Çivi yazısı, Mezopotamya uygarlıklarının geliştirdiği ve dünya tarihinde belgelenmiş en eski yazı sistemlerinden biridir. İnsanlığın sesleri kalıcı simgelere dönüştürme çabasının ilk sistemli örneklerinden biri olan çivi yazısı, yalnızca iletişimi kolaylaştırmakla kalmamış, aynı zamanda sosyal düzenin kurulmasına, hukukî kayıtların tutulmasına ve tarihsel hafızanın oluşmasına öncülük etmiştir. Bu yönüyle yazının tarih öncesi dönemden tarihsel döneme geçişi simgeleyen bir araç olduğu kabul edilir.

Çivi Yazısı Örneği (pexels)
Ortaya Çıkışı
Çivi yazısının doğuşu Sümerlerin M.Ö. 3200’lü yıllarda Uruk kentinde tapınak ve saray ekonomilerini düzenleme ihtiyacıyla doğmuştur. Başlangıçta ekonomik faaliyetleri kaydetmek amacıyla kullanılan basit piktogramlar, zamanla daha soyut ve simgesel biçimlere evrilmiştir. Bu süreçte “token” adı verilen kilden yapılmış küçük hesap taşları ile “bulla” adı verilen mühürlü kil zarflar önemli rol oynamıştır. Bu araçlar, tapınaklara getirilen malların kaydında güvenliği sağlamak ve ürün hareketlerini belgelemek için kullanılmıştır.
Pierre Amiet ve Denise Schmandt-Besserat gibi araştırmacılar, yazının evriminin bu nesnel hesap araçlarından başladığını ve Neolitik döneme kadar geri götürülebileceğini belirtmiştir. Hesap taşlarının şekillerinin zamanla kil tabletler üzerine çizilmesiyle yazı öncesi sembolik sistemler, yazının ilk formlarına dönüşmüştür.
Biçimsel Özellikleri
Çivi yazısı, adını karakterlerin çivi benzeri şekillerinden alır. İşaretler; yatay, dikey ve köşeli çizgilerden oluşur ve kamış kalemle yumuşak kile bastırılarak oluşturulurdu. Yuvarlak hatlara nadiren rastlanır. En belirgin özelliği, her bir çizginin ucunun üçgenimsi uçlara sahip olmasıdır. Asur ve Babil gibi farklı kültürlerde bu yazı farklı stillerle uygulanmıştır: Asur yazısı daha formal ve köşeliyken, Babil yazısı daha yumuşak ve kavisli yapıdadır. Yazının biçimi zamanla piktogramlardan fonetik sistemlere doğru evrilmiş, bu da çivi yazısının bir hece yazısına dönüşmesini sağlamıştır. Bu süreç, yazının sadece nesne kaydı değil, soyut kavramların da ifade edilmesine olanak tanıyan çok yönlü bir sistem haline gelmesini sağlamıştır.
Yazım Malzemeleri ve Yöntemi
Çivi yazısı, genellikle yumuşak kile yazılırdı. Yazım işlemi için kamıştan yapılmış kalemler kullanılır, bu kalemlerin ucu kile bastırılarak işaretler meydana getirilirdi. Yazım işleminden sonra tabletler ya güneşte kurutulur ya da fırınlanarak kalıcı hale getirilirdi. Özellikle diplomatik belgeler, hukuk metinleri ve edebî eserler dayanıklı kil tabletlerde saklanırdı. Tabletler; dikdörtgen, oval ya da yuvarlak biçimde olabilir, bazıları çift taraflı yazılmıştır. Resmî belgeler çoğu zaman mühürlenir, arşivlerde sistematik olarak saklanırdı.
Çözülme Süreci
Avrupalı seyyahlar tarafından ilk kez 17. yüzyılda Persepolis ve çevresinde görülen yazıtlar, çivi yazısının keşfine vesile olmuştur. 1621’de Pietro della Valle, bu yazıtları Avrupa’ya tanıtmış, ancak yazının çözülmesi için 19. yüzyıla kadar beklenmesi gerekmiştir.
Behistun (Bisütun) Yazıtı, çivi yazısının çözülmesinde dönüm noktasıdır. Üç dilde (Eski Persçe, Elamca, Akadca) yazılmış olan bu yazıt, dilbilimsel karşılaştırmalar yapılarak çözümlenmiştir. Grotefend, Rawlinson, Tychsen ve Oppert gibi bilim insanlarının çalışmaları sonucunda çivi yazısı, 1857 yılında büyük ölçüde çözümlenmiş ve bu gelişmeyle birlikte Mezopotamya uygarlıklarına ait on binlerce tablet okunabilir hale gelmiştir.

Van Urartu Ambarında Bulunan Çivi Yazılı Pithos (AA)
Kullanıldığı Diller ve Yayılımı
Çivi yazısı, başta Sümerce olmak üzere birçok dile uygulanmıştır. Bu diller arasında Akadca, Asurca, Babilce, Elamca, Hititçe, Urartuca, Eblaca ve Eski Persçe de yer alır. Her bir dil, çivi yazısını kendi fonetik ve morfolojik yapısına göre uyarlamıştır. Bu yönüyle çivi yazısı, hem ideogramik hem de fonetik öğeler barındıran karma bir sistemdir. Örneğin, Hititler çivi yazısını kullanmakla birlikte Hitit Hiyeroglifleri olarak bilinen bir başka yazı sistemini de kullanmışlardır. Ugarit dilinde ise çivi yazısı, 30 harfli ilk alfabe sistemlerinden biri olarak gelişmiştir.
Çivi yazısı, yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda insanlık tarihinin en köklü bilgi taşıyıcı sistemlerinden biri olarak kabul edilir. Yazının icadıyla birlikte bilgi depolama, gelecek nesillere aktarım ve toplumsal hafızanın kurulması mümkün olmuştur. Bu yazı sistemi, Mezopotamya kültürlerinin yönetim, ticaret, hukuk ve dinî uygulamalarının belgelenmesini sağlamış, yazılı tarihin başlangıcına zemin hazırlamıştır.

