Zeugma Mozaik Müzesi, Gaziantep'te bulunan ve antik Zeugma kentinden çıkarılan mozaiklerin sergilendiği önemli bir müzedir. 2011 yılında açılan müze, 30.000 metrekarelik alanıyla Türkiye'nin en büyük mozaik müzesidir. Müze, Roma ve Geç Antik Dönem'e ait 2.448 metrekare mozaik, 140 metrekare duvar resmi, 4 Roma dönemi çeşmesi, 20 sütun, 4 kireç taşı heykel ve 50 metrekarelik bir mezar ile toplamda 2.815 metrekarelik bir sergi alanına sahiptir.
Zeugma Mozaik Müzesi (Fotoğraf: Official Turkish Museums)
Zeugma Antik Kenti
Zeugma Antik Kenti, Büyük İskender’in generallerinden I. Seleukos Nikator tarafından inşa edilmiştir. Seleukos Krallığı’na bağlı önemli bir askeri ve ticari merkez olarak öne çıkmıştır. Bu stratejik konumu nedeniyle kent, askeri amaçlarla inşa edilmiş ve bölgenin güvenliği ile ticaretinin kontrolünde kritik bir rol oynamıştır.
Kent, Gaziantep ili Nizip ilçesi sınırlarında, Belkıs köyü batısında, Fırat Nehri’nin iki yakasına yayılmış bir yerleşim alanı oluşturur. Fırat’ın batı yakasında bulunan Selevka bölümünde gerçekleştirilen kazılar, Paleolitik Çağ’a ait kesici taş aletler ortaya çıkarmış, bu durum bölgenin tarih öncesi dönemlere kadar uzanan bir yerleşim geçmişine sahip olduğunu kanıtlamıştır. Ayrıca, Belkıs Köyü’nün doğusunda bulunan Tunç Çağı’na ait mezarlık (nekropolis) ise burada M.Ö. 3000’den beri bir yerleşimin var olduğuna işaret etmektedir.
Zeugma Antik Kenti’nin en önemli özelliklerinden biri, kazılarla sadece küçük bir kısmı gün yüzüne çıkarılabilmiş olan Roma villaları ve bu villaların tabanlarını süsleyen mozaiklerdir. Türkiye sınırları içerisinde benzerleri yalnızca Efes Antik Kenti’nde görülen bu yamaç villaları, arkeolojik açıdan büyük bir değer taşımaktadır. Sadece “A Bölgesi” kazılarında ortaya çıkarılan mozaiklerin toplam alanının 1.000 metrekareyi bulması, Zeugma’nın adeta bir mozaik kenti olduğunu kanıtlamaktadır.
Kentin ticaret yollarının kesişme noktasında bulunması ve bir garnizon kenti olarak stratejik bir öneme sahip olması, dönemin sanatçıları için cazip bir merkez haline gelmesini sağlamıştır. Güvenli ve zengin bir şehir olması nedeniyle, emekli askerler dahi bu bölgeye yerleşmeye başlamış ve dönemin en yetenekli sanatçıları Zeugma’ya akın etmiştir. Bu sanatçılar, kentte günümüze kadar ulaşan mozaikler, freskler ve heykeller gibi değerli eserler bırakmıştır.
Zeugma, ekonomik refahının yanı sıra kültür ve sanat alanındaki gelişimini de sürdürmüştür. Kentin tam karşı kıyısında yer alan Apameia, Helenistik dönem sonrasında Zeugma ile rekabet edememiş ve terk edilmiştir. M.S. 2. yüzyılda Zeugma ile Apameia arasında, ağaç kütüklerinden yapılmış ahşap bir köprünün olduğu bilinmektedir. Zeugma’daki villa tipi yerleşim alanları, bu köprüden başlayarak batıda yaklaşık 300-350 metre yükseklikteki Belkıs Tepesi’nin eteklerine kadar uzanmıştır.
Kentin topoğrafik yapısı, yamaç kenti görünümündedir. Güney ve batı yamaçlarında nekropol (mezarlık), doğu ve kuzeydoğusunda mahalleler, kuzey kesiminde ise yönetsel yapılar ve lejyon bölgeleri yer almıştır. Belkıs Tepesi’nin zirvesinde, Zeugma sikkelerinde sıkça rastlanan Talih ve Kader Tanrıçası Tyche’ye adanmış bir tapınak bulunmaktaydı. Helenistik dönemde başlayan villa geleneği, manzaralı ve yüksek alanların tercih edilmesiyle dikkat çekerken, Roma döneminde bu alanlar asillerin yerleşim yeri olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle, kent ve villalar, tepelere doğru teraslar halinde konumlandırılmıştır.
Öne Çıkan Eserler
Çingene Kızı Mozaiği (MS 2.-3. Yüzyıllar)
Zeugma kazılarının henüz geniş bir kamuoyu tarafından keşfedilmediği 1992 yılında ortaya çıkan bu mozaikteki kadın figürü, gizemli bakışlarıyla Zeugma ve Gaziantep’in simgesi haline gelmiştir. İlk yıllarda kimliği konusunda kesin bir tanımlama yapılamayan bu mozaik, figüründeki kadının çingene kızlarını anımsatması nedeniyle "Çingene Kızı" olarak adlandırılmıştır. Ancak bazı kaynaklara göre bu kadının yer tanrısı "Gaia" olarak tasvir edildiği düşünülmektedir.
Mozaikte, Çingene Kızının bakışlarını etkileyici kılmak amacıyla özel bir teknik kullanılmıştır. Yüzündeki sevinç ve hüznün aynı anda yansıtılması, portre sanatındaki gelişmişliği gözler önüne sermektedir. Eser, Helenistik Dönem resim sanatında "üç çeyrek bakış" tekniğiyle yapılmıştır. Bu teknik, sanat tarihinde birçok büyük sanatçı tarafından kullanılmıştır. Örneğin, Leonardo da Vinci’nin ünlü eseri Mona Lisa, bu teknikle yapılmış bir başka örnektir.
Çingene Kızı Mozaiği (Fotoğraf: Rawpixel.com)
Okeanos ve Tethys Mozaiği (MS 2. ve 3. Yüzyıllar)
Okeanos ve Tethys Mozaiği, Okeanos Villası'nın sığ havuzunun tabanında yer alır ve Erken Roma İmparatorluk Dönemi'ne aittir. Bu mozaikte, yaşamın kaynağı olan nehir tanrısı Okeanos ile eşi Tethys’in tasvirleri yer alır. Mozaik, geometrik üçlü örgü bordür ile çevrelenmiştir ve merkezde Okeanos ile Tethys yer alırken, çevrelerinde denizin verimliliğini simgeleyen çeşitli balık türleri ve yunuslara binmiş Eroslar görülür. Okeanos'un en sık kullanılan simgeleri olan yılan ve balıklar, mozaikte belirgin şekilde yer alır.
Okeanos, başında yengeç kıskaçlarıyla tasvir edilmiştir; bu kıskaçlar onun en tanınan özelliklerinden biridir. Bazı seramik figürlerinde ayakları yerine yılan balığı kuyruğu resmedilmiş olsa da, mozaiklerde genellikle büst şeklinde ve sadece başındaki kıskaçlar ile gösterilmektedir.
Tethys, Okeanos’un yanında yer alır ve alnında kanatlar bulunur. Ortalarında ise, mitolojik bir deniz yaratığı olan yılan gövdeli Ketos (ejderha) figürü vardır. Fırat Nehri’nin ejderha olarak tasvir edildiği Zeugma sikkeleriyle benzer bir şekilde, bu figür de nehrin sembolü olarak kullanılmıştır. Mozaiğin sağ üst köşesinde, kayanın üzerinde balık tutan genç bir erkek figürü yer alır. Bu figürün, çobanların koruyucu tanrısı Pan’a ait olabileceği düşünülmektedir. Kenar figürleri olan Eroslar ve Pan’ın dışa dönük bir şekilde yerleştirilmesi, mozaikteki görüntülerin havuz çevresinde dolaşılacak şekilde düzenlendiğini gösterir.
Okeanos ve Tethys Mozaiği (Fotoğraf: Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi Müdürlüğü)
Akratos ve Euphrosine Mozaiği (MS 2. ve 3. Yüzyıllar)
Gaziantep Müzesi, 1998 yılında Belkıs/Zeugma Kelekağzı mevkiinde yapılan kurtarma kazılarında önemli bir mozaik eseri ortaya çıkarmıştır. Mozaikte, Akratos ve Euphrosyne’nin klineye oturduğu bir sahne tasvir edilmiştir. Akratos, geyik başlı bir içki kabı olan riton ile Euphrosyne’nin kadehini doldururken, sol altta büyükçe bir içki kabı (krater) yer almaktadır. Euphrosyne, sevinç, neşe ve güzelliği simgeleyen, üç güzellerden biridir. Zeus ile Eurynome’nin kızı olan Euphrosyne, aynı zamanda parlaklık ve ışıltının da sembolüdür. Akratos ise, kadınlar karşısında güçsüz ve aciz erkeği temsil eden bir figürdür.
Akratos ve Euphrosine Mozaiği (Fotoğraf: Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi Müdürlüğü)
Akhilleus Mozaiği (MS 2. - 3. Yüzyıllar)
Akhilleus’un Troya Savaşı’na katılmasını istemeyen annesi Thetis, onu Skyros Adası’na, Kral Lykomedes’in sarayına gönderir. Burada, Akhilleus kadın kıyafetleri giyerek Lykomedes’in diğer kızları arasına karışır. Ancak, zamanla Troya'nın fethedilebilmesi için Akhilleus’un savaşa katılması gerektiğini belirten kehanetler duyulmaya başlanır. Bunun üzerine Odysseus, Akhilleus’u bulmak için harekete geçer. Savaşçı kimliğini ve savaşma arzusunu bilen Odysseus, Lykomedes’in sarayına akıllıca bir planla gelir. Gezgin bir satıcı kılığında saraya girer ve kızların ilgisini çekecek kumaşlar, takılar ve kadın eşyalarıyla birlikte birkaç silah da bırakır. Kadınlar takılarla ilgilenmeye başlarken, Akhilleus, kadın kıyafetleri içinde bile dayanamayarak, silahları alır ve kullanmaya başlar. Odysseus’un planı başarılı olmuştur ve Akhilleus’un kimliği açığa çıkar. Bu önemli an, Zeugma’daki mozaikte de işlenmiştir.
Akhilleus Mozaiği (Fotoğraf: Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi Müdürlüğü)
Europhe’nin Kaçırılışı Mozaiği (MS 2. – 3. Yüzyıllar)
Europa, Suriyeli çok güzel bir kızdı; göz alıcı bakışları ve parlak teni ile herkesin dikkatini çekerdi. Gezmek ve eğlenmek, onun en büyük zevkiydi. Tüm gününü arkadaşlarıyla kırlarda veya deniz kenarında geçirmeyi çok severdi. Bir gün, yine deniz kenarındaki bahçelerden birinde arkadaşlarıyla çiçek toplarken, Zeus Europa’yı gördü. Onun güzelliği, baş tanrıyı derinden etkilemişti. Europhe’nin Kaçırılışı Mozaiğinde Zeus’un, boğa kılığına girerek Suriyeli kız Europhe’yi kaçırması tasvir edilmiştir.
Mozaik, B Bölgesi’nde yapılan kazılar esnasında, Birecik Baraj Gölü’nün suları mozaik alanını kaplamadan hemen önce kaldırılarak Gaziantep Müzesi’ne taşınmıştır. Ancak, mozaiğin kaldırılması sırasında su seviyesinin yükselmesi, Europhe figürünün yüzünü etkileyerek tahribata yol açmıştır. Restorasyon sürecinde, mevcut veriler kullanılarak figür yeniden orijinaline uygun şekilde yerleştirilmiştir.
Europhe’nin Kaçırılışı Mozaiği (Fotoğraf: Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi Müdürlüğü)