KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Absürdizm

fav gif
Kaydet
kure star outline

Absürdizm, yirminci yüzyılın ortalarında belirginleşen felsefi ve edebi bir akımdır. Temel olarak, insanın evrende anlam ve değer arama eğilimi ile bu arayışa cevap vermeyen, amaçsız ve sessiz bir evren arasındaki çatışmayı ve uyumsuzluğu konu edinir. Bu felsefi duruş, özellikle varoluşçulukla yakından ilişkili olup , insanın varoluşsal durumunu, tecrit edilmişliğini ve bireyler arası iletişimdeki başarısızlıkları inceler.


Sonsuz, Anlamsız Mücadele (Yapay Zeka ile Üretilmiştir)

Tanım ve Temel Kavramlar

Absürdizm, evrenin kendisinin anlamsız olduğunu değil, insanın rasyonel ve anlamlı bir düzen beklentisi ile dünyanın bu beklentiyi karşılamayan doğası arasındaki temel çelişkiyi "absürt" olarak tanımlar. Akım, bu çatışmadan doğan temel temaları işler:

  • Varoluşun Anlamsızlığı: İnsan çabasının beyhudeliği ve varoluşun içsel bir amacının olmaması.


  • Yabancılaşma ve Yalnızlık: Bireyin hem kendine, hem topluma hem de dünyaya karşı yabancılaşması ve bundan doğan yalnızlık duygusu.


  • İletişimsizlik: İnsanların temel ihtiyaçlarını ve kaygılarını birbirlerine aktarmadaki yetersizliği.


  • Ölüm ve Sınır Durumlar: Ölümün kaçınılmazlığı, hayatın monotonluğu, savaş ve suç gibi durumlar, absürt duygusunun ortaya çıktığı temel deneyimlerdir.


Bu felsefede intihar, önemli bir sorunsal olarak ele alınır. Albert Camus'ye göre intihar, "gerçekten önemli olan tek felsefe sorunudur" ve yaşamanın anlamsızlığına bir cevap niteliği taşır. Ancak Camus, intiharı bir kaçış olarak değerlendirir ve bunun yerine "başkaldırı"yı savunur. Jean-Paul Sartre ise intiharın bir başkaldırı veya varoluşu olumlama eylemi olabileceğini öne sürer.

Tarihsel Gelişim ve Felsefi Kökenler

Absürdist düşüncenin kökleri, 19. yüzyıl felsefesine, özellikle Danimarkalı filozof Søren Kierkegaard'ın çalışmalarına dayandırılabilir. Kierkegaard, Tanrı'nın eylemlerindeki akıl dışılığı ve inancın mantıksal temelden yoksunluğunu tartışarak absürt kavramının felsefi temellerini atmıştır.


Akımın bir felsefe ve edebiyat hareketi olarak belirginleşmesi ise İkinci Dünya Savaşı sonrası döneme rastlar. Bu dönemde, iki büyük dünya savaşının ve totaliter rejimlerin yarattığı yıkım, düzenli ve anlamlı bir evrene olan inancın sarsılmasına neden olmuştur. Bu bağlamda, Albert Camus'nün 1942'de yayımlanan Sisifos Söyleni (Fransızca: Le Mythe de Sisyphe) adlı denemesi, absürdizmin sınırlarını belirleyen ve onu sistemleştiren temel metin olarak kabul edilir.

Absürt Tiyatro

"Absürt Tiyatro" terimi, eleştirmen Martin Esslin tarafından 1950'ler ve 1960'larda eser veren Batı Avrupalı ve Amerikalı bir grup oyun yazarını tanımlamak için kullanılmıştır. Bu yazarlar, geleneksel tiyatro kurallarını reddeden bir yaklaşım benimsemişlerdir. Esslin, Absürt Tiyatro'nun kökenlerini antik dönemdeki pandomimlere, Shakespeare oyunlarındaki soytarılara, İtalyan halk tiyatrosu Commedia dell'arte'ye ve Charlie Chaplin gibi sessiz sinema sanatçılarına kadar dayandırmıştır. Ayrıca Dadaizm ve Dışavurumculuk gibi 20. yüzyıl sanat akımlarının ve Franz Kafka gibi yazarların da bu tiyatro anlayışının gelişiminde belirleyici olduğu belirtilmektedir.

Kuramsal Yaklaşımlar ve Önemli Kişiler

Absürdizm, genellikle varoluşçulukla birlikte anılsa da aralarında belirgin ayrımlar bulunur.

Albert Camus

Camus'ye göre absürt, ne insanda ne de dünyadadır; ikisinin birlikteliğinden doğar. İnsan, anlam arayışıyla dünyaya seslenir ancak dünya "akıl dışı bir sessizlikle" yanıt verir. Bu duruma verilecek en doğru yanıtlar başkaldırı, özgürlük ve tutkudur. Sisifos miti, bu felsefenin en bilinen alegorisidir: Tanrılar tarafından bir kayayı sonsuza dek bir tepenin zirvesine itmeye mahkûm edilen Sisifos, bu anlamsız ve umutsuz çabaya rağmen mutlu olabilir, çünkü "tepelere doğru tek başına didinmenin kendisi, bir insanın yüreğini doldurmaya yeter".

Jean-Paul Sartre

Bir varoluşçu filozof olan Sartre'ın eserleri, absürdizmle tematik ortaklıklar taşır. Ancak Sartre için absürt, ontolojik bir sorundur; bilinçten yoksun bir dünya, özü itibarıyla saçma ve fazlalıktır (de trop). Ona anlam katan, insanın bilincidir. Sartre, felsefesini aktarmak için geleneksel ve çizgisel olay örgüsüne sahip eserler üretirken , Samuel Beckett gibi Absürt Tiyatro yazarları, içeriğin yanı sıra biçimde de absürtlüğü yansıtmak için parçalı ve döngüsel anlatıları tercih etmişlerdir.

Samuel Beckett

Absürt Tiyatro'nun en önde gelen temsilcilerinden biridir. Oyun Sonu (Endgame) gibi oyunları, belirsiz bir zaman ve mekânda, mantıksal motivasyondan yoksun karakterlerle geleneksel tiyatro anlayışını reddeder. Eserleri, karşılıklı bağımlılık, yaşam ve ölüm, acı çekme ve varoluşun anlamsızlığı gibi temaları, hem trajik hem de komik unsurları birleştirerek işler.

Uygulama Alanları

Edebiyat ve Tiyatro

Absürdizm, en belirgin ifadesini tiyatro ve edebiyatta bulmuştur.

  • Absürt Tiyatro: Bu tiyatro anlayışının temel özellikleri şunlardır:
  • Gerçekçi karakterler ve durumlar yerine, evrensel insanlık durumunu yansıtan arketipler kullanılır.


  • Diyaloglar genellikle mantıksız ve anlamsızdır, iletişimin çöküşünü sergiler.


  • Olay örgüsü geleneksel neden-sonuç ilişkisine dayanmaz; genellikle döngüsel veya durağandır. Amaç, "ne olacak?" sorusundan çok "ne oluyor?" sorusuna odaklanmaktır.


  • Sahne tasarımı genellikle boş, soyut ve klostrofobiktir.


  • Edebiyat: Absürdist edebiyat, Sigizmund Krjijanovski'nin Bir Cesedin Otobiyografisi gibi eserlerde görüldüğü üzere, bireyin yabancılaşmasını, kimlik kaybını, intihar düşüncesini ve anlamsızlık hissini ele alır. Anlatı, genellikle sembolik ve kapalı bir dil kullanır; renkler ve geometrik şekiller gibi dışavurumcu unsurlar, karakterlerin iç dünyasını yansıtmak için bir araç olarak işlev görebilir.

Modern Medya

Absürdizm, çağdaş toplum eleştirilerinde de bir çerçeve olarak kullanılmaktadır. Bazı yaklaşımlara göre, ticari kaygılarla hareket eden televizyon gibi kitle iletişim araçları, geniş kitlelere ulaşmak amacıyla içeriğini basitleştirir, düşünsel derinlikten arındırır ve anlamsız eğlence unsurlarıyla donatır. Düşünmeyi teşvik etmeyen, yalnızca zaman geçirmeye yönelik bu içerikler, bireyi bir "anlam yoksunluğu" içinde bırakarak absürdist bir gerçeklik yaratır. Bu bağlamda medya, anlamsızlığı savunan absürdizm akımının istemsiz bir aracısı konumuna gelmektedir.

Kaynakça

Cereci, Sedat. "Televizyon yayınlarındaki anlamsızlık sorunu: Absürdizm gerçeği." The Journal of Academic Social Science Studies (2013). Erişim 25 Haziran 2025. https://jasstudies.com/?mod=makale_tr_ozet&makale_id=26948#.

Şafak, Zafer. “Varoluşçuluk ve Absürdizm çerçevesinde No Exit ve Endgame’de absürdist yankılar.” Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, no. 53 (Aralık 2015): 13–31. Erişim 25 Haziran 2025. https://dergipark.org.tr/en/pub/ataunisosbd/issue/2810/37776.

Tetik, Kevser. "Sigizmund Krjijanovski’nin Bir Cesedin Otobiyografisi adlı eserinde varoluşçuluk, absürdizm ve dışavurumculuk." Söylem Filoloji Dergisi 7, no. 3 (2022): 668–697. Erişim 25 Haziran 2025. https://dergipark.org.tr/en/pub/soylemdergi/article/1181451.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarYunus Emre Yüce26 Haziran 2025 22:58
KÜRE'ye Sor