Dr. Nicolaes Tulp'un Anatomi Dersi (The Anatomy Lesson of Dr Nicolaes Tulp), Hollandalı ressam Rembrandt van Rijn tarafından 1632 yılında yapılmış bir grup portresidir. Eser, Amsterdam Cerrahlar Loncası’nın isteği üzerine, praelector anatomiae (Latince; anatomi okutmanı, yani loncanın resmi anatomi eğitmeni) unvanını taşıyan Dr. Nicolaes Tulp’un halka açık bir anatomi dersi verdiği anı belgelemek üzere hazırlanmıştır. 169.5 x 216.5 cm boyutlarında olan tablo, tuval üzerine yağlı boya tekniğiyle yapılmış ve günümüzde Lahey’deki Mauritshuis Kraliyet Resim Galerisi’nde sergilenmektedir.
Rembrandt bu yapıtında yalnızca bilimsel bir etkinliği değil, aynı zamanda yaşam-ölüm ilişkisini, bireysel ve kolektif varoluşu, mesleki hiyerarşiyi ve bilimsel bilgiyle dini sembolizm arasındaki bağı görsel olarak yorumlamıştır. Tabloda yer alan ceset, hırsızlık suçu nedeniyle idam edilen Adriaen Adriaenszoon’a, diğer adıyla Aris Kindt’e aittir.
Dr. Nicolaes Tulp'un Anatomi Dersi (The Anatomy Lesson of Dr Nicolaes Tulp), Rembrandt. (Flickr)
Tarihsel Bağlam: 17. Yüzyılda Anatomik Bilgi ve Toplumsal İlgisi
Avrupa’da 16. yüzyılın başlarından itibaren gelişen anatomi eğitimi, 17. yüzyılda özellikle Hollanda’da kamusal etkinlik niteliği kazanmıştır. 1555 yılında Kral II. Philip’in onayıyla Amsterdam Cerrahlar Loncası’na idam edilmiş suçluların bedenlerini diseksiyon (bedenin bilimsel amaçla kesilerek incelenmesi) yoluyla anatomi öğretiminde kullanma ayrıcalığı tanınmıştır. Bu dersler yılda bir kez, kış aylarında, soğuk havanın cesetlerin korunmasını kolaylaştırması nedeniyle yapılırdı.
Bu tür gösteriler yalnızca tıp öğrencilerine değil, ücret ödeyen halka da açık olurdu. İzleyiciler arasında hekimler, cerrahlar, hukukçular ve soylular da yer alırdı. De Waag (Tartı Evi) adlı kamu binasında yer alan anatomi tiyatrosu, 200–300 kişilik izleyici kapasitesiyle bu derslere ev sahipliği yapardı.
Her birkaç yılda bir, dersin anısını yaşatmak için bir ressamdan grup portresi sipariş edilirdi. Bu geleneğin bir örneği olan The Anatomy Lesson of Dr Tulp, 1628 yılında praelector anatomiae seçilen Nicolaes Tulp’un 1632’de verdiği ilk kamu dersi üzerine gerçekleştirilmiştir.
Ressam: Rembrandt van Rijn (1606–1669)
Rembrandt Harmenszoon van Rijn, 1606’da Leiden’de doğmuş ve 1669’da Amsterdam’da ölmüştür. Hollanda Altın Çağı’nın en önemli sanatçılarından biri kabul edilir. Yaklaşık kırk yıllık kariyerinde 400’e yakın tablo, 1.000’in üzerinde çizim ve 300 kadar gravür (baskı kalıbı üzerine kazıma yöntemiyle yapılan resim) üretmiştir.
Rembrandt kariyerine Leiden’de başlamış, kısa sürede kazandığı başarıyla 1631’de Amsterdam’a taşınmıştır. 1632’de aldığı bu prestijli sipariş, onun Amsterdam sanat çevrelerinde tanınmasını sağlamış ve kariyerinde önemli bir dönüm noktası oluşturmuştur. Sanatında ışık-gölge (chiaroscuro) tekniğini ustalıkla kullanan Rembrandt, psikolojik derinlikli portreleri ve dramatik kompozisyonlarıyla tanınır.
Rembrandt van Rijn. (Yapay Zeka ile Üretilmiştir.)
Işık Gölge (Chiaroscuro) Tekniği
Rembrandt’ın en karakteristik sanat tekniklerinden biri olan ışık gölge (İtalyanca: Chiaroscuro), ışığın ve gölgenin güçlü karşıtlıklarla kullanılarak hacim, derinlik ve dramatik vurgu yaratılmasını sağlayan bir yöntemdir. Dr. Nicolaes Tulp'un Anatomi Dersi'nde bu teknik, özellikle Tulp’un elleri, yüzü ve kadavranın sol ön kolu gibi sahneye anlatı açısından odaklanan noktalarda yoğun biçimde uygulanmıştır. Arka planın gölgede kalması, figürlerin öne çıkmasını sağlar. Böylece izleyici, yalnızca görsel olarak değil, psikolojik olarak da olayın merkezine çekilir.
Kompozisyon: Piramidal Düzen ve Klasik Geleneğe Karşı Duruş
Rembrandt, dönemin Hollanda grup portreciliğinde yaygın olan klasik yatay düzeni terk ederek daha dinamik ve dikey bir piramidal kompozisyon tercih etmiştir. Geleneksel grup portrelerinde figürler yatay bir çizgi boyunca hizalanır ve izleyiciye doğrudan bakarlar. Oysa Rembrandt, kompozisyonu üçgen şeklinde yapılandırarak merkezde Dr. Tulp’un yer aldığı bir hiyerarşi oluşturur. Bu piramidal düzenin zirvesinde cerrah Frans van Loenen oturur; onun bakışı ve işaret eden parmağı, kadavraya ve dolayısıyla ölümlülüğe yöneltilmiş bir dikkat çağrısıdır.
Figürlerin bakış yönleri çeşitlidir: Kimisi Tulp’a, kimisi cesede, kimisi de doğrudan izleyiciye bakmaktadır. Bu çeşitlilik, sahnede tek yönlü bir odaktan çok, olayın farklı açılardan deneyimlendiği canlı bir atmosfer yaratır. Öne eğilen cerrah figürü, üç boyutlu mekân hissini güçlendirir ve izleyiciyi sahnenin içine çeker. Bu tür bir düzenleme, yalnızca teknik bir yenilik değil; aynı zamanda anlatı ve sembolizm açısından da devrim niteliğindedir.
Ceset: Aris Kindt (Adriaen Adriaenszoon)
Tabloda yer alan kadavra, Aris Kindt adıyla tanınan Adriaen Adriaenszoon’dur. Uzun bir sabıka geçmişi bulunan Kindt, 1632 yılında bir palto çaldığı ve şiddet uyguladığı gerekçesiyle idam edilmiştir. Kamuya açık anatomi derslerinde, idam edilen suçluların bedenlerinin kullanılması yaygın bir uygulamaydı. Rembrandt’ın bu bedenin sağ kolunu önce kesik olarak resmettiği, ancak sonra bütün bir kol haline getirdiği tespit edilmiştir. Bu değişikliğin estetik ya da etik kaygılarla yapılmış olabileceği düşünülmektedir.
Dr. Nicolaes Tulp'un Anatomi Dersi (The Anatomy Lesson of Dr Nicolaes Tulp), Rembrandt. (Flickr)
Anatomik Doğruluk ve Terim Açıklamaları
Rembrandt, Tulp’un pensle tuttuğu kas grubunu doğru biçimde medial epikondil (üst kol kemiğinin iç tarafındaki çıkıntı) üzerinden başlatmış ve buradan parmaklara uzanan fleksör kas yapısını göstermiştir. Epikondil, üst kol kemiği olan humerusun alt ucunda yer alan ve kasların tutunduğu anatomik çıkıntılardır. Tabloda başlangıçta bu kasların yanlış konumlandırıldığı öne sürülse de, 2008 tarihli karşılaştırmalı diseksiyon çalışmaları, Rembrandt’ın anatomik doğruluğa büyük ölçüde sadık kaldığını ortaya koymuştur. Tabloda dört küçük farklılık tespit edilmiştir:
- Ulnar (dirsek tarafı) bölgede gösterilen eğimli kasın kadavrada bulunmaması,
- Fleksör kasın hacminin gerçekte olduğundan büyük resmedilmesi,
- Yüzeyel ve derin kas tendonlarının ters yerleştirilmesi,
- Küçük parmak hizasındaki beyaz kordon benzeri yapının gerçek kadavrada gözlemlenmemesi.
Bu farklar ya sanatsal estetik gerekçelerle ya da olası bireysel anatomik varyasyonlarla açıklanabilir.
Rembrandt’ın “Tuval Üzerinde Aşamalı İnşa” Yöntemi
Rembrandt, yaratım sürecinde önceden detaylı bir taslak oluşturmak yerine, kompozisyonu doğrudan tuval üzerinde aşamalı olarak inşa eden bir yöntem benimsemiştir. Bu teknik, eserin oluşturulurken birçok kez gözden geçirilip yeniden şekillendirilmesine olanak tanır. Dr. Nicolaes Tulp'un Anatomi Dersi'nde bu yöntem, röntgen ve infrared analizler yoluyla belgelenmiştir:
- Kadavranın sağ kolu önce kesik olarak resmedilmiş, sonra bütün hale getirilmiştir.
- Frans van Loenen’in başındaki şapka sonradan silinmiştir.
- Elinde kağıt tutan cerrahın kağıdı, önce bir anatomi çizimi içermekteyken daha sonra üzerine cerrahların isimleri yazılmış; bu katman son restorasyonda kısmen kaldırılarak orijinal çizim yeniden görünür hale getirilmiştir.
Bu bulgular, Rembrandt’ın kompozisyonu hem görsel hem kavramsal olarak deneme-yanılma yoluyla geliştirdiğini ve son görüntüyü süreç içinde şekillendirdiğini gösterir. Ayrıca, Rembrandt bu tabloyla birlikte ilk kez yalnızca adını yazarak imzasını “Rembrant. f[ecit] 1632” (Rembrandt yaptı, 1632) şeklinde atmış ve olgunluk dönemine geçiş yapmıştır.
“Rembrant. f[ecit] 1632” (Rembrandt yaptı, 1632). (Flickr)
Vesalius’un Etkisi ve Sembolik Boyut
Tablodaki ön kol diseksiyonu, özellikle Andreas Vesalius’un (1514–1564) De Humani Corporis Fabrica (İnsan Bedeninin Yapısı Üzerine Yedi Kitap, 1543) adlı eserinin ön kapağındaki diseksiyon sahnesine doğrudan gönderme yapar. Vesalius, antik otoritelerin teoriye dayalı anatomik bilgilerini sorgulayıp doğrudan beden üzerinde yaptığı gözlemlerle modern anatominin temellerini atmıştır. Eserinin ön kapağında, Vesalius’un ön kol kaslarını gösterdiği bir gravür yer alır. Tulp’un da kendisini Vesalius’un 17. yüzyıldaki devamı olarak konumlandırmak istemiş olabileceği düşünülmektedir.
Teknik beceri, psikolojik derinlik, sembolik anlatım ve bilimsel referansların birleştiği bu eser, dönemin grup portresi anlayışını dönüştürmüş ve Rembrandt’ın sanatını görünür hale getirmiştir.