logologo

İbnü’l-Heysem ve Karanlık Oda Çalışmaları

fav gif
Kaydet
viki star outline

İbnü'l-Heysem, İslam dünyasının altın çağında yetişmiş büyük bir bilgin olup, Batı'da "Albazen" olarak bilinir. Optik, fizik, astronomi ve matematik gibi alanlarda önemli katkılarda bulunmuştur. Görme olgusunu ve ışığın davranışlarını incelemiş, bu alanda devrim niteliğinde buluşların altına imza atmıştır. dönemin siyasal ve ekonomik gücüyle paralel olarak büyük başarılar sergilemiştir. 


İbnü'l-Heysem, Antik Yunan bilim anlayışını Ortaçağ İslam dünyasında başarılı bir şekilde temsil eden önemli bir bilim insanıdır. Antik Yunan'dan devraldığı bilimsel mirası geliştirmekle kalmamış, Aristoteles'in düşüncelerine karşı özgün ve eleştirel bir yaklaşım benimsemiştir. Optik alanındaki derinlemesine çalışmaları, ona yenilikçi ve yaratıcı bir bilim insanı unvanı kazandırmış, aynı zamanda astronomi ve geometri alanlarına da katkılarda bulunmuştur. 


İbnü’l-Heysem’in bilim anlayışına göre, bilim, olguların bağlı bulunduğu kanunları gözlem ve deneyle ortaya koyarak matematiksel bir şekilde ifade etmektir. Bilginin doğruluğa ve tartışılmazlığa ulaşması, ancak belirli bir yöntemle konunun ele alınmasıyla mümkün olur. Bu anlayışını en iyi şekilde yansıtan eseri ise Kitâbü’l-Menâzır’dır.

Karanlık Oda (Camera Obscura) Çalışmaları

İbnü’l-Heysem’in en dikkat çeken çalışmalarından biri, karanlık oda (camera obscura) ilkesi üzerine yaptığı deneylerdir. Karanlık oda, ışık geçirmez bir kutu ya da oda içinde, bir yüzeye düşürülen ters görüntünün oluşumunu açıklayan basit bir düzenektir. Bu prensip, günümüzde fotoğraf makinelerinin çalışma mantığının temelini oluşturur.


Karanlık odada bir objenin görüntüsünün oluşma mekanizması şu şekilde işler: Işığın geçişine engel olacak şekilde tamamen kapatılmış bir kutunun bir yüzeyine küçük bir delik açılır. Kutunun dışındaki objeden yansıyan ışık bu delikten geçer ve kutunun iç kısmında, delikten karşıya düşen yüzeyde, objenin baş aşağı bir görüntüsü oluşur. Bu yöntemde deliğin çapı küçüldükçe görüntü keskinleşir, ancak delikten giren ışık miktarının az olması nedeniyle görüntü çok belirgin olmayabilir. Hem net hem de belirgin bir görüntü elde edebilmek için deliğin yerine bir mercek yerleştirilmesi gereklidir. Ayrıca, deliğin karşısına belirli bir açıyla yerleştirilen bir ayna sayesinde ışığın yansıdığı objenin düz bir görüntüsü elde edilebilir.


Karanlık odanın tarihi, MÖ 4. yüzyıla kadar uzanır. Bu tekniğin temel ilkesinin ilk tarifini yapan kişi, Çinli filozof Mozi (MÖ 470-390) olmuştur. Mozi'nin görüşleri zamanla başka bilginler tarafından desteklenmiş olsa da, bu görüşleri deneylerle uygulamalı olarak gösterememişlerdir.


Bu teknik hakkında ilk açık tanımlamayı yaparak bu tekniği icat eden kişi, İbnü’l-Heysem'dir. İbnü’l-Heysem, çeşitli ışık kaynaklarıyla yaptığı deneylerle objeleri karanlık odada ters bir biçimde görüntülemeyi başarmıştır. İyi bir gözlemci olan İbnü’l-Heysem, bir gün bulunduğu odanın penceresindeki delikten içeri giren ışığı fark etmiştir. Bu ışık, karşıdaki duvara vurduğunda, Güneş tutulması sırasında gördüğümüz hilal şekline benzer bir biçim almıştır. İbnü’l-Heysem, bu gözlem üzerine şu tespiti yapmıştır: “Güneş tutulmasındaki görüntü, tam tutulma olmadığı sürece, şunu gösterir: Güneş ışıkları dar ve yuvarlak bir delikten geçerek deliğin karşısındaki yüzeye düştüğünde hilal şeklini alır.” Daha sonra deneyler yaparak, ışığın düz bir çizgi halinde hareket ettiğini ve parlak nesnelerden yayılan ışık huzmelerinin küçük bir delikten geçerken dağılmadığını, bunun yerine deliğe paralel bir düzlemde baş aşağı bir görüntü oluşturduğunu keşfetmiştir. İbnü’l-Heysem, delik ne kadar küçükse görüntünün o kadar net olduğunu belirlemiş ve böylece tarihteki ilk kamera olarak bilinen karanlık odanın icadını gerçekleştirmiştir. İbnü’l-Heysem, tasarladığı bu düzenek için beyt muzlim (Beytü’l-Müzlim) terimini kullanmış, bu terim daha sonra Latinceye camera obscura olarak çevrilmiştir.


Karanlık odanın bir illüstrasyonu (Fotoğraf: todoliteratura.com)

İbnü’l-Heysem, Kitâbü’l-Menâzır adlı eserinde karanlık odayı şu şekilde açıklamıştır: “Oda, iki kanatlı bir kapıya sahip olmalıdır. Gözlemci, birkaç şamdan temin etmeli ve bunları kapının karşısına, ayrı ayrı şekilde yerleştirmelidir. Sonra gözlemci odaya girer ve kapıyı tekrar kapatır; fakat kapının kanatlarını az bir şekilde aralayarak arasında bir boşluk bırakmalıdır. Ardından odanın, kapının karşısındaki duvarını gözlemler. Gözlemci, bu duvarda, şamdanların sayısı kadar birbirinden ayrılmış ışık görüntülerini bulacaktır; bu, ışık görüntülerinin aralıktan içeri girmesiyle mümkün olur. Eğer gözlemci şimdi kapının aralığını karartır ve sadece küçük bir delik bırakırsa ve bu delik şamdanların karşısında olursa, gözlemci odanın duvarında, şamdanların sayısı kadar ışık görüntüsünü tekrar gözlemler, ve her bir görüntü deliğin boyutuna bağlı olarak değişecektir.”


İbnü’l-Heysem’in kitabında anlattığı üç mum deneyi (Fotoğraf: powertusu.com)

16. yüzyılda Leonardo da Vinci, Camera Obscura ile insan gözünün işlevi arasındaki benzerlikleri gözlemleyerek bu prensipten faydalanmıştır. Karanlık oda üzerinde çeşitli çaplarda deliklerle birçok deney gerçekleştiren Da Vinci, görüntüdeki perspektifi doğru bir şekilde yansıtabilmek için Camera Obscura’yı kullanmıştı. Dönemin birçok önemli ressamı, doğru perspektif ve derinlik elde edebilmek amacıyla bu tekniği eserlerinde sıklıkla kullanmışlardır.

Modern Bilime Etkileri

İbnü’l-Heysem’in karanlık oda çalışmaları, hem bilim tarihi hem de teknolojinin gelişim süreci açısından kritik bir öneme sahiptir. Leonardo da Vinci gibi rönesans dönemi bilim insanları ve sanatçıları, İbnü’l-Heysem’in bu çalışmalarından etkilenmiş ve bu ilkeyi eserlerinde uygulamıştır. Bunun yanında, kamera ve projektör gibi cihazların gelişiminde de bu prensiplerin önemli bir rol oynadığı görülmektedir.


İbnü’l-Heysem, karanlık oda deneyleri ve optik bilimine yaptığı katkılarla hem kendi döneminde hem de sonraki yüzyıllarda bilimsel gelişimlerin öncüsü olmuştur. Onun bilimsel metot ve deneylere verdiği önem, modern bilimin temellerini atan çalışmalar arasında yer alır.

Kaynakça

Mark, Smith. Ptolemy’s Theory of Visual Perception: An English Translation of the Optics with Introduction and Commentary. The American Philosophical Society Press, 1996.


Fuat, Sezgin. İslam Uygarlığında Mimari, Geometri, Fizik, Kimya, Tıp Saatler, Optik, Mineraller, Savaş Tekniği, Antik Objeler. İstanbul: Boyut Yayın, 2012.


Britannica. ”camera obscura." Britannica. Son erişim: 10 Ocak 2025. https://www.britannica.com/technology/camera-obscura-photography 


Ömer Ali, Keskin. ”BATI’NIN KARANLIK DOĞU’NUN ALTIN ÇAĞINDA BİLİM: İSLÂM BİLİM TARİHİ AÇISINDAN BİR KARŞILAŞTIRMA.” Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (KÜSBD) 9, no. Özel. 133-154.


Hüseyin, Gazi, Topdemir. Optik biliminde bir öncü İbnü'I-Heysem. Ayrıbasım yayınları, 2003.


Helin, Dursun (20 Ekim 2021). 1827 Yılında İcat Edilip Bugün Hayatımızın Her Anında Var Olan Fotoğrafın Keşfini Sağlayan Karanlık Kutu’nun Hikayesi [JPG]. Powertuşu. Erişim adresi: https://powertusu.com/1827-yilinda-icat-edilip-bugun-hayatimizin-her-aninda-var-olan-fotografin-kesfini-saglayan-karanlik-kutunun-hikayesi/ 


Jose Bello Aliaga (t.y.). En Cádiz, la torre Tavira y su Cámara Oscura [JPG]. Todo Literatura; Republica Ibérica de las Letas. Erişim adresi: https://www.todoliteratura.es/noticia/55546/viajes/en-cadiz-la-torre-tavira-y-su-camara-oscura.html 


Osman Baran, Kaplan. ”Fotoğraf Makinesinin Atası: Karanlık Kutu.” Bilim Genç TUBİTAK. Son erişim: 10 Ocak 2025. https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/fotograf-makinesinin-atasi-karanlik-kutu 


Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarNazlı Kemerkaya10 Ocak 2025 18:22
KÜRE'ye Sor