Ernesto Che Guevara, 20. yüzyılın devrimci figürlerinden biridir. Arjantin doğumlu bir doktor, gerilla savaşçısı ve Marksist teorisyen olan Guevara, Küba Devrimi’nin liderlerinden biri olarak Latin Amerika ve ötesindeki bağımsızlık hareketleriyle ilişkilendirildi. 9 Ekim 1967’de Bolivya’da yakalanarak idam edildi.
"Ernesto Che Guevara Kimdir?" Videosu (32.Gün Tv)
Erken Yaşam ve Eğitim
Ernesto Guevara de la Serna, 14 Haziran 1928’de Arjantin’in Rosario şehrinde, orta sınıf bir ailede dünyaya geldi. Ailesi, entelektüel bir ortam sunmuş; babası Ernesto Guevara Lynch bir mimar ve iş insanı, annesi Celia de la Serna ise sosyalist fikirlerle tanınan bir aktivistti. Genç yaşta astım hastalığıyla mücadele etti. Eğitimine Rosario’da başlayan Guevara, Buenos Aires Üniversitesi’nde tıp okumaya karar verdi. 1953’te doktor unvanını aldıktan sonra, Latin Amerika’yı gezmek için bir motosiklet yolculuğuna çıktı. Bu yolculuk, kıtadaki yoksulluk, eşitsizlik ve emperyalist sömürüye tanıklık etmesine neden oldu ve devrimci fikirlerinin temelini attı. Seyahatnamesi Motorsiklet Günlükleri (The Motorcycle Diaries), bu dönemin etkilerini yansıtan bir eserdir.
İdeolojik Gelişim ve Perón Etkisi
Guevara’nın erken dönem düşünceleri, Arjantin’in politik figürü Juan Domingo Perón’un ulusalcı politikalarıyla şekillendi. 1950’lerde Perón’u ABD’ye karşı bir birlik sembolü olarak gören Guevara, babasına yazdığı bir mektupta, “Arjantin Amerika’nın vahasıdır ve Perón’a mümkün olan her türlü desteği vermek zorundayız” diyerek bu desteği ifade etmiştir. Ancak bu ulusalcı bakış, daha sonra Marksizm-Leninizm ile derinleşti. Latin Amerika’yı gezerken tanık olduğu sosyal adaletsizlikler, onu kapitalizme ve emperyalizme karşı bir duruşa yöneltti. Bu dönemde, Küba’daki devrimci hareketlerle tanışması, hayatını değiştirecek bir dönüm noktası oldu.
Küba Devrimi
Guevara’nın devrimci kariyeri, 1955’te Meksika’da Fidel Castro ile tanışmasıyla başladı. Castro’nun Moncada Kışlası saldırısı sonrası Küba’daki Batista rejimine karşı mücadelesine katılan Guevara, 25 Kasım 1956’da Granma yatıyla Küba’ya ulaştı. Sierra Maestra’da gerilla savaşına katılan Guevara, askeri strateji ve propaganda alanında deneyim kazandı.1958’de Santa Clara Savaşı’nda yer alarak Batista rejiminin çöküşünü hızlandırdı. 1 Ocak 1959’da Batista’nın kaçışıyla devrim sona erdi.
Devrim sonrası, Guevara Küba’da Ulusal Tarım Reformu Enstitüsü’nde görev aldı ve okuryazarlık kampanyalarını yönetti. Ayrıca ekonomi ve sanayileşme politikalarında aktif yer aldı; Küba’nın şeker ihracatına bağımlı ekonomiden kurtulmasını ve çelik fabrikaları gibi projelerle sanayileşmesini önerdi. Ancak bu görüşleri, Sovyetler Birliği’nin ekonomik durumlarıyla uyuşmadı; Kruşçev, Küba’nın kaynak eksikliğine işaret ederek bu planları desteklemedi.
Küba Sonrası ve Küresel Mücadele
1965’te Küba’dan ayrılarak devrimci faaliyetlerini Afrika ve Latin Amerika’ya yönelten Guevara, ilk olarak Kongo’ya gitti. Burada Laurent-Désiré Kabila liderliğindeki isyana destek katıldı, ancak lojistik ve koordinasyon eksiklikleri nedeniyle bu girişim sonuçsuz kaldı. Ardından Bolivya’ya geçen Guevara, 1966’da bir gerilla hareketi başlattı. Yerel halkın ve komünist partinin desteği sınırlı kaldı. 8 Ekim 1967’de Bolivya ordusu tarafından yakalandı ve ertesi gün Vallegrande’de idam edildi. Ölümünden önce, infaz mangasının karşısında “Yaşasın devrim!” dediği bildirilmiştir. Cesedi, gizlice gömülmüş, ancak 1997’de kalıntıları Küba’ya nakledilerek Santa Clara’daki anıt mezara yerleştirilmiştir.
İdeolojik Duruş ve Eleştiriler
Guevara, Marksist teoriyi gerilla savaşına uyarlayarak “foco” teorisini oluşturdu; bu teori, küçük bir gerilla grubunun kırsal alanlarda devrimi başlatabileceğini belirtti. Bu strateji, Bolivya’daki başarısızlığıyla sorgulandı. Ekonomik görüşleri tartışma konusu oldu; hızlı sanayileşme ve sosyalizmi zenginleşmeyle ilişkilendirme çabası, bazılarınca sosyalizmin temel ilkelerine uymadığı şeklinde değerlendirildi. Devrim sonrası Küba’daki infazlar ve baskıcı politikalar, Guevara’nın insan hakları siciliyle ilişkilendirildi. Buna karşılık, karşı-devrimcilerin ABD’ye iadesi gibi kararlar, pragmatik bir yaklaşımı ortaya koydu.
Miras ve Kültürel Etki
Che Guevara’nın ölümü, onu küresel ölçekte tanınan bir figür yaptı. 1968 gençlik hareketlerinde ve anti-emperyalist mücadelelerde adı anıldı. Fotoğrafçı Alberto Korda’nın çektiği portresi, popüler kültürde yer buldu. Kitapları Gerilla Savaşı ve Bolivya Günlüğü, devrimci stratejiye ilişkinkaynaklar olarak olarak değerlendirildi. Mirası, emperyalizme karşı duruşu ve faaliyetleriyle birlikte tartışma konusu oldu.