/utad.837878.


Keser, Ulvi. Kızılay Belgeleri Işığında Kıbrıs Barış Harekâtı 1974. Ankara: Türk Kızılayı Yayınları, 2013.


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Bakan Ertuğruloğlu’nun Kıbrıs Barış Harekâtı’nın İkinci Aşamasının 49’uncu Yıl Dönümü Mesajı.” https://mfa.gov.ct.tr/tr/bakan-ertugruloglunun-kibris-baris-harekatinin-ikinci-asamasinin-49uncu-yil-donumu-mesaji/. Erişim tarihi: 10 Nisan 2025.


Millî Savunma Bakanlığı. “Kıbrıs 50. Yıl Marşı.” YouTube video. https://www.youtube.com/watch?v=cRMF3iPXhX4. Erişim tarihi: 10 Nisan 2025.


Millî Savunma Bakanlığı. “Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50. Yılı - Belgesel (MSB).” YouTube video. https://www.youtube.com/watch?v=flQNDCTNMxA. Erişim tarihi: 10 Nisan 2025.


Millî Savunma Bakanlığı. “Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50’nci Yılı Dolayısıyla Panel Düzenlendi.” https://www.msb.gov.tr/SlaytHaber/59116d6151d746d6b6509ec61384986f. Erişim tarihi: 10 Nisan 2025.


Muharip Gaziler Derneği. “Kıbrıs Barış Harekâtı.” https://www.muharipgaziler.org.tr/kibris-baris-harekati. Erişim tarihi: 10 Nisan 2025.


Orallı, Levent Ersin, İsmail Erkam Sula, ve Başak Telli. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50. Yılı = 50th Anniversary of the Cyprus Peace Operation. İstanbul: Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Yayınları, 2024.


TRT Avaz. “Kıbrıs Barış Harekâtı İçin Devleti Alarma Geçiren Belgeler Devlet Arşivlerinde Saklanıyor.” https://www.trtavaz.com.tr/haber/tur/avrasyadan/kibris-baris-harekati-icin-devleti-alarma-geciren-belgeler-devlet-arsivlerinde/669a289b620707dbea06d66e. Erişim tarihi: 10 Nisan 2025.


TRT Haber. “Kıbrıs Barış Harekâtı’nın Üzerinden 49 Yıl Geçti.” https://www.trthaber.com/foto-galeri/kibris-baris-harekatinin-uzerinden-49-yil-gecti/58072.html. Erişim tarihi: 10 Nisan 2025.


TRT Haber. “Tarihe Geçen Zafer: Kıbrıs Barış Harekâtı.” https://www.trthaber.com/haber/dunya/tarihe-gecen-zafer-kibris-baris-harekati-782973.html. Erişim tarihi: 10 Nisan 2025.


Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı. “Cumhurbaşkanı Erdoğan: O Gün Tüm Dünyaya Kıbrıs Türkü’nün Yalnız Olmadığını Gösterdik.” https://www.iletisim.gov.tr/turkce/haberler/detay/cumhurbaskani-erdogan-o-gun-tum-dunyaya-kibris-turkunun-yalniz-olmadigini-gosterdik. Erişim tarihi: 10 Nisan 2025.


Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Kıbrıs Meselesinin Tarihçesi, BM Müzakerelerinin Başlangıcı.” https://www.mfa.gov.tr/kibris-meselesinin-tarihcesi_-bm-muzakerelerinin-baslangici.tr.mfa. Erişim tarihi: 10 Nisan 2025.


Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB). “Barışın Teminatı: Kıbrıs Barış Harekâtı.” https://ytb.gov.tr/haberler/barisin-teminati-kibris-baris-harekati. Erişim tarihi: 10 Nisan 2025.

Günün Önerilen Maddesi
7/19/2025 tarihinde günün önerilen maddesi olarak seçilmiştir.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarNurten Yalçın10 Nisan 2025 11:39
KÜRE'ye Sor