Sosyal yetim kavramı, geleneksel anlamda "yetim" tanımının ötesine geçerek, anne ve babası hayatta olsa bile çeşitli nedenlerle bakım, ilgi, sevgi ve rehberlikten yoksun kalan çocukları ifade etmektedir. İslam literatüründe “yetim” genellikle babasını kaybetmiş çocuk anlamında kullanılırken, modern hukuk ve sosyal bilimlerde yetimlik hem anne hem baba kaybını kapsayan daha geniş bir çerçevede ele alınmaktadır. Ancak sosyal yetimlik, ebeveynin fiziksel varlığına rağmen çocuğun korunma, bakım ve gözetim ihtiyaçlarının karşılanmaması durumudur.
Sosyal yetim, gelişim süreçlerine uygun bir çevrede büyüyemeyen, eğitim, sağlık, duygusal destek gibi temel gereksinimlerden mahrum kalan ve bu nedenle çocukluk çağında ciddi sosyal risklerle karşı karşıya kalan çocukları ifade eder. Çocukların yaşamında yer alan her bireyin ve kurumun bu çocuklara karşı sorumluluğu vardır.
Sosyal Yetimliği Oluşturan Durumlar
Sosyal yetimliğe yol açan başlıca faktörler şunlardır:
- Boşanma ve parçalanmış aile yapısı
- Göç ve mültecilik süreçleri
- Savaş ve terör ortamlarında yaşamak
- Ebeveynin ekonomik veya psikolojik yetersizliği
- Kurumsal bakım eksiklikleri
- Ebeveynin ilgisizliği veya suistimali
Türkiye'de 2021 yılı verilerine göre 174.085 boşanma gerçekleşmiş, 165.937 çocuk velayet davalarına konu olmuştur. Bu çocukların önemli bir kısmı, ebeveynlerinden biriyle yaşamaya başlarken diğer ebeveyniyle olan bağları zayıflayabilmekte, bu da sosyal yetimlik riskini doğurmaktadır.
Sosyal Yetim ve Suça Sürüklenme
Sosyal yetimliğin en önemli sonuçlarından biri, çocukların suça sürüklenme riskinin artmasıdır. 2021 verilerine göre Türkiye'de 132.943 çocuk suça sürüklenmiştir. Bu çocukların çoğunluğunun aile yapısında bozulma, okuldan uzaklaşma, madde kullanımı, yoksulluk gibi etkenlerin bir arada bulunduğu görülmektedir.
Çocuk Koruma Kanunu’na göre, 12 yaş altı çocuklar ceza sorumluluğu taşımamakta; 12-15 yaş arası çocuklarda ise suçun anlam ve sonuçlarına dair farkındalık düzeyine göre cezai yaptırım uygulanabilmektedir.
Suça sürüklenen çocukların karşılaştıkları başlıca suç türleri şunlardır:
- Yaralama (%36,5)
- Hırsızlık (%27)
- Uyuşturucu kullanımıyla ilgili suçlar (%5)
- Tehdit ve mala zarar verme gibi suçlar
Bu veriler, sosyal yetimlik ile suç davranışı arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır.
Sosyal Hayatta Sosyal Yetimlerin Durumu
Sosyal yetimler, gelişim dönemlerinde yeterli destek alamadıkları için toplumsal hayata uyumda ciddi sorunlar yaşamaktadır. Bu çocuklarda:
- Dışlanma
- İçe kapanıklık
- Depresyon
- Davranış bozuklukları
- Akademik başarısızlık
gibi olumsuzluklara sıkça rastlanır. Rehberlikten ve rol model yetişkinlerden yoksun büyüyen bu çocuklar, toplumsal hayatta uyum sağlamakta zorlanırlar. Bu nedenle sosyal bütünleşmeyi sağlamak için bireysel değil sistemik çözümler gereklidir.
Sivil Toplumun Rolü
Sosyal yetimlik olgusu, yalnızca ailelerin ya da devletin çözebileceği bir sorun değildir. Sivil toplum kuruluşlarının desteği, bu alandaki boşlukların giderilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu kuruluşlar;
- Aile danışmanlığı,
- Psikolojik destek,
- Ekonomik yardımlar,
- Eğitim ve rehberlik hizmetleri
gibi alanlarda aktif katkı sağlayabilir. Yetim Vakfı tarafından düzenlenen "Sosyal Yetim Sempozyumu", bu alanda farkındalık yaratılması ve çözüm üretilebilmesi için sivil toplumun ne kadar etkili bir rol üstlenebileceğini göstermiştir.
Erken Müdahale ve Koruyucu Yaklaşımlar
Erken çocukluk döneminde yaşanan yoksunluklar, bireyin gelecekteki davranışlarını derinden etkilemektedir. Bu dönemde çocuğun fiziksel, duygusal ve bilişsel gelişimine uygun destekler sağlanmalıdır. Ebeveynin rehberliği, öğretmenlerin ilgisi ve kamu kurumlarının koordineli çalışması sosyal yetimlik riskini azaltabilir.
Koruyucu ve destekleyici tedbirler kapsamında şunlar uygulanmaktadır:
- Danışmanlık tedbiri (çocuk ve ailesine yönelik rehberlik)
- Eğitim tedbiri (okula devamın sağlanması)
- Bakım tedbiri (koruyucu aile veya kurum bakımına yerleştirme)
- Sağlık tedbiri (psikolojik ve fizyolojik iyileştirme)
Sosyal Yetimlik Sempozyumu (Yetim Vakfı)
Sosyal yetimlik, modern toplumların göz ardı etmemesi gereken karmaşık bir olgudur. Çocukların yalnızca fiziksel değil, duygusal ve sosyal gelişimlerinin de desteklenmesi gerekir. Aile, devlet ve sivil toplum iş birliğiyle bu çocuklara sağlıklı bir gelecek inşa edilebilir.
Sosyal yetimlik yalnızca bir tanı değil; çocukların ruhsal, sosyal ve kültürel düzlemdeki maruz kaldığı ihmalin bir göstergesidir. Çözüm ise bütüncül bir çocuk politikası ile mümkündür.

