KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

BlogGeçmiş
Blog
Avatar
Ana YazarYeşim Can10 Temmuz 2025 13:01

Çoklu Kimliklerin Sessiz Çığlığı

fav gif
Kaydet
kure star outline

“Ben kimim?”


Bu soru yalnızca bireysel bir merak değil; modern toplumun inşa ettiği kimlikler labirentinde yönünü yitirmiş bireyin varoluşsal bir çırpınışıdır.


Çağdaş birey, artık tekil bir kimliğin taşıyıcısı değil, birbirine eklemlenmiş, zaman ve mekâna göre biçimlenen çoklu kimliklerin devinimsel toplamıdır. Her sabah farklı bir toplumsal rolü giyinerek uyanır, gün boyunca bu kimliklerin karmaşasında savruluruz. Anne, yönetici, öğrenci, sosyal medya kullanıcısı, “başarılı insan” temsilleri arasında bölünerek, her birine ayrı ayrı yanıt vermek zorundayız. Bu çoklu aidiyet hâli, bir yandan esneklik ve çoğulluk vaat ederken, öte yandan kimlik yorgunluğunun habercisi olan bir parçalanmayı da beraberinde getirir.

Rol Değiştirirken Kaybolmak: Goffman’ın Sosyal Sahnesinde Birey

Erving Goffman’ın sahne metaforuna göre birey, toplumsal etkileşimde bir oyuncudur ve her toplumsal bağlam, ondan belirli bir performans talep eder. Toplumsal yaşam, görünmeyen bir tiyatro sahnesidir; birey ise bu sahnede önceden yazılmamış senaryoları doğaçlama oynamaya mahkûmdur.


Ancak bir role bürünmek, kaçınılmaz olarak diğerlerinden vazgeçmeyi de gerektirir. Böylece birey, “ben” dediği özün yerini, “ben olarak kabul edilen” temsilin aldığı bir düzleme evrilir. Kimlik, artık sahip olunan değil; inşa edilen, sürdürülen ve sürekli olarak onay bekleyen bir olguya dönüşmüştür.

Kimliğin Sıvılaşması: Bauman’ın Akışkan Çağında Biz

Zygmunt Bauman’ın Liquid Modernity (Sıvı Modernlik) kavramsallaştırması, modernitenin sabitlik ve süreklilik ilkelerinden sıyrılarak, geçicilik, kırılganlık ve belirsizlik üzerine inşa edildiğini öne sürer. Bu yeni toplumsal yapıda kimlik de “sabit bir benlik” olmaktan çıkar; artık o, bireyin pazarlanabilir yönlerine indirgenen ve sık sık güncellenmesi gereken bir “öz sunum” hâlini alır.


Kimliğin sürekliliği değil, dönüşebilirliği makbul hâle gelir. Instagram biyografisinde sık sık güncellenen unvanlar, LinkedIn’de art arda dizilmiş yetkinlik etiketleri; artık kimliğimizi değil, kimliğimizin pazarlama versiyonunu temsil eder. Bu noktada birey, kendini gerçekleştirmekten çok, kendini yeniden paketlemekle meşguldür.

Toplumsal Beklentiler ve Görünmeyen Kafesler

Toplum, görünmez normlar aracılığıyla bireye hangi koşulda nasıl davranacağını fısıldar. Bu normatif yapı, cinsiyete, sınıfa, dine, etnisiteye göre şekillenen katı beklentilerle bireyi kuşatır. Kadından “duyarlılık”, erkekten “kararlılık” beklenir. Başarı, hırsla; mutluluk, tüketimle; özgürlük ise seçim bolluğuyla eşanlamlı kılınır.


Çoklu kimlikler, böylece bireysel bir seçimin değil, çoğu zaman yapısal zorunlulukların ürünüdür. Kendi olmak, artık bir özgürlük değil; sınırlayıcı kategorilerden sıyrılmayı başaranların ayrıcalığına dönüşmüştür.

Kimlik Yorgunluğu: Parçalanmış Benliğin İzinde

Çoklu kimliklere sahip olmak, teorik olarak bireye esneklik, farklı alanlarda var olma kapasitesi ve adaptasyon becerisi kazandırır. Ancak bu çoğulluk, zamanla bir “benlik erozyonu”na yol açabilir. Her bir kimlik, ayrı bir enerji ve dikkat talep eder. Bu durum, bireyin kendini hiçbir role tam olarak ait hissedememesiyle sonuçlanır.


Çoklu kimliği temsil eden bir görsel. (Yapay zeka ile oluşturulmuştur.)


Kimlik yorgunluğu, öznel bir tükenmişlik hâlidir; birey, sürekli olarak bir kimliği oynarken diğerlerini bastırmak zorunda kalır. Bu da öznel bütünlüğün giderek aşınmasına neden olur. İnsan, böylece hem her yere ait hem de hiçbir yere ait hisseden bir “kimliksizlik hâli”ne sürüklenir.

Çözüm: Kimliği Aramak Değil, Kurmak

Bu çoklu kimlikler çağında çözüm, geçmişin saf, tekil ve değişmez bir “öz” arayışında değil; kimlikler arasındaki gerilimleri yönetebilme ve bu gerilimden yeni bir bütünlük inşa edebilme yetisindedir. Birey, çelişkilerini yok etmeye çalışmak yerine, onları tanıyarak ve içselleştirerek kendine özgü bir benlik haritası çizebilir. Her kimlik, dışarıdan dayatılmış bir maske olmaktan çıkar; bilinçle sahiplenilmiş bir yön, bir yüz olur.


Belki de “ben kimim?” sorusu, artık kesin bir yanıt bekleyen felsefi bir düğüm değil; her gün yeniden kurulması gereken, eksik kalmaya mahkûm ama anlamlı bir çaba hâline gelmiştir. Her bir kimlik, bu çabanın bir parçası, bir sesi, bir rengidir.


Ve işte o zaman, aynaya baktığımızda gördüğümüz yansıma bir gölge değil; kendi ellerimizle inşa ettiğimiz bir hakikat olur.

Parçalardan değil, parçaları kucaklayan bir bütünden doğan bir “ben.”

Tek ve sabit olmayan ama sahici.

Çelişkileriyle barışık, yaralarıyla anlamlı, kırılganlığıyla güçlü.

İşte orada başlar gerçek kimlik.

Sessizce, derinden, kendini hiç ilan etmeden...

Kaynakça

Bauman, Zygmunt. Liquid Modernity. Cambridge: Polity Press, 2000.

Goffman, Erving. The Presentation of Self in Everyday Life. New York: Anchor Books, 1959.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Blog İşlemleri

KÜRE'ye Sor