Devedikeni (Silybum marianum), papatyagiller (Compositae) familyasına ait, bir veya iki yıl yaşayabilen dikenli bir bitkidir. Gövdesi köşeli ve seyrek tüylerle kaplı olup 1 metreye kadar boylanabilir. Yaprakları soluk yeşil renkte, beyaz damarlı ve dikenlidir. Çiçekleri 5–10 cm uzunluğunda, genellikle pembemsi-mor renkte olup temmuz–ağustos aylarında açar. Çiçek başçığında yer alan tohumlar paraşüt benzeri tüylere sahip olup rüzgârla uzak mesafelere taşınır. Enginar ve marul ile yakın akrabadır.
Devedikeni (Pixabay)
Dağılımı
Bitkinin anavatanı Akdeniz bölgesidir. Türkiye’de Akdeniz, Ege ve Karadeniz bölgelerinde yaygın olarak görülmektedir. Dünya genelinde ise Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya’da yetişmektedir.
Morfolojik Özellikleri
Devedikeni, dik ve köşeli gövdesiyle dikkat çeker. Yaprakları dikenli, beyaz damarlı ve soluk yeşil renklidir. Çiçekleri genellikle pembemsi-mor renkte olup yaz aylarında açar. Meyve ve tohumları paraşüt biçimindeki yapılarla rüzgârla taşınır. Bitkinin bu yapısal özellikleri, kurak koşullarda hayatta kalmasını ve geniş alanlara yayılmasını sağlar.
Ekolojik Özellikleri
Devedikeni kurak ve sıcak iklim koşullarına dayanıklıdır. Su kaybını azaltmak amacıyla yapraklarının büyük bir kısmı dikenleşmiştir. Bu morfolojik uyum, bitkinin sıcak yaz koşullarında su tutmasına yardımcı olur. Ayrıca dikenleri, besleyici gövdesini otçul hayvanlardan korumaktadır.
Devedikeni (Pixabay)
Tarihçe ve Geleneksel Kullanımlar
Devedikeni, Avrupa kıtasında yaklaşık iki bin yıldır kullanılmaktadır. Eski Yunan ve Roma döneminde bilinen bitkiler arasında yer almış; özellikle karaciğer rahatsızlıklarının tedavisinde tercih edilmiştir. Dioskorides, devedikeni tohumlarının yılan ısırmalarına ve hidrofobiye (su korkusu) karşı kullanıldığını belirtmiştir. Ortaçağ’da yaşamış Gerard adlı botanikçi ise kökünün melankoli tedavisinde kullanıldığını aktarmıştır.
Tıbbi ve Farmakolojik Etkiler
Devedikeni (Silybum marianum), özellikle karaciğer rahatsızlıklarında kullanılmaktadır.Tohumlarından elde edilen silymarin bileşiğinin, karaciğerde protein sentezini artırarak hücre yenilenmesini sağladığı ve karaciğer hücrelerini virüsler, alkol ve ilaç kaynaklı toksinlere karşı koruduğu bildirilmektedir.
Mantar zehirlenmelerinde de etkinliği belirtilmiştir. Özellikle Amanita türü mantarların yol açtığı zehirlenmelerde, zehirlenme sonrası uygulandığında toksik etkinin tümüyle engellenebildiği, ilk 24 saatte verildiğinde ise zehrin etkisini azaltarak karaciğeri koruduğu aktarılmaktadır.
Laboratuvar çalışmalarında silymarinin cilt kanseri ve sedef hastalığı üzerinde etkili olduğu tespit edilmiştir. Avrupa ve ABD’de alkol tüketiminin karaciğer üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla doğal ilaç olarak kullanılmaktadır.
Kimyasal Bileşenler
Devedikeni (Silybum marianum)’nin içeriğinde yağ, nişasta, acı maddeler ve flavonolignan grubu bileşikler bulunmaktadır. Bu flavonolignanlar silibin, silidianin ve sillikristin olarak adlandırılmakta olup tümüne birden silymarin denilmektedir. Silymarin, karaciğer üzerinde etkili bir madde olarak tanımlanmıştır. Ayrıca suda çözünmeyen bu bileşik, en çok meyvede, az miktarda ise tohum ve yapraklarda bulunmaktadır.
Besin İçeriği
Devedikeninde yağ, nişasta, acı maddeler ve flavonolignan bileşikleri bulunmaktadır. Özellikle silymarin, bitkinin en önemli farmakolojik etken maddesi olarak öne çıkmaktadır. Bu bileşikler en yoğun şekilde bitkinin meyvesinde bulunur.
Devedikeni (Pixabay)
Anthelmintik Etkiler ve Ekonomik Önemi
Kaynaklarda Silybum marianum için doğrudan anthelmintik etkiler belirtilmemiştir. Ancak farmakolojik özellikleri nedeniyle tıbbi değeri yüksektir. Avrupa ve Amerika’da doğal ilaç hammaddesi olarak ekonomik bir öneme sahiptir. Bunun yanında halk hekimliğinde yaygın şekilde kullanılması ekonomik değerini artırmaktadır.