Ankara Kalesi, Türkiye’nin başkenti Ankara’nın sembollerinden biri olup kentin tarihiyle yaşıt bir geçmişe sahiptir. Kale, tarih boyunca stratejik konumu nedeniyle savunma ve yerleşim amaçlı kullanılmış, farklı medeniyetler tarafından onarılmış ve genişletilmiştir. İç kale ve dış kale olmak üzere iki ana bölümden oluşan bu yapı, Ankara’nın merkezinde, Hatip Çayı’nın Bent Deresi’nden 110 metre yükseklikteki bir tepede yer almaktadır.

Ankara Kalesi (AA)
Tarihçe
Ankara Kalesi’nin kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Hititler’in kentte askeri bir garnizon bulundurduğu dönemde inşa edildiği düşünülse de bu görüş arkeolojik verilerle doğrulanmamıştır. Galatlar’ın Ankara’ya yerleştiği M.Ö. 2. yüzyılda kale zaten varlığı bilinmektedir. Roma döneminde, İmparator Caracalla tarafından M.S. 217’de surları onarılmış ancak bu dönemde kale surları bugünkünden daha aşağıda, Augustus Tapınağı çevresinde bulunmaktaydı. M.S. 222-260 yılları arasında İmparator Severus Alexander ve Valerianus’un Persler’e yenilmesiyle kale kısmen tahrip olmuş, 7. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Romalılar tarafından yeniden onarılmaya başlanmıştır. İmparator Konstantinos 688’de dış kaleyi inşa etmiş, IV. Leon ise 740’ta kale duvarlarını onararak iç kale surlarını yükseltmiştir. 9. yüzyılda İmparator Nikephoros ve Basileios da kaleye onarımlar yapmıştır.
Bizans döneminde kale, 7. yüzyılda iç surlarının inşa edilmesiyle güçlendirilmiş ancak saldırılar sonucu tahribata uğramış ve 9. yüzyılda yeniden restore edilmiştir. Malazgirt Savaşı’ndan iki yıl sonra, 1073’te Selçuklular bölgeye hâkim olmuş, kaleyi onarıp genişletmiştir. Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat kaleyi onartmış, II. Keykavus ise 1249’da eklemeler yapmıştır. 1101’de Haçlı komutanı Raimond tarafından kısa süreliğine ele geçirilen kale, 1227’de yeniden Selçuklular’a geçmiş, kuzeybatı kısmında Selçuklu onarımlarını belgeleyen bir yazıt bırakılmıştır. Osmanlı döneminde ise kale önemli bir onarım görmemiş ancak 1832’de Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa tarafından surları restore edilmiştir. Bu onarımlarda Roma anıtlarından toplanan mermer bloklar, sütun başlıkları ve su yollarının olukları gibi malzemeler kullanılmıştır.

Ankara Kalesi (Kültür Portalı)
Yapısal Özellikler
Ankara Kalesi, iç ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşur. Dış kale, eski Ankara şehrini bir yürek şeklinde çevreler ve 20’den fazla kulesiyle yaklaşık 350 metre kuzey-güney, 180 metre batı-doğu doğrultusunda uzanır. İç kale ise 43.000 metrekarelik bir alanı kaplar ve yükseklikleri 14-16 metre arasında değişen, çoğunlukla beşgen şeklinde 42 kuleye sahiptir. İç kale, dört katlı olup kısmen Ankara Taşı’ndan, kısmen toplama taşlardan inşa edilmiştir; alt bölümleri mermer ve bazalt, üst kesimleri ise tuğladan yapılmıştır. İç kalenin iki ana kapısı bulunur: Dış Kapı ve Hisar Kapısı. Hisar Kapısı üzerinde İlhanlılar’a ait bir kitabe yer alır. Kalenin en yüksek noktası, güneydoğu köşesindeki Akkale’dir (halk arasında Alitaşı olarak bilinir).
Duvarlar, farklı dönemlerdeki işçiliği yansıtır: Alt sıralar Roma, üstünde Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine aittir. Testere dişi şeklindeki kuleler ve Hisar Kapısı üzerindeki İlhanlı hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han’a ait vergi kitabesi, kalenin dikkat çekici unsurlarındandır. Ayrıca, 1885’te Fransızlar’a yaptırılan bir saat kulesi Hisar Kapısı’nın solunda bulunur.

Ankara Kalesi (Kültür Portalı)
Kale İçi Yaşam ve Mimari
Kale içinde, Osmanlı döneminden kalan çok sayıda geleneksel Ankara evi bulunmaktadır. Kaleiçi Mahallesi’nde yer alan bu evler, dar ve engebeli arazide ahşap, kerpiç ve tuğladan iki veya üç katlı olarak inşa edilmiştir. Alt katlar kalın duvarlı ve küçük pencereli kışlık kullanım için, üst katlar ise ince duvarlı ve havadar yazlık kullanım için tasarlanmıştır. Geniş saçaklar, cumbalar ve “cihannüma” adı verilen yazlık odalar, bu evlerin belirgin özelliklerindendir. Ahşap tavanlarda geometrik süslemeler göze çarpar. Günümüzde bu evlerin bir kısmı lokanta, dükkân veya müze gibi işlevlerle kullanılmaktadır.
Kaledeki meydanlar (Atpazarı, Samanpazarı, Koyunpazarı), tarih boyunca ticaret ve toplanma merkezi olarak hizmet vermiş, bu işlevini günümüzde de sürdürmektedir. İçkale’de Ankara’nın en eski camisi Alaaddin Camii (Mesut bin Kılıçarslan dönemi), Ramazan Şemsettin, Müsafir Fakih, Dev Duran ve Cenab-ı Ahmet camileri bulunur. Dışkale’de ise ahilik geleneğini yansıtan Arslanhane (Ahi Şerafettin), Ahi Elvan ve Ahi Yakup camileri yer alır. Ayrıca Çengelhan, Çukurhan, Kurşunlu Han, Pilavoğlu Han ve Safran Han gibi ticaret ve konaklama yapıları kale sınırlarındadır; Çengelhan ve Safran Han Rahmi Koç Müzesi, Kurşunlu Han ise Anadolu Medeniyetleri Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Tarihsel Tanıklıklar ve Günümüz
17. yüzyıl gezgini Evliya Çelebi, Ankara Kalesi’ni “yüksek bir dağın tepesine dört kat beyaz taştan yapılmış sağlam bir kale” olarak tarif eder. İç kalenin kayalıklarla çevrili olduğunu, tırmanmanın zor olduğunu ve içinde toplar, cephane ile 600 ev bulunduğunu belirtir. Kale, üç kat surla çevrili olup dış surlarla tüm kentin güvenliği sağlanmıştır.
Günümüzde Ankara Kalesi, hem tarihsel önemi hem de sunduğu kent manzarasıyla ziyaretçileri cezbetmektedir. 1921’de Atatürk’ün telkinleriyle Akkale’de kurulan Eti Müzesi, Cumhuriyetin ilk müzesi olmuş, 1948’e kadar hizmet vermiştir. Kale, savunma amaçlı gizli geçitler ve kapılar içerse de bunlar günümüzde kapalıdır. Ankara’nın geçmişine tanıklık eden bu yapı, mahalle kültürü ve mimari mirasıyla da dikkat çeker.


