Çandır Kalesi, Türkiye'nin Mersin ilinin Toroslar ilçesi sınırlarında, Ayvagediği Yaylası’nın 7 kilometre doğusunda, Çandır Köyü’nün kuzeybatısında, 1450 metre rakımlı hâkim bir platonun zirvesinde yer almaktadır. Kale, İç Anadolu’dan gelen iki önemli yolun birleşim noktasına yakın stratejik bir konumdadır. Bu yollar, Ereğli-Evciler güzergâhı üzerinden Lampron’dan gelen rotayla birleşerek güneye inmektedir. Güney hattı üzerinde yer alan Sinap, Gözne ve Belenkeşlik kaleleri, Çandır Kalesi ile birlikte askerî savunma sistemi oluşturmaktadır.

Çandır Kalesi (Türkiye Kültür Portalı)
Tarihçesi
Kalenin tarihi, Ermeni yerleşiminden daha eski dönemlere uzanmaktadır. Ermeni gezgin Léonce Alishan, yapının Papirion veya Papourion adlı bir Bizans kalesi olduğunu belirtmiştir. Stilite Joshua’ya göre ise İmparator Zeno, kaleyi arkadaşı Illus’a emanet etmiş, buraya hazineler yerleştirilmiş ve Prens Marcinus burada sürgün edilmiştir. Bu anlatı, 479 yılına tarihlenmektedir.
Kale, 11. yüzyılın sonlarında Hetum Hanedanı tarafından ele geçirilmiş ve Ortaçağ boyunca Hetumların mülkü olarak tanımlanmıştır. Baron Smbat 1151/1152 yıllarında Bizans ordusunun yanında savaşırken ölmüş; ardından oğlu Bakuran, Paperon’un yönetimini üstlenmiştir. 13. yüzyılın sonlarında Memlükler ve ardından kısa bir süreliğine Karamanoğulları’nın hâkimiyetine geçen kale, 14. yüzyılın ortalarında Sultan Bayezid tarafından fethedilmiştir
Mimari Yapı ve Giriş Sistemi
Kaleye kuzeydoğu cephesinden iki aşamalı merdiven sistemiyle ulaşılır. Bu sistem yaklaşık 122 basamaktan oluşur. İlk bölüm kuzeye, ikinci bölüm güneye yönelmektedir. Merdiven sonunda kapalı bir geçitle ulaşılan ikinci bir kapı bulunmaktadır. B Kapısı yarım yuvarlak kemerlidir, doğu cephesinde mazgal pencere içeren bir nöbetçi odası şeklinde tasarlanmıştır. Bu çift kademeli, zikzaklı giriş sistemi Kilikya bölgesi kaleleri arasında yalnızca Çandır Kalesi'nde tespit edilmiştir.

Çandır Kalesi (Türkiye Kültür Portalı)
İç Kale ve Yapı Kompleksi
İç kalede mimari yapılar daha çok kuzeybatı kesiminde yoğunlaşmaktadır. Güneydoğu kesimde ise birkaç yapı kalıntısı ile tahrip olmuş bir kilise ve bir lahit bulunmaktadır. Kale, ana kaya üzerine inşa edilmiş olup vadilerle çevrili olması nedeniyle yalnızca kuzey ve batı cephelerinde surlara yer verilmiştir.
Kilise
Kilisenin doğu cephesi en sağlam bölümdür. Doğu-batı yönünde dikdörtgen planlıdır. Apsisi, pastophorion hücreleri ve güney duvarının bir kısmı günümüze ulaşabilmiştir. Kilisenin 1251 yılında, Kral I. Hetum’un kardeşi kale muhafızı Smbat tarafından babasının anısına yaptırıldığı, güney duvarındaki yazıttan anlaşılmaktadır. Bu yazıt günümüze tam olarak ulaşamamıştır.
Kilise düzgün kesme taş malzeme ile inşa edilmiştir. Taşlar arasında Hellenistik dönemden itibaren görülen bosaj tekniği uygulanmıştır. Kiliseye bitişik apsisli ek mekân, haçkar kabartmaları ve iç mekândaki mazgal pencereleri ile dikkat çekmektedir. Üst katında yer aldığı anlaşılan pastophorion hücrelerine çıkan merdiven günümüze ulaşmamıştır.


