Akşehir Gölü, Türkiye’nin İç Anadolu Bölgesi’nde Konya ile Afyonkarahisar illeri arasında, Sultan Dağları ile Emir Dağı arasında yer alan tektonik kökenli kapalı havza gölüdür. Göl, Akarçay Kapalı Havzası’nın güneydoğusunda, yaklaşık 2375 km²’lik Akşehir Alt Havzası içinde yer alır. Yüzölçümü zaman içinde büyük değişiklikler göstermiş olsa da geçmişte Türkiye'nin beşinci büyük gölü olarak kaydedilmiştir. En dolu dönemlerinde yüzölçümü 360-367 km²’ye kadar ulaşmıştır.

Akşehir Gölü Haritası (Akşehir Kaymakamlığı)
Coğrafi ve Jeolojik Özellikler
Akşehir Gölü, kuzeyinde Emirdağları, güneyinde ise Sultandağları ile çevrilidir. Gölün bulunduğu alan, bir graben yapısı olup, bölgedeki aktif tektonik faaliyetlerin etkisiyle çöküntü alanı olarak şekillenmiştir. Sultandağları Fayı bu yapının oluşumunda belirleyici tektonik unsurdur. Göl çevresi, genellikle Neojen-Kuvaterner yaşlı birimlerden oluşmakta, alüvyal zeminler ve birikinti konileri ile karakterize edilmektedir
Hidrolojik Özellikler ve Göl Rejimi
Akşehir Gölü’nün hidrolojik bütçesi, yağışlar, yeraltı suyu akışı, kar erimeleri ve gölü besleyen derelerden sağlanmaktadır. Bu dereler arasında Adıyan Suyu, Engilli Deresi ve Tekke Deresi gibi akarsular yer alır. Göl, dışa akışı olmayan kapalı bir sistemde yer aldığından, boşalımı yalnızca buharlaşma ve sulama amaçlı su alımıyla gerçekleşir. Göl sularının tuzlu ve yer yer kirli oluşu, içme suyu olarak kullanımını imkânsız hale getirmiştir.
1980’li yıllara kadar doğal dengelerle sürdürülebilir bir yapıda olan göl, 1984 yılından itibaren ciddi seviye kayıpları yaşamıştır. Bu düşüş, iklimsel kuraklık, artan buharlaşma, tarımsal sulama amaçlı yoğun su çekimi, kaçak kuyuların açılması, baraj ve gölet inşaatları gibi insan kaynaklı müdahalelerle hızlanmıştır. 1985’te 367 km² olan göl alanı, 2005’te 113 km²’ye, 2020 yılında ise yalnızca 36.9 km²’ye kadar gerilemiştir
Akşehir Gölü (Youtube)
Ekolojik ve Biyolojik Önemi
Akşehir Gölü, Eber Gölü ile birlikte önemli bir sulak alan kompleksi oluşturur. Özellikle Eber Kanalı (Taşköprü Çayı) aracılığıyla dönemsel olarak bağlantılı olan bu iki göl, birçok endemik ve tehdit altındaki türe ev sahipliği yapar. Alanda gözlenen önemli türler arasında ak pelikan (Pelecanus onocrotalus), çeltikçi (Plegadis falcinellus), sakarca kazı (Anser albifrons), Alburnus nasreddini ve Leuciscus anatolicus adlı endemik içsu balıkları yer alır.
Göl çevresinde yer alan geniş sazlık alanlar ve mevsimsel çayırlar, hem kuşların göç yolları hem de üreme alanı açısından kritik öneme sahiptir. Ayrıca Thermopsis turcica adlı bitki türü ile Eber sarısı (piyan sarısı) gibi yalnızca bu bölgeye özgü nadir bitkiler de burada yaşamaktadır. Bu bitkilerin koparılması ve taşınması, yasal yaptırımlara tabidir.
Alansal Değişim ve Uzaktan Algılama Bulguları
Gölün alanındaki değişim, uzaktan algılama teknikleri ile ayrıntılı biçimde izlenmiştir. NDWI (Normalleştirilmiş Fark Su İndeksi) ve NDVI (Normalleştirilmiş Fark Bitki Örtüsü İndeksi) gibi spektral indeksler ve Landsat uydu görüntüleri kullanılarak yapılan çalışmalar, gölün alanında dramatik bir azalmayı ortaya koymuştur. 1985 yılında 366.6 km² olan yüzölçümünün 2020’de yalnızca 36.9 km²’ye gerilediği saptanmıştır. Bu süreçte, göl tabanında da önemli oranda tarımsal kullanım başlamıştır.
Sosyoekonomik Etkiler ve Kullanım Biçimleri
Geçmişte yerel ekonomide balıkçılık önemli bir geçim kaynağı iken, göl alanındaki su seviyesinin düşmesiyle bu faaliyet tamamen sona ermiştir. Göl çevresinde geleneksel olarak yürütülen saz ve kamış kesimi, halen sınırlı biçimde sürmektedir. Gölün tarımsal sulamada kullanımı özellikle güney kıyılarda yaygındır. Son yıllarda göl çevresinde kiraz üretimi ve meyvecilik artmış, bu durum su talebini daha da yükseltmiştir.
Koruma ve Yönetim Girişimleri
Akşehir Gölü ve çevresi 1992 yılında 1. derece doğal sit alanı olarak ilan edilmiştir. 2006 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı öncülüğünde “Akşehir-Eber Gölleri Sulak Alan Yönetim Planı” başlatılmış, su dengesi, biyolojik çeşitlilik, su kirliliği ve alternatif geçim kaynakları üzerine stratejiler geliştirilmiştir. Yerel düzeyde ise atık su arıtma tesisleri ve kanalizasyon altyapısı gibi projeler yürütülmektedir.


