Hatay’ın Türkiye’ye Katılması, 20. yüzyılın ilk yarısında Türkiye ile Fransa arasında geçen diplomatik ve siyasal süreçlerin sonucunda gerçekleşen toprak değişimidir. Bu gelişme, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasının ardından Fransız mandası altına giren İskenderun Sancağı’nın statüsünün, çeşitli uluslararası antlaşmalar, görüşmeler ve halk oylamasına dayalı kararlarla yeniden belirlenmesini içermektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasında önemli bir yer tutan bu süreç, Misak-ı Millî sınırları içinde kabul edilen bir bölgenin, uluslararası hukuk ve diplomatik araçlar kullanılarak Türkiye’ye katılmasıyla sonuçlanmıştır. Hatay meselesi; 1916 tarihli Sykes-Picot Antlaşması, Birinci Dünya Savaşı sonrası Fransız işgali, 1921 Ankara İtilafnamesi, 1936 tarihli Fransa-Suriye Antlaşması, Milletler Cemiyeti kararları ve nihayet 1939’da Türkiye ile Fransa arasında imzalanan antlaşma gibi aşamalardan geçmiştir. Sürecin temel unsurları arasında uluslararası diplomasi, bölgesel gelişmelerin dikkatli takibi ve halkın temsil mekanizmaları yer almıştır.
Tarihsel Arka Plan: Sykes-Picot’tan Ankara İtilafnamesi’ne
Sykes-Picot Antlaşması ve Mondros Mütarekesi Dönemi (1916–1918)
Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı topraklarının paylaşımı amacıyla İngiltere ve Fransa arasında 1916’da gizlice imzalanan Sykes-Picot Antlaşması, İskenderun Sancağı’nı (bugünkü Hatay) Fransa’nın nüfuz alanı olarak belirlemiştir. Savaşın sonunda imzalanan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’nin 7. ve 16. maddelerine dayanarak Fransa, bölgeyi fiilen işgal etmiş, önce İskenderun Limanı’na, ardından Antakya, Belen ve Harim’e asker çıkarmıştır.

Sykes-Picot Antlaşması (Afrikaiswok)
Misak-ı Millî ve Türk Direnişi
Mustafa Kemal Paşa önderliğinde ilan edilen 28 Ocak 1920 tarihli Misak-ı Millî, İskenderun ve Antakya’yı Türk milletinin ayrılmaz parçası olarak kabul etmiş; bu yaklaşım Türkiye’nin diplomatik pozisyonunun temelini oluşturmuştur. Ancak Fransa, Suriye ve Lübnan üzerindeki manda yönetimini 25 Nisan 1920 San Remo Konferansı’yla Milletler Cemiyeti’nden onaylı hale getirmiştir.

Misak-ı Milli Haritası (TTK)
Ankara İtilafnamesi (1921) ve Lozan Sonrası Statü
Ankara İtilafnamesi’nin Maddeleri ve Uygulama Sorunları
20 Ekim 1921’de Türkiye ile Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile İskenderun Sancağı Fransa’nın Suriye mandasına bırakılmış, ancak bölgeye “özel bir idari statü” tanınmıştır. 7. maddeye göre Türk kültürünün korunması, Türkçenin resmî dil olarak kullanılması ve yerel halkın kimliğine saygı gösterilmesi öngörülmüştür. Ne var ki, Fransız yönetimi bu hükümleri büyük oranda ihlal etmiş; Sancak Halep’e bağlanarak özerkliği fiilen sona erdirilmiştir.
Lozan’da Statünün Teyidi
24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması’nın 3. maddesi ile Ankara İtilafnamesi’nin hükmü uluslararası geçerlilik kazanmıştır. Ancak bu dönemde Türkiye, iç sorunlarını çözümlemeye ve uluslararası alanda itibarını güçlendirmeye odaklandığı için Hatay meselesini ön plana çıkarmamıştır.
1936’dan Sonra Dönüşen Uluslararası Konjonktür ve Türkiye’nin Stratejisi
Suriye’ye Bağımsızlık Süreci ve Türk Notası
Fransa ile Suriye arasında 9 Eylül 1936’da imzalanan antlaşmayla Suriye’ye bağımsızlık tanınması öngörülmüş, bu çerçevede Fransa’nın Sancak üzerindeki yetkilerini Suriye’ye devretmesi Türkiye tarafından şiddetle eleştirilmiştir. Türk Hükûmeti, 6 Ekim 1936’da Milletler Cemiyeti’ne başvurmuş; 10 Ekim’de ise Paris’e nota vermiştir. Türkiye, halkının çoğunluğu Türk olan bu bölgenin statüsünün korunmasını istemiştir.
Atatürk’ün Müdahalesi ve “Hatay” Adı
Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1936 tarihli TBMM açılış konuşmasında Hatay meselesini Türkiye’nin öncelikli meselesi olarak ilan etmiş, “İskenderun-Antakya ve havalisinin mukadderatı milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca bir meseledir” demiştir. Bu tarihten sonra bölge “Hatay” adıyla anılmaya başlanmış; yerel halkın iradesini temsil eden Hatay Egemenlik Cemiyeti kurulmuştur.
Hatay'ın Kurtuluşu (TRT Arşiv)
Milletler Cemiyeti Süreci ve Hatay Devleti’nin Kuruluşu (1937–1938)
Milletler Cemiyeti’nde Görüşmeler
Türkiye’nin çabaları sonucunda Milletler Cemiyeti, 1937 yılında Hatay’a özerk anayasal statü tanınmasını kabul etmiştir. Bu karara göre Hatay, kendi bayrağı, parlamentosu, yargı ve yürütme organlarıyla özel bir yönetim yapısına kavuşmuştur. Bu kararda, 1921 Ankara Antlaşması hükümlerine uluslararası düzeyde yeniden atıf yapılmıştır.
Hatay Devleti’nin İlanı ve Türk Askerî Gücü
2 Eylül 1938’de “Hatay Devleti” resmen ilan edilmiştir. Meclis, 40 üyeden oluşmuş; Tayfur Sökmen devlet başkanlığına seçilmiştir. Bölgedeki Türk nüfusun güvenliğini sağlamak amacıyla, Türkiye ile Fransa arasında 29 Mayıs 1938’de imzalanan protokolle Türk askerî birlikleri Hatay’a girmiştir.
Hatay'ın Türkiye'ye Katılması (TRT2)
Hatay’ın Türkiye’ye Katılması (1939)
Uluslararası Konjonktür ve Fransa’nın Yön Değiştirmesi
1939 yılında Almanya’nın yayılmacı politikaları karşısında Türkiye’nin stratejik önemi artmıştır. Fransa, bu bağlamda Türkiye ile ilişkilerini düzeltme ve bir ittifak kurma arayışına girmiştir. Fransa, Hatay’ı Türkiye’ye bırakma kararını bu jeopolitik gerekliliklerle birlikte değerlendirmiştir.
Meclis Kararı ve Antlaşma Süreci
Hatay Meclisi, 29 Haziran 1939’da Türkiye’ye katılma kararı almış; aynı gün TBMM bu kararı kabul ederek resmileştirmiştir. Nihayet 23 Haziran 1939’da Türkiye ile Fransa arasında “Türkiye ile Suriye Arasında Toprak Sorunlarının Kesin Olarak Çözümüne Dair Antlaşma” imzalanmış; aynı gün Türk-Fransız Ortak Deklarasyonu yayımlanmıştır.


