Kavaklıdere bakır el işlemeciliği, Muğla ilinin Kavaklıdere ilçesinde köklü bir geçmişe dayanan geleneksel bir zanaat olup, bakır levhaların el işçiliğiyle şekillendirilmesi ve üzerine özgün motifler işlenmesiyle tanımlanır. Bu el sanatı, hem günlük kullanım eşyaları (güğüm, ibrik, kazan, tepsi, sini, dığan gibi) hem de dekoratif objeler (çerez tavası, süs ibriği) üretimi için uygulanır. Zanaat, 1600’lü yıllara uzanan bir tarihle, Toroslar’dan gelen boyların bölgeye taşıdığı bakırcılık geleneğinden evrilmiştir. Kavaklıdere, bakır cevheri zengini bir coğrafya olması ve elverişli doğal koşulları sayesinde bu sanatın merkezi haline gelmiştir.
Tarihsel Gelişim
Kavaklıdere’de bakırcılığın kökeni, 17. yüzyıla kadar geri gider ve Osmanlı dönemi boyunca gelişerek yerleşik bir zanaat halini almıştır. Bakırcılar, üretim ölçeğine göre kendilerini “büyük bakırcı” ve “küçük bakırcı” olarak sınıflandırmıştır. Büyük bakırcılar, mutfak eşyaları (kazan, leğen, tencere, sini) üretirken, küçük bakırcılar daha çok güğüm, ibrik ve tepsi gibi ürünler üzerinde uzmanlaşmıştır. Gelenek, babadan oğula ve usta-çırak ilişkisiyle aktarılmış ancak günümüzde genç nesillerin mesleğe ilgisizliği nedeniyle usta sayısı azalmıştır. 2023’te başlayan tescil süreci, 2 Ocak 2025’te Muğla Ticaret ve Sanayi Odası tarafından tamamlanmış ve Kavaklıdere bakır el işlemeciliği, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında mahreç işaretiyle korunmaya alınmıştır.
Üretim Teknikleri ve Araçlar
Üretim, tamamen el işçiliğine dayalıdır ve geleneksel yöntemler korunur. Bakır levhalar, ölçülerek kesildikten sonra çekiç, örs ve tokmak gibi aletlerle dövülerek şekillendirilir. İşlem aşamaları şunlardır: levhanın kesimi, şekillendirilmesi, birleştirilmesi, kaynak veya lehim yapılması, motif işlenmesi ve gerektiğinde kulp veya emzik eklenmesi. Isıya maruz kalan ürünler (kazan, dığan) için 0,80-1 mm kalınlığında bakır kullanılırken, süs eşyaları için 0,30-0,80 mm kalınlık tercih edilir. Motifler, çelik kalem ve çekiçle kazınarak veya kabartma tekniğiyle işlenir. Kullanılan aletler arasında makas, yivli çekici, perdah çekici, ağaç tokmak ve pergel gibi yörede üretilen araçlar bulunur. Kaynakta, kenet ve ocak kaynağı gibi eski yöntemler yoğunlukla tercih edilir.
Ürünler ve Motifler
Kavaklıdere bakır el işlemeciliğinde üretilen ürünler geniş bir yelpazeye sahiptir: güğüm, ibrik, su maşrapası, kazan, kaynatma, depme, çanak, sini, tepsi, bakraç, dığan ve leblebi tavası (çerez tavası). Leblebi tavası yapımı, Türkiye’de yalnızca Kavaklıdere’ye özgü bir uzmanlık olarak öne çıkar. Üretimde, baklava, badem, ceviz, selvi (kavak), yelpaze, nar, cami, balık, Davut yıldızı, palmiye, vazo, lale ve cami zinciri gibi motifler işlenir. Bunlardan balık ve Davut yıldızı dışındaki motifler, bölgeye özgü olarak kabul edilir. Motifler, pergelle çizildikten sonra çelik kalemle işlenerek ürünlere estetik bir derinlik katar.
Kültürel ve Ekonomik Önemi
Kavaklıdere bakır el işlemeciliği, ilçenin kültürel mirasının ve ekonomisinin temel taşlarından biridir. Zanaat, dövme tekniğinin ustalık gerektirmesiyle coğrafi sınırlarla özdeşleşmiştir. Bakırcılığın kültürel katkılarından biri Palleci dilidir. Palleci dili, bakırcılar ve kalaycılar arasında yaklaşık 200 kelime ve rakamı içeren gizli bir iletişim aracı olarak gelişmiştir. Bu dil, ürünlerin fiyatını gizlemek ve ticari etkileşimleri korumak için kullanılır; örneğin, “Yanbollar ovanıyor, geneğindeki mazını kös et.” ifadesi “Askerler geliyor, yanındaki silahını sakla.” anlamına gelir. Günümüzde mesleğin geleceği, çırak eksikliği ve endüstriyel alternatiflerin baskısıyla tehdit altındadır. Ancak 2025’te alınan coğrafi işaret tescilinin, zanaatın korunmasına katkısı beklenmektedir.
Güncel Durum ve Koruma
Kavaklıdere’de bakırcılık, geçmişte 200’ü aşan ustayla yoğun bir faaliyet alanıyken, bugün sınırlı sayıda usta tarafından sürdürülmektedir. Üretim, Muğla Ticaret ve Sanayi Odası’nın koordinasyonunda denetlenen bir süreçtir ve tüm aşamalar coğrafi sınırlar içinde gerçekleşir. Denetimler, yılda bir kez veya şikayet üzerine uzmanlarca yapılır. Bu çabalar, zanaatın geleneksel kimliğini korurken, turizmle birlikte yeniden canlanmasına zemin hazırlamayı amaçlar. Kavaklıdere, bakır işlemeciliğiyle anılan bir açık hava müzesi niteliğini taşıyarak kültürel mirasını geleceğe aktarmaya çalışır.


