KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Muzaffer Çelebi Vakfiyesi (1476)

fav gif
Kaydet
kure star outline

Kayseri'de Hızır Beğ oğlu Muzaffer Çelebi tarafından kurulan vakfın 1476 tarihli vakfiyesi, İstanbul'da Başbakanlık Osmanlı Arşivi Vakfiyeler Kataloğu'nda 17 numaralı dosya ve 32 numaralı gömlek altında kayıtlıdır. Belge, Evail-i Ramazan 880, yani Ocak 1476 tarihini taşımaktadır. Aynı vakfiyenin bir kopyası, Ankara'da Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bağlı Kültür-Tescil Daire Başkanlığı Arşivi'nde de bulunmaktadır. Ankara'daki kopyanın tarihi ise Evail-i Ramazan 1080 (23-30 Ocak 1670) olarak gösterilmiştir.

Belgenin Fiziksel Özellikleri ve Dili

Vakfiyenin orijinal boyutu 30x100 cm'dir. Rik'a-Nesih arası karma bir yazıyla kaleme alınan belge, tamamen Arapça olarak hazırlanmıştır.

Vakfiyenin Genel İçeriği ve Yapısı

Vakfiyenin giriş kısmında, vakıf yapılmasının önemini bildiren ayet-i kerime ve hadis-i şerifler yer almaktadır. Vakfedilen yerler zikredildikten sonra, vakfı yapan kişinin şartlarını içeren kısım kaydedilmiştir. Vakfiyenin sonunda ise, bu belgenin hazırlanması sırasında şahit olanların isimleri bulunmaktadır. Vakfiyede zikredilen ayet ve hadisler, bu vakfiyenin bir mescit veya cami yapımıyla ilgili olmadığını göstermektedir. Dolayısıyla, vakfiyede belirtilen hususlardan, belgenin bir "Evladlık Vakfı" niteliği taşıdığı anlaşılmaktadır. Vakfedilen yerlerle ilgili olarak yapılan karşılaştırmalarda, adı geçen yerlerin vakfedildiği belirtilmekle birlikte, buraların nereye vakfedildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Orijinal bir vakfiye olması sebebiyle, bu belgede zikredilen isimler ve vakfedilen yerler hakkında detaylı bilgiler verilmiştir.

Vakfiyenin Niteliği ve Tarihsel Kayıtlar

Vakfiyenin "Evladlık Vakfı" Niteliği

"Evladlık Vakfı" niteliği taşımaktadır. Evladlık vakıfları, gelirlerinin vakfı kuran kişinin veya ailesinin belirli nesillerine tahsis edildiği vakıf türleridir. Bu durum, vakfiyenin öncelikli amacının kurucunun soyundan gelenlere fayda sağlamak olduğunu ortaya koymaktadır.

Farklı Tarih Kayıtları Arasındaki Farklılıklar ve Olası Nedenleri

Söz konusu vakfiyenin iki farklı arşivde (Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi) kayıtlı olduğu ve bu kayıtlarda tarih farklılıklarının bulunduğu belirtilmiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki belge Evail-i Ramazan 880 (Ocak 1476) tarihini taşırken, Ankara'daki Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde aynı vakfiyenin tarihi Evail-i Ramazan 1080 (23-30 Ocak 1670) olarak gösterilmiştir. Bu önemli tarih farkının, Arapça yazılmış olan vakfiyenin tarih kısmının yanlış okunmasından kaynaklanmış olabileceği belirtilmektedir. Her iki belgenin muhteva olarak aynı olması, bu yanlış okuma ihtimalini güçlendirmektedir.

Tapu-Tahrir Defterleri ile Karşılaştırma

Vakfedilen yerlerle ilgili olarak 16. yüzyıla ait Kayseri Tapu-Tahrir Defterleri ile karşılaştırmalı çalışmalar yapılmıştır. Bu karşılaştırmalar, vakfiyede adı geçen bazı yerlerin varlığını ve konumunu doğrulamakla birlikte, bazı durumlarda bu yerlerin nereye vakfedildiğine dair ek bir kaydın Tapu-Tahrir Defterleri'nde bulunmadığı belirtilmektedir. Örneğin, Hasan Alp köyündeki Cüneyd Viranı mezrasının tümünün vakfedildiği belirtilirken, bu vakfın hangi amaçla veya kime yapıldığına dair detaylı bilgi Tapu-Tahrir Defterleri'nde yer almamaktadır. Ancak Alagöz köyünün malikâne gelirinin yarısının vakfedildiği ve 1589 akçe olarak belirtilen bu gelirin Hacı Davut Zaviyesi'ne vakfedildiğine dair kayıtlar bulunmaktadır. Diğer yarısının akıbeti ise belirtilmemiştir. Bu tür karşılaştırmalar, vakfiyenin içerdiği bilgilerin döneminin resmi kayıtlarıyla ne ölçüde örtüştüğünü ve ek bilgiler sağlayıp sağlamadığını ortaya koymaktadır.

Vakfın Kurucusu ve Ailesi

Kayserili Musa Beğ oğlu, merhum Hızır Beğ oğlu Muzaffer Çelebi tarafından kurulmuştur. Belgede, Muzaffer Çelebi'nin dedesinin "Tâc-ı Kızıl" olarak bilindiği özellikle belirtilmiştir. Bu ifade, vakfın kurucusunun soyunun önemli ve tanınmış bir kişiliğe dayandığını ortaya koymaktadır.

Muzaffer Çelebi'nin Soyu: Tâc-ı Kızıl (Esen Kutluğ)

Vakfiye'nin kurucusu Muzaffer Çelebi'nin dedesi olarak geçen "Tâc-ı Kızıl", Kayseri'de bir mahalle ve bir mescidin (Sasık Mescidi) de adını taşıyan tarihi bir şahsiyettir. Şemseddin Ahmed El-Eflâkî el-Arifî'nin "Menâkibü'l-Arifîn" adlı eserinde de kendisinden "Zahireddin" olarak bahsedilmektedir. Bu kaynaklara göre, Tâc-ı Kızıl'ın gerçek adının Esen Kutluğ olduğu anlaşılmaktadır.

Tâc-ı Kızıl Hakkında Tarihi Bilgiler ve Rolü

Tâc-ı Kızıl olarak bilinen Esen Kutluğ, Moğol İlhanlı hükümdarı Olcayto Han (Ulcaytu) döneminin önemli emirlerinden biriydi. Uygur Türklerinden geldiği belirtilen Esen Kutluğ, o dönemde Anadolu'nun önemli şehirlerinden Konya'yı yöneten güçlü bir emirdi. Olcayto'nun Şiiliğe geçmesine rağmen Esen Kutluğ'un kendi mezhebini koruduğunu ve bu durumun takdirle karşılandığını belirtir. Olcayto Han'ın 1316 yılında vefat etmesinin ardından, yeni İlhanlı hükümdarı Ebû Said Bahadır Han tarafından Horasan valiliğine atanmıştır. Esen Kutluğ'un 1318 yılında vefatı, İlhanlı hükümdarı Ebû Said Han'ı derinden üzmüştür.

Esen Kutluğ'un Oğlu Emir Zahireddin Mahmud ve Faaliyetleri

Esen Kutluğ'un oğlu olan Emir Mahmud, "Zahireddin" unvanıyla tanınmaktadır. Emir Zahireddin Mahmud, 1329 yılında Uryat Muhammed'in yerine Anadolu Emiri olarak atanmıştır. Bu görevi sırasında Kayseri'ye bağlı Bünyan ilçesindeki Sarımsaklı nahiyesinde büyük bir cami (Ulu Cami) inşa ettirmiştir. Emir Zahireddin Mahmud, 1333 yılında Şeyh Hasan Celayir'in Anadolu Valisi olarak atanmasıyla merkezde yeni görevlere çağrılmış ve muhtemelen Eretna Beyliği'nin kuruluşunda rol oynayan Eretna'yı da beraberinde götürmüştür. Bu bilgiler, Muzaffer Çelebi'nin ailesinin Kayseri ve çevresinde köklü bir geçmişe ve önemli tarihi bağlantılara sahip olduğunu göstermektedir.

Vakfedilen Mülkler ve Bölgeler

Kayseri'deki bu vakfiyede, kurucu Muzaffer Çelebi tarafından çeşitli mülkler ve gelir kaynakları vakfedilmiştir. Vakfedilen bu mülkler, Kayseri'nin hem şehir merkezinde hem de çevresindeki kırsal bölgelerde yer almaktaydı.

Sarımsaklı (Bünyan) Köyü ve Çevresindeki Vakıflar

Vakfiyeye göre, Kayseri'ye bağlı Sarımsaklı (günümüzdeki adıyla Bünyan) köyünün gelirinin yarısı vakfedilmiştir. Bu köyün sınırları vakfiyede detaylı olarak belirtilmiştir: Eğriyel Burnu, Kayapınar Nehri, Ebi'l-Hindi sınırı, İbn-i Vebibe mezarı, Ulubürüngüz köyü, Baniler mezraası, Çukurviran mezraası, Gergeme Köyü, Yanız Öküz mezraası ve bir yol ile çevrili olduğu ifade edilmiştir. 16. yüzyıl Tapu-Tahrir Defterleri'ne göre Sarımsaklı köyünün nüfusunun neredeyse yarısı gayrimüslimlerden oluşmaktaydı. Köyün içinde yer alan Kayapınar suyunun vergiden muaf tutulduğu da kaydedilmiştir.

Hasan Alp ve Alagöz Köylerindeki Vakıflar

Vakfiyede ayrıca, Erkilet ile Bozgat (Yorgat) köyleri arasında bulunan Hasan Alp köyüne ait Cüneyd Viranı mezraasının tamamının vakfedildiği belirtilmiştir. Ancak Tapu-Tahrir Defterleri'nde bu vakfın nereye tahsis edildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Aynı şekilde, Alagöz köyünün de yarım hissesi vakfedilmiştir. Alagöz köyünün malikâne gelirinin yarısının (1589 akçe olarak belirtilmiştir) sonradan Hacı Davut Zaviyesi'ne vakfedildiğine dair kayıtlar mevcutken, diğer yarısının akıbeti Tapu-Tahrir Defterleri'nde belirtilmemiştir.

Kayseri Şehrindeki Vakıflar

Kayseri şehir merkezinde de vakfedilmiş mülkler bulunmaktadır. Bunlar arasında, dedesi Tâc-ı Kızıl'ın adını taşıyan mahallede bulunan Sasık Mescidi ve bu mescide bitişik evler yer almaktadır. Ayrıca, Sultan Camii'nin batısında, Muzaffer Çelebi'nin babası Musa Beğ'e ait mülklerden olan evler de vakfiyeye dahil edilmiştir. Sarımsaklı köyünde bulunan bazı bağlar da vakfedilen mülkler arasında sayılmıştır.


Vakfiye metninde, vakfın kurucusu tarafından adı geçen köyde yeni bir yol yapıldığına dair de bir ifade bulunmaktadır. Bu durum, vakfedenin sadece mevcut mülkleri değil, aynı zamanda yeni yapılar inşa ederek de hayır işlerinde bulunduğunu göstermektedir.

Vakfiye Hükümleri ve Şartları

Bu vakfiye belgesinde, vakfın işleyişi, yönetimi ve kalıcılığına dair bir dizi hüküm ve şart açıkça belirtilmiştir. Bu şartlar, vakfın uzun vadede kurucunun iradesi doğrultusunda devam etmesini güvence altına almayı amaçlamaktadır.

Tevliyet (Yönetim) Şartları ve Gelir Paylaşımı

Vakfiyede, vakfın yönetim sorumluluğu olan "tevliyet"in kimler tarafından yürütüleceği belirlenmiştir. Buna göre, vakfın mütevellisi (yöneticisi) öncelikle vakfın kurucusu olan Muzaffer Çelebi'dir. Muzaffer Çelebi'den sonra ise tevliyet görevi, onun soyundan gelen en büyük ve saygın erkek evlatlarına geçecektir. Mütevellilik görevi karşılığında, vakfın gelirinin beşte biri (%20) mütevelli ücreti olarak belirlenmiştir. Bu hüküm, vakfın yönetiminin aile içinde kalmasını ve yöneticinin bir gelir elde etmesini sağlamıştır.

Vakfın Sürekliliği, Bozulamazlığı ve Devredilemezliği

Vakfiye metninde, bu vakfın "müebbed" (ebedi) ve "sahih" (geçerli) bir vakıf olduğu vurgulanmıştır. Bu ifadeyle, vakfın sonsuza dek varlığını sürdürmesi ve hiçbir şekilde bozulmaması hedeflenmiştir. Vakfiye, vakfedilen mülklerin asla satılamayacağı, hibe edilemeyeceği (bağışlanamayacağı), rehnedilemeyeceği (ipotek edilemeyeceği), miras olarak devredilemeyeceği veya herhangi bir şekilde tahrip edilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. Bu hükümler, vakfın amacından sapmasını ve mülklerin amaç dışı kullanılmasını engellemeye yöneliktir.

Vakfı İhlal Edenlere Yönelik Uyarılar ve Tehditler (Ayet ve Hadis Temelli)

Vakfiye, vakıf şartlarını ihlal etmeye veya vakfı bozmaya teşebbüs edenlere karşı sert uyarılarda bulunmaktadır. Bu uyarılar, yalnızca hukuki bir yaptırım tehdidiyle sınırlı kalmayıp, dini referanslarla da güçlendirilmiştir. Vakfiyede, vakfın geçerliliğini ortadan kaldırmaya çalışanların Kur'an-ı Kerim'den ayetler ve Hz. Muhammed'in hadis-i şerifleriyle tehdit edildiği belirtilmektedir. Bu dini referanslar, vakfı bozanlara ahirette ağır bir cezanın vaat edildiğini ima ederek, vakfiyenin kutsallığını ve dokunulmazlığını pekiştirmeyi amaçlamıştır. Belgenin yazım tarihi Evail-i Ramazan 880 olarak kaydedilmiştir.

Vakfiyenin Onay Süreci ve Şahitleri

Bir vakfiyenin hukuki geçerliliği ve uygulanabilirliği için resmi onay süreçlerinden geçmesi ve şahitler huzurunda düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu Kayseri vakfiyesi de dönemin bu tip belgeler için geçerli olan onay süreçlerinden geçmiş ve çok sayıda şahit huzurunda hazırlanmıştır.

Resmi Onaylar ve Mühürler

Vakfiye metninin sonunda, belgenin resmiyetini ve geçerliliğini tasdik eden çeşitli onaylar ve mühürler bulunmaktadır. Bu onaylar, vakfın hukuki dayanağını güçlendirmekteydi. Vakfiyeyi onaylayanlar arasında dönemin önemli kadıları ve yöneticileri yer almaktadır. Belge, Kayseri Kadısı Hafız Mehmed Emin tarafından onaylanmıştır. Ayrıca, Abdullah Carullah-ı Resuli'd-din Ahmed Paşa, Ahmed b. Erseli (Aksaray kadısı), el-Kadı Mehmed b. Mustafa ve Mustafa Yusuf el-mevlâ gibi isimlerin de onayları bulunmaktadır. Bu onaylar, vakfiyenin birden fazla yetkili merci tarafından incelenip uygun bulunduğunu göstermektedir.

Vakfiye Şahitleri

Vakfiye belgesinin hazırlanması sırasında hazır bulunarak şahitlik eden isimler de belgede detaylı bir şekilde listelenmiştir. Bu şahitler, belgenin içeriğinin ve vakfedenin iradesinin doğruluğunu tasdik etmişlerdir. Şahitler arasında şu isimler bulunmaktadır:

  1. Kasım Fakih
  2. Kadem Şah
  3. El-Hac Cafer
  4. Seydi Süleyman
  5. Mehmed b. Hasan
  6. (?) Ali en-Nuri
  7. Osman b. İsa
  8. Yusuf b. Turan
  9. Hayreddin b. el-Hac Salih
  10. Seydi Halil
  11. Katibü'l-hurufu'r-rabi
  12. Mevlana Uluvvuddin b. Ahmed

Şahitlerin bu şekilde isim isim belirtilmesi, vakfiyenin dönemin hukuki standartlarına uygun olarak hazırlandığını ve belgenin güvenilirliğini artıran bir unsurdur. Şahitlerin ve resmi onayların varlığı, vakfiyenin sonraki dönemlerde de geçerliliğini korumasını sağlamıştır.

Kaynakça

İnbaşı, Mehmet. “Kayseri’de 1476 Tarihli Bir Vakfiye”. Tarih Araştırmaları Dergisi 19, sy. 30 (Mayıs 1997): 205-14. https://doi.org/10.1501/Tarar_0000000119


Ayrıca Bakınız

Yazarın Önerileri

AutoCAD

AutoCAD

Elektrik Ve Elektronik +1

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarDenizcan Taşci28 Haziran 2025 19:30
KÜRE'ye Sor