Atatürk döneminde Doğu Anadolu'da bir üniversite kurulması fikri, yalnızca eğitim alanında değil, aynı zamanda bölgesel kalkınma, kültürel yayılma ve toplumsal dönüşüm amacıyla şekillendirilmiş bir girişimdir. 1936–1938 yılları arasında bu düşünce, devletin resmi belgelerine ve siyasi söylemlerine yansımış; özellikle Van Gölü çevresinde bir yükseköğretim kurumu inşa edilmesi yönünde çeşitli bürokratik ve idari hazırlıklara başlanmıştır. Bu süreçte Atatürk’ün doğrudan yönlendirmesiyle oluşturulan planlar, Doğu Anadolu’da modern bir kültür ve eğitim merkezi oluşturulması hedefini taşımıştır.
Doğu Üniversitesi Kurma Fikrinin Ortaya Çıkışı
Cumhuriyet’in ilanından sonra Türkiye’de eğitim alanında köklü reformlara gidilmiş, bu kapsamda ilköğretimden yükseköğretime kadar tüm kademelerde modernleşme çabaları başlatılmıştır. Osmanlı’dan devralınan Darülfünun, 1933 yılında kapatılmış; yerine İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. Bu gelişme, yükseköğretimin yeniden yapılandırılması açısından bir dönüm noktası olmuştur.
Cumhuriyet kadroları, ülkedeki kalkınmayı ve çağdaşlaşmayı sadece Batı bölgeleriyle sınırlı tutmak istememiş, aynı zamanda Orta ve Doğu Anadolu’da da kültür merkezleri oluşturma hedefi gütmüştür. Bu çerçevede, batıda İstanbul Üniversitesi’nin, merkezde Ankara Üniversitesi’nin ve doğuda ise Doğu Üniversitesi’nin kurulması planlanmıştır. Ancak doğuda bir üniversite kurulması düşüncesi, çeşitli sebeplerle (başta II. Dünya Savaşı olmak üzere) hayata geçirilememiştir.
Doğu Üniversitesi kurma fikrinin tarihi arka planı, yalnızca 1937’de Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki konuşmasına değil, daha erken dönemlerde basında yer alan haberlere kadar uzanır. 1935 ve 1936 yıllarında bazı gazetelerde üniversitenin Van’da kurulması yönünde haberler yer almış; bu haberler zamanla bir kamuoyu oluşmasına katkı sağlamıştır. Atatürk'ün 1937’deki meclis konuşması, bu fikri resmiyet kazandıran bir dönüm noktası olmuş; Van Gölü çevresinde modern bir üniversite ve kültür şehri kurulması gerekliliği vurgulanmıştır.
Bu fikir, yalnızca eğitim ihtiyacından değil, aynı zamanda doğu illerinin sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmasının hızlandırılması hedefinden de beslenmiştir. Üniversite düşüncesi, Doğu Anadolu’nun geri kalmışlığının telafisi için bir araç olarak değerlendirilmiş; bölgenin imar, sağlık, ulaşım ve güvenlik gibi sorunlarının çözümüne katkı sağlayacak bir merkez olması amaçlanmıştır.
Basının Doğu Üniversitesi Sürecindeki Rolü
Doğu Üniversitesi fikrinin ortaya çıkışı ve gelişiminde, dönemin basını önemli bir rol oynamıştır. 1930’lu yıllarda Doğu Anadolu’nun geri kalmışlığı sıkça gündeme getirilmiş; bu durumun çözümü için yükseköğretim kurumlarının bölgeye kazandırılması gerektiği savunulmuştur. Özellikle 1935–1936 yıllarında, çeşitli gazetelerde Van’da bir üniversite kurulması yönünde haberler ve yazılar yayımlanmış, bu yayınlar üniversite düşüncesinin halk arasında tanınmasına ve tartışılmasına katkıda bulunmuştur.
Basının bu süreçteki işlevi yalnızca haber vermekle sınırlı kalmamış, aynı zamanda kamuoyu oluşturma ve devlet politikalarını yönlendirme işlevi de görmüştür. Üniversitenin Van'da kurulmasının gerekliliğine ilişkin basında çıkan yazılar, Atatürk’ün dikkatini çekmiş ve bu doğrultuda 1937 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada Van Gölü kıyılarında modern bir üniversite ve kültür şehri kurma düşüncesini kamuoyuna açıklamıştır.
İlerleyen yıllarda, özellikle Demokrat Parti döneminde de basın, Doğu Üniversitesi meselesini gündemde tutmaya devam etmiştir. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’in konuya dair yaptığı açıklamalar geniş biçimde haberleştirilmiş; bölge halkının beklentileri, ilim heyetlerinin incelemeleri ve siyasi gelişmeler basında yakından izlenmiştir. Basında yer alan bu haberler, bölge halkında üniversiteye dair bir beklenti ve aidiyet duygusunun gelişmesine neden olmuştur.
Böylece basın, hem üniversitenin yerinin belirlenmesi sürecinde halkın taleplerini yansıtan bir platform olmuş hem de üniversitenin Doğu Anadolu’da kurulması fikrinin kurumsallaşmasında etkili bir araç olarak işlev görmüştür.
Tahsin Uzer’in Açıklamaları ve Umum Müfettişlik Raporları
Doğu Üniversitesi fikrinin şekillenmesinde yalnızca siyasetçiler ve bilim insanları değil, aynı zamanda devletin taşra denetiminden sorumlu olan Umum Müfettişlik sistemi de etkin bir rol oynamıştır. Bu çerçevede, Doğu illerinin genel durumu hakkında önemli gözlemler sunan Umum Müfettişlik raporları, bölgedeki sosyoekonomik geri kalmışlığı, eğitim yetersizliğini ve halkın devlet hizmetlerine erişimdeki zorluklarını ortaya koymuştur.
Bu bağlamda, Birinci Umum Müfettişlik görevini yürüten Tahsin Uzer, doğrudan Doğu Üniversitesi fikriyle ilgili dikkat çekici değerlendirmelerde bulunmuştur. Tahsin Uzer’in raporları ve açıklamaları, yalnızca bir bölgesel kalkınma sorununun değil, aynı zamanda bir milli eğitim meselesinin altını çizmektedir.
Uzer, Doğu Anadolu’nun yüzyıllar boyunca ihmal edildiğini ve bu durumun eğitim düzeyine, halkın gelişmişliğine ve devlete olan bağlılığına doğrudan yansıdığını ifade etmiştir. Ona göre, bu sorunların aşılmasında en etkili araç, bölgeye yükseköğretim kurumlarının kazandırılmasıdır. Üniversite, yalnızca eğitim ihtiyacını karşılamayacak; aynı zamanda bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel dönüşümünü de hızlandıracaktır.
Tahsin Uzer’in görüşleri, hükümetin doğuda bir üniversite kurma kararının gerekçelendirilmesinde sıkça atıf yapılan belgeler arasında yer almış; bu yönüyle hem fikri hem de idari anlamda Doğu Üniversitesi girişimini destekleyen temel dayanaklardan biri olmuştur.
Van Gölü Çevresinde Üniversite Kurma Girişimleri
Doğu Üniversitesi kurulması fikrinin ilk somutlaşmaya başladığı yer olarak Van Gölü çevresi, özellikle Mustafa Kemal Atatürk tarafından işaret edilmiştir. Atatürk, 1 Kasım 1937 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı açılış konuşmasında, doğu bölgesinde modern bir kültür şehri kurma ihtiyacını dile getirmiş; bu şehrin Van Gölü’nün en güzel kıyılarında inşa edilmesi gerektiğini açıkça belirtmiştir. Bu görüş, bölgenin hem coğrafi hem de stratejik özelliklerine dayanmaktaydı.
Atatürk’e göre Van Gölü çevresi; elverişli iklimi, verimli toprağı, ulaşım açısından doğal liman işlevi görecek bir gölün varlığı gibi nedenlerle yükseköğretim kurumu kurmak için uygun bir zemin oluşturmaktaydı. Ayrıca, bölgede ilk ve ortaöğretim okullarıyla birlikte öğretmen, ziraat ve sanat okulları açılarak bu üniversiteye bağlı bir eğitim ağı geliştirilmesi de planlanmıştır. Bu okullar hem uygulama alanı hem de üniversiteye öğrenci ve içerik desteği sağlayacak birer laboratuvar işlevi görecekti.
Van’da kurulması düşünülen üniversite; yalnızca fakültelerden ibaret olmayacak, çevresinde akademisyen konutları, kültür ve eğlence mekanları (sinema, tiyatro, gazino, halkevi, spor kulüpleri vb.) ile bir bütün halinde tasarlanmış modern bir şehir modeli olarak hayal edilmiştir. Akademik kadronun büyük bölümü İstanbul'da veya yurt dışında eğitim almış kişilerden seçilecek; ayrıca Avrupa ve Amerika’ya öğrenci gönderilerek yetişmiş bilim insanları üniversiteye kazandırılacaktı.
Her ne kadar bu kapsamlı proje Atatürk’ün sağlığında uygulamaya konulamamış olsa da, Van Gölü çevresinde üniversite kurma düşüncesi ilerleyen yıllarda yeniden gündeme gelmiş, özellikle Demokrat Parti döneminde yapılan ilim heyeti gezilerinde Van ili tekrar değerlendirmeye alınmıştır. Buna rağmen, çeşitli teknik ve idari nedenlerle daha sonrasında üniversitenin Erzurum’da kurulmasına karar verilmiş ancak bu da tamamlanamamıştır.

