KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Ayı Oynatıcılığı

Genel Kültür+1 Daha
fav gif
Kaydet
kure star outline

Ayı oynatıcılığı, ayıların dans ettirilerek sergilendiği bir sözde eğlence biçimi olarak uzun yıllar boyunca Anadolu’dan Balkanlar’a, Hindistan’dan Avrupa’ya uzanan geniş bir coğrafyada varlık göstermiş bir olaydır. Bu uygulama, hayvanların doğal ortamlarından koparılarak çeşitli fiziksel işkencelerle eğitilmesini temel alan bir sözde gösteri geleneğidir. Türkiye’de özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda sokaklarda, panayırlarda, gazinolarda ve zamanla televizyon ekranlarında ayılarla birlikte gerçekleştirilen bu gösteriler, nihayet 1990’ların ortasında, uzun mücadelelerin ve uluslararası baskıların ardından sona erdirilmiştir.


Ayı Oynatıcılığı (TRT Arşiv)

Tarihsel Kökeni ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayı Oynatımı

Ayı oynatma geleneğinin kökeni Hindistan’a dayanmaktadır. Antropolog Robert E. Bieder’e göre bu uygulama, Hindistan’da başlayıp Çingene toplulukları aracılığıyla Anadolu ve Avrupa’ya taşınmıştır. Antik Roma’dan kalma mozaiklerde ayı gösterilerine dair sahnelerin yer alması, ayı oynatıcılığının Avrupa'da da eski bir geçmişi olduğunu ortaya koyar. İstanbul’da yapılan metro ve Marmaray kazılarında bulunan ayı iskeletleri, bu geleneğin Bizans döneminde de mevcut olduğunu belgelemektedir.


Osmanlı döneminde ayı oynatıcılığı daha çok Roman topluluklar tarafından icra edilen bir meslek olarak yaygınlık kazanmıştır. Evliya Çelebi, 17. yüzyılda İstanbul’da 70 kişilik bir "ayı esnafı" bulunduğunu yazmaktadır. 19. yüzyılda ise gezici ayı oynatıcılarının ruhsat alarak çalışmaları ve vergi ödemeleri gerekiyordu. Bu durum, ayı oynatıcılığının resmi olarak tanınan bir meslek statüsüne sahip olduğunu gösterir.

Ayıların Eğitimi ve Zorbalığın Sistematikleşmesi

Ayı oynatıcılığı, hayvanların küçük yaşta doğal yaşamdan koparılmasıyla başlardı. Yakalanan yavru ayıların dişleri ve tırnakları sökülür, bazıları kör edilirdi. Eğitim süreci, kızgın sacın üzerine çıkarılan ayıların ayaklarının yanmasıyla başlar, bu sırada çalınan tef sesiyle ayı koşullandırılırdı. Böylece ayı, tef sesi duyduğunda sacın üzerindeymiş gibi ayaklarını oynatarak "dans" ederdi. Eğitim sırasında ayının burnuna halka geçirilir, zincirle sahibine bağlanır, istenilen davranışı sergilemediğinde sopa veya zincirle cezalandırılırdı. Burnu insan burnuna göre birkaç bin kat daha hassas olan bu hayvanlar için bu yöntemler, büyük fiziksel ve psikolojik işkenceler anlamına geliyordu.


Ayı Oynatıcılığı.

Yasaklama Süreçleri ve Toplumsal Direnç

Ayı oynatımı, Türkiye’de 20. yüzyıla gelindiğinde sıradan bir şehir eğlencesine dönüşmüş durumdaydı. Ancak hayvanlara yönelik bu uygulamalar 1920’lerden itibaren tartışılmaya başlandı. 1924 yılında kurulan Himaye-i Hayvanat Cemiyeti, deve güreşi, horoz dövüşü gibi hayvan istismarı içeren geleneklerin yanı sıra ayı oynatmanın da yasaklanması için girişimlerde bulundu. Bu çabaların sonucunda 1929 yılında ayı oynatıcılığı yasaklandı. Ancak bu yasak, kısa süre içinde gevşedi ve sokak gösterileri geri döndü.


Yasağa karşı kamuoyunda ciddi bir direnç oluştu. Dönemin gazetelerinde çıkan yazılarda ayı oynatıcılığı bir gelenek ve meslek olarak savunuldu. Bazı yazarlar, ayıların “ailenin bir parçası” olduğunu, evlerde beslendiğini, sokakta halkla kaynaştığını iddia ettiler. Hatta ayı oynatıcılığının ayıların hayatını iyileştirdiğini savundular. Yasaklara rağmen 1940’ların sonuna kadar ayı gösterileri özellikle İstanbul’un kenar semtlerinde devam etti. 1933 yılında yakalanan ayıcıların İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube’de sorgulanmasının nedeni ise ilginçtir: Bulgaristan’dan kaçak giren bazı ayı oynatıcılarının casusluk yaptığı iddia edilmiştir.


1950’lerden itibaren yasa uygulanmaz hâle geldi ve ayı oynatıcılığı tekrar yaygınlaştı. 1960’lı yıllarda turizmin gelişmesiyle birlikte uygulama yeniden gündeme geldi. Bu kez mesele hem etik hem de imaj meselesiydi. Bir kısım yazar, ayı oynatmanın turistlerin gözünde Türkiye’yi küçük düşürdüğünü savunurken; bir diğer grup ise, bunun Türk halkının hayvan sevgisinin göstergesi olduğunu ileri sürdü. 1969 yılında Batı Almanya Dışişleri Bakanı Willy Brandt’ın İstanbul’da ayı gösterisiyle karşılaşması ve ayılarla fotoğraf çektirmesi, uygulamanın uluslararası diplomatik ilişkilerde nasıl algılandığını bir kez daha gündeme getirdi.

Gösteri Dünyasında Ayılar

Ayı oynatıcılığı yalnızca sokaklarla sınırlı kalmadı. 1950’li yıllardan itibaren gazinolarda ve sahne programlarında da ayılar sahneye çıkarıldı. 1956’da Hilton Oteli’nde yılbaşı gecesinde sahneye çıkan ayı büyük beğeni topladı. 1970’lerde ve 1980’lerde sahne gösterilerine çıkan ayıların bazıları medya tarafından “gazinoyu iflastan kurtaran yıldızlar” olarak lanse edildi. Bu süreçte ayılar sinema sektörüne de dahil oldu. 1990 yapımı İmdat ile Zarife filminde Ayşe adlı bir ayı başrolü üstlendi; ancak çekimlerde ayıya uygulanan zorlamalar da kamera arkasında kaydedildi.

Barış Manço’nun “Ayı” Şarkısı ve Toplumsal Bilinç

Barış Manço’nun 1992’de yayımladığı “Ayı” adlı şarkı, ayı oynatıcılığına karşı toplumsal farkındalığı artıran sembolik bir eser olarak öne çıkmıştır. Şarkı sözleriyle, hayvan sevgisinin karşılıklı saygıya dayanması gerektiği vurgulanırken; ayıların doğal yaşamdan koparılıp şehirde zorla “eğlendirilmesine” yönelik dolaylı eleştiriler yer alır. Klipte doğrudan ayı oynatıcılığı gösterilmese de, şarkı kamuoyunda bu konudaki duyarlılığın artmasına katkı sağlamıştır.


Barış Manço'nun "Ayı" Adlı Şarkısı

Uluslararası Baskılar ve Nihai Son

1990’ların başında hayvan hakları örgütlerinin sayısında ve etkisinde artış yaşandı. 1991 yılında Doğal Hayatı Koruma Derneği’nin başlattığı kampanya ile ayıların toplanarak bir rehabilitasyon merkezine yerleştirilmesi hedeflendi. 1992 yılında WSPA (Dünya Hayvanları Koruma Vakfı) Türkiye’yi, insanları eğlendirmek amacıyla ayılara işkence uygulamakla suçladı ve "Dans Eden Ayılara Özgürlük" adlı kampanyayı başlattı. Aynı yıl Bursa Uludağ’da geçici bir kamp kuruldu ve 23 ayı bu kampa yerleştirildi.


1993 yılında Sunday Mirror gazetesinde yayımlanan ve koltuk değneğiyle yürüyen bir ayının fotoğrafı, uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bu görselin ardından WSPA ve Sunday Mirror’un öncülüğünde başlatılan kampanya kısa sürede bir milyon dolar topladı. Bu fon, Türkiye hükümetinin de katkısıyla kalan ayıların kurtarılmasını sağladı. 1994’ten itibaren şehir sokaklarında ayı oynatıcılarına rastlanmaz oldu. Bir süre daha köylerde gösteri yapan ayıcılar da zamanla faaliyetlerine son verdi.


İstanbul'da dans eden ayılar - Savaş Ay ile A Takımı | 1993

Geleneğin Sonu ve Hayvan Haklarının Zaferi

Yüzyıllar boyunca bir eğlence ve meslek olarak görülen ayı oynatıcılığı, etik, hukuki ve kültürel dönüşümlerle birlikte son bulmuştur. Ayıların fiziksel ve psikolojik işkencelere maruz bırakıldığı bu uygulama, hem yerel mücadeleler hem de uluslararası baskılar sonucunda ortadan kaldırılmıştır. Bugün Türkiye’de ayı oynatıcılığı yasak ve fiilen sonlanmış bir gelenek olarak tarihsel hafızada yerini almıştır.

Kaynakça

Akkaya, Özlem. “Çingeneler: ‘Başka Bir Dünyanın İnsanları.’” Global Media Journal: Turkish Edition 1, no. 2 (2011): 121–136.


Aposto. “70 Yıl Süren Ayı Oynatıcılığını Yasaklama Mücadelesi ve Barış Manço’nun Rolü”. Erişim 2 Nisan 2025. https://aposto.com/s/ayi-oynaticiligi.


Bieder, Robert E. Toplumun Aynasında Ayı. Çev. Zülal Kılıç. İstanbul: Kitap Yayınevi, 2007.


Göncüoğlu, Süleyman Faruk, ve Şükriye Pınar Yavuztürk. “Sulukule ve Çingeneleri.” Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, no. 23 (2010): 107–134.


İstanbul Dergi. “Ayıların Başına Gelenler”. Erişim 2 Nisan 2025. https://www.istdergi.com/tarih-belge/ayilarin-basina-gelenler.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarNurten Yalçın2 Nisan 2025 11:30
KÜRE'ye Sor