Diyojen Sendromu, özellikle yaşlı bireylerde görülen, ağır özbakım ihmaline, çevresel kirliliğe, aşırı istifçiliğe ve sosyal izolasyona yol açan bir klinik tablodur. Bireyin yaşam alanı ciddi biçimde bozulur, temel sağlık ihtiyaçları karşılanamaz ve çoğu vaka yardım tekliflerini reddeder ya da sorunlarının farkında olmaz. Bu özellik, sendromun yönetimini zorlaştıran temel unsurlardan biridir.【1】
Tarihçe
Sendrom, adını Antik Yunan filozofu Diyojen’den almaktadır. Diyojen’in toplum kurallarına karşı mesafeli ve minimal yaşam tarzı ile ilişkilendirilse de sendromun klinik özellikleri filozofun felsefi duruşundan farklıdır. Kavramın ilk kez tıbbi literatürde ele alınışı 1960’lı yıllara dayanır. Macmillan ve Shaw, yaşlı bireylerde gözlenen “kişisel ve çevresel temizlik standartlarının bozulması” durumunu tanımlamışlardır.【2】
Klinik Özellikler
Diyojen Sendromu’nun temel belirtileri arasında kişisel hijyenin ciddi biçimde ihmal edilmesi, ev ortamında çöp ve kullanılmayan eşyaların aşırı birikmesi (hoarding), yaşam alanının sağlıksız hale gelmesi, tıbbi bakımın reddedilmesi ve belirgin sosyal geri çekilme bulunur.
Belirtiler çoğu zaman demans veya frontal lob disfonksiyonlarıyla daha ağır seyretmektedir. Türkiye’de yapılan klinik gözlemler, sendromun yalnızca psikiyatrik bir sorun değil, aynı zamanda sosyal bağların zayıflamasıyla ilişkili bir durum olduğunu ortaya koymaktadır.【3】 Ngeh ise felç geçirmiş, eşini kaybetmiş yaşlı bir kadında sendromun dramatik şekilde ortaya çıktığını bildirmiştir. Bu bulgu, sendromun stresli yaşam olaylarıyla tetiklenebileceğine işaret etmektedir.【4】
Diyojen Sendromunu Temsil Eden Bir Görsel (Yapay Zeka ile Oluşturulmuştur.)
Nedenler ve Risk Faktörleri
Sendromun etiyolojisi çok faktörlüdür.
- Nörolojik ve psikiyatrik etkenler: Demans, frontal lob bozuklukları, obsesif-kompulsif belirtiler ve afektif bozukluklarla ilişkilidir.
- Sosyal faktörler: Yalnız yaşama, sosyal destek eksikliği, ekonomik yetersizlikler ve yas süreci sendromun gelişiminde belirleyicidir.
- Kültürel bağlam: Türkiye’de yapılan olgu çalışmaları, Diyojen Sendromu’nun yalnızca tıbbi değil, aynı zamanda sosyal dinamiklerle de tetiklendiğini ortaya koymuştur.
Bu çok yönlü nedenler, sendromu hem klinik hem de sosyal hizmet perspektifinden ele almayı gerekli kılar.
Tanı
Diyojen Sendromu için uluslararası sınıflandırma sistemlerinde (örneğin DSM-5) bağımsız bir tanı kategorisi bulunmamaktadır. Ancak “hoarding disorder” (istifleme bozukluğu) ve “self-neglect” (özbakım ihmaline) ilişkin ölçütlerle örtüşmektedir. Tanı koymada en önemli araçlar klinik gözlem, yaşam alanının değerlendirilmesi ve sosyal hizmet incelemeleridir. Ev ziyaretleri, kişinin gerçek yaşam koşullarını anlamada kritik rol oynar.【5】
Tedavi ve Yönetim
Sendromun yönetimi multidisipliner bir yaklaşım gerektirir.
- Psikiyatrik destek: Depresyon, anksiyete ya da obsesif-kompulsif belirtiler varsa farmakoterapi uygulanabilir, ancak bu tek başına sendromu ortadan kaldırmaz.【6】
- Sosyal hizmet ve çevresel müdahale: Ev ortamının düzenlenmesi, hijyenin sağlanması ve sosyal destek ağlarının güçlendirilmesi gerekir.
- Geriatrik rehabilitasyon: Evcik ve Kızılay, el kavrama gücü gibi fonksiyonel göstergelerin günlük yaşam aktiviteleriyle bağlantısını ortaya koymuş, bu tür rehabilitasyon uygulamalarının özbakımın yeniden kazanılmasında etkili olduğunu vurgulamıştır.【7】
- Motivasyonel görüşmeler: Yardım reddi sık görüldüğü için, bireyin tedaviye uyumunu artırmaya yönelik iletişim yöntemleri önemlidir.
Toplumsal Önemi ve Prognostik Görünüm
Diyojen Sendromu hem bireysel hem de toplumsal açıdan ciddi riskler taşır. Kişisel bakımın ihmal edilmesi enfeksiyon, beslenme bozukluğu, düşme ve kazalara yol açarken; çevresel kirlilik komşuluk ilişkileri, toplum sağlığı ve güvenliği için tehdit oluşturabilir. Erken tanı ve sosyal hizmetlerin koordineli müdahalesi ile yaşam kalitesi iyileştirilebilir. Ancak yardım reddi ve farkındalık eksikliği, tedavi başarı oranlarını sınırlamaktadır.【8】